Fiyat istikrarının temel hedef olmalı ve ekonomi tam anlamıyla soğuma sürecine sokulmalıdır. Ancak siyaset tarafından ekonomiyi soğutacak politikalara ne kadar sıcak bakılacağı henüz bilinmiyor. Yaklaşan yerel seçimler nedeniyle ekonominin soğutulmasının istenmemesi temel risk olarak hala ortadadır.
Düşük işsizlik, yüksek büyüme, düşük cari açık, yeterli rezerv gibi hedeflere hizmet edecek noktaya varıncaya kadar ve bu hedeflerle çelişki hali ortadan kalkıncaya kadar yalnızca ve tek başına fiyat istikrarı önceliklendirilmeli ve popülist politikalara yönelinmemelidir.
Üretilecek ve uygulanacak politikaların, genel kabul gören uluslararası normlara uygun ilkeler çerçevesinde şeffaf, tutarlı, hesap verebilir ve öngörülebilir olması gerekir.
Oluşturulacak ekipte etkili ve liyakatli kişiler yer almalı ve Piyasa dışı uygulamalar tamamen durdurulmalıdır.
Merkez Bankası ve diğer düzenleyici denetleyici kurumlar siyası yaklaşımlardan bağımsız bir yapıda hareket etmeye başlamalıdır.
Merkez Bankası, TUİK, SPK gibi kurumların son birkaç yıllık işlemlerinin şeffaf ve denetime açık hale getirilmesi ve varsa kamuoyundan saklanan bilgilerin detaylarıyla birlikte açıklanması gerekir.
Türk Lirası mevduat getirilerinin cazip hale getirilerek, KKM uygulamalarının üçer aylık bir veya en fazla iki dönem arasında tamamen bitirilip ortadan kaldırılması gerekir. KKM ‘den dolayı ortaya çıkacak mevduatın önemli bir kısmın tekrar dövize döneceği göz önüne alınarak buna piyasa dışı yöntemlerle mâni olunmaya çalışılmamalıdır. Zira KKM ’den dönüş yapacak fonların dövize yönelimi yurt dışı transfer ve/veya nakit çekim şeklinde olmayacağı için kur üzerinde ani ve şok yükseliş etkisi yaratmayacaktır.
Bütçe denkliği hedefiyle öncelikle kamu yatırımları minimuma indirilmeli ve ciddi tasarruf tedbirleri alınmalıdır. Vergi gelirlerinin artırılmasına yönelik politikalara sıcak bakılmamalıdır.
Otoriter uygulamalara ve politikanın haricen başvurduğu hukuksal müdahalelere son verilerek yabancı sermayenin Türkiye ekonomisine giriş yönünde kırılan cesareti yeniden sağlanmalıdır. Daha çok uzun vadeli yabacı fon tedarikine önem verilmelidir. İnsan hakları ihlallerinin, toplum içerisindeki ve bölgeler arasındaki kutuplaşmanın durdurulması, bilumum demokratikleşmenin ve komşu ülkeler başta olmak üzere batı medeniyetleriyle yumuşak tonlu dostane ilişkilerin hızlıca sağlanması gerekir.
Merkez Bankası faiz artırsa bile üçlü kur mekanizması tam olarak son bulmayacaktır. Zira üçlü kurun temelinde döviz arzındaki darlıktır. Türkiye’nin döviz kazanma kabiliyeti artmadan ve yabancı fonların Türkiye’ye yönelmesi sağlanmadan bu darlık devam edecektir.
Reel efektif döviz kurunun seviyesi, son birkaç yıldır TL’nin dış değerinin sağlıklı bir göstergesi olmaktan çıkmıştır. Açıklanan enflasyon değerleri piyasa gelişmeleriyle tam olarak örtüşmediği için, hesaplanan reel efektif döviz kurunun seviyesi TL nin dış değeri için sağlıklı bir gösterge olamamaktadır.
Beklenen enflasyonu gereğinden fazla düşük gösterilerek politika faizi yeterli yükseklikte artırılmaz ise bu yönlü normalleşme enflasyon üzerinde öngörülen düşürücü bir etki yaratmaz. Son günlerde artan TL değerindeki kayıpların fiyatlar üzerinde yaratacağı yukarı yönlü maliyet artışları enflasyonu daha da artıracaktır. Bir iki ay içerinde de enflasyondaki düşürücü baz etkisi de bitecektir. Bu durumda beklenen enflasyonu düşük tutarak faizde düşük bir artış yapılması halinde, bunun enflasyon üzerindeki düşürücü etkisi oluşmayacaktır. Dolayısıyla kademeli artış yerine ani ve sert bir faiz artışı önceliklendirilmelidir.
Faiz artışı normalleşmenin ilk adımı olduğunun iyice ortaya çıktığı bu noktada, Merkez Bankasının rutin tarihi olan 22 Haziran gününü beklemeden olağanüstü gündemle şu anda toplanması ve faiz artışını derhal ilan etmesi daha doğru olacaktır. Aksi halde dövizde başlayan dalgalanma birkaç gün içerisinde kontrol edilemeyen bir noktaya çıkma riski bulunmaktadır. Kontrollü kur artışı duyumları doğru ise, 2021 yılındaki gerçekleşen felaket senaryo tekrar realize olabilir. Ayrıca, bu alandaki gecikme, uluslararası yatırımcıların yeni ekonomi yönetimine bir tolerans avansı olarak verilen CDS primlerindeki düşüşlerin terse dönmesine neden olabilir.
Orhan Ökmen
Başkan
Sesmir Kurumsal ve Finansal Danışmanlık A.Ş
***
Yasal Uyarı
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.