Türkiye Çelik Üreticileri Derneği'nin (TÇÜD) açıklaması aşağıda bulunuyor:
ÇELİK ÜRETİMİ
Türkiye’nin ham çelik üretimi, 2020 yılının Aralık ayında, 2019 yılının aynı ayına göre %17,7 oranında artışla 3.4 milyon ton oldu.
2020 yılının ilk yarısında pandemi sebebiyle %4,1 oranında gerileyen ham çelik üretimi, 3. çeyrekte %16,6, son çeyrekte %16,2 arttı ve yılın tamamında %6 artışla 35,8 milyon ton seviyesinde gerçekleşti.
ÇELİK TÜKETİMİ
2020 yılının Aralık ayında nihai mamul tüketimi, %10,3 oranında azalış ile 2.4 milyon ton oldu.
Yılın ilk çeyreğinde %42,7 oranında artan, ikinci çeyrekte ise %16,9 oranında azalan çelik ürünleri tüketimi, üçüncü çeyrekte %25,2 ve son çeyrekte %6,6 artış gösterdi.
2020 yılının tamamında ise nihai mamul tüketimi %12,9 oranındaki artışla, 29,4 milyon ton seviyesine ulaştı.
DIŞ TİCARET
İhracat
Çelik ürünleri ihracatı Aralık ayında miktarda %22,1 artış ile 1.8 milyon ton, değerde ise %36,9 artışla 983 milyon dolar oldu.
2020 yılında, 2019 yılına kıyasla ihracat, miktar itibariyle %5,5 oranında azalarak 16,6 milyon ton, değer itibariyle %10,9 azalışla 8,6 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.
İthalat
Uluslararası piyasadaki hızlı talep artışının yol açtığı ürün yetersizliği sebebiyle, Aralık ayı ithalatı, 2019 yılının aynı ayına göre, miktar yönünden %31,9 azalış ile 994 bin ton, değerde %11,9 azalışla 724 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti.
Böylece, 2020 yılında ithalattaki artış bir miktar gevşeyerek, 2019 yılına göre miktar yönünden %4,5 artış ile 12,5 milyon ton oldu. Değer yönünden ise %2,9 azalışla 7,7 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Dış Ticaret Dengesi
İhracattaki düşüş ve ithalattaki artış sebebi ile, 2019 yılında %121 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı, 2020 yılında %111 seviyesine geriledi.
DÜNYA ÇELİK ÜRETİMİ
Dünya Çelik Derneği (worldsteel) tarafından açıklanan 2020 yılı Aralık ayı verilerine göre, dünya ham çelik üretimi, 2019 yılının aynı ayına kıyasla, %5,8 artış kaydederek 161 milyon ton, yılın tamamında ise %0,9 azalışla, 1.83 milyar ton seviyesinde gerçekleşti.
2020 yılında, Çin’in ham çelik üretimi, 2019 yılına kıyasla %5,2 oranında artışla 1,1 milyar tona yükselirken, ikinci sırada yer alan Hindistan’ın ham çelik üretimi %10,6 azalışla 99,6 milyon ton, üçüncü sırada bulunan Japonya’nın ham çelik üretimi ise %16,2 oranında azalışla 83,2 milyon ton olarak gerçekleşti.
DEĞERLENDİRME
Türkiye’nin ham çelik üretiminin, Nisan ve Mayıs aylarındaki istisnai düşüşün ardından, Haziran ayından itibaren pandeminin kısmen kontrol altına alınması ve ekonomik istikrar tedbirleri sayesinde, canlanma eğilimi içerisine girdiği gözlendi ve 2020 yılının tamamında %6 üretim artışı ile 35,8 milyon ton ham çelik üretimine ulaşıldı.
Pandemi kaynaklı olarak küresel çapta üretim kesintilerinin olduğu 2020 yılında, en büyük 15 çelik üreticisi ülke arasında sadece %13,4 ile İran, %11,6 ile Vietnam, %6 ile Türkiye, %5,2 ile Çin ve %2,6 ile Rusya’da üretim artışı gözlendi. Böylece Ülkemiz 35,8 milyon ton ham çelik üretimi ile Almanya’yı geride bırakarak, Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise 7. büyük ham çelik üreticisi konumuna yükseldi.
Haziran ayından itibaren artış eğilimine giren çelik tüketiminde Nisan, Mayıs ve Aralık aylarında yaşanan azalışlara rağmen, yılsonu itibariyle %12,9 oranında artış kaydedildi. Ancak, aynı zamanda ithalattaki artış eğilimi devam etti ve tüketim içerisindeki ithal girdinin payı %43 seviyesinde gerçekleşti.
Türk çelik sektörü, gerek pandeminin daraltıcı etkisi ve gerekse ihraç pazarlarında yaşanan koruma tedbirlerinin yol açtığı engellemelere rağmen, 2020 yılını üretim artışıyla kapattı.
2021 yılının, pandeminin etkisinin azalması ve koruma tedbirlerinin gevşemesi halinde, 2020’ye göre daha iyi bir yıl olacağını, yurtiçi tüketim ve üretimdeki artışın, son 2 yıldaki kayıpları telafi ederek, 2017 yılı seviyesini geçeceğini öngörüyoruz.
Aralık ayında ithalattaki %31,9 oranındaki düşüşün de açıkça işaret ettiği üzere, uluslararası piyasadaki talep canlanması sonrasında, yurtiçi piyasaya yönelen çelik üreticilerinin sebep olduğu ilave talep, geçici bir süre için çelik ürünleri tedarikinde aksamalara yol açtı. Söz konusu talep, uluslararası piyasalarda girdi fiyatlarındaki %100’ü aşan yüksek oranlı artışın desteklediği fiyat artışları sebebiyle, tüketici kuruluşların stoklarını güçlendirmeye yönelik ilave talepleri yüzünden katlanarak büyüdü.
Bu dönemde sektörümüz, sorumlusu olmadığı bir sorunu çözmek için, azami gayret gösterdi. Talepteki yüksek oranlı artış, kısmen ihracat taahhütleri ertelenerek, kısmen de tüm imkânlar seferber edilip, üretim artışı sağlanarak önlenmeye çalışıldı. Böylece, Aralık ayındaki üretim artışı %17,7 seviyesine ulaştı. Üreticilerimizin olabilecek her türlü talebi karşılamak için gösterdikleri özel gayret Ocak ayındaki ihracat bağlantılarına da yansıdı. Ocak ayının ilk 3 haftasında, bilhassa yassı ürün ihracatı üreticilerimizin iç piyasaya öncelik vermeleri sayesinde %67 oranında daraldı.
Piyasada dalgalanma olduğu zamanlarda, uluslararası piyasadan ürün temin etmenin zorlaştığını ve üretim faaliyetlerinin aksadığını bir kez daha net bir şekilde ortaya koyan bu durum, ekonomimizi olumsuz yönde etkiliyor. Benzer durumların tekrarının önlenebilmesi için, üreticilerimiz ile tüketicilerimizin sırt sırta vermeleri, orta ve uzun vadeli kontratlarla üretimi garanti altına almaları, hayati önem taşıyor. Sistemimizin de böyle bir yapıda olması gerekiyor. Dahilde İşleme Rejimi (DİR) uygulaması, ithalatı teşvik edici özelliği ile, bu yapının oluşmasını zorlaştırıyor.
Türkiye’nin dış ticaret açığının 50 milyar $’a ulaştığı bir dönemde, aramızda STA bulunan ülkelerden yapılan ve ayrıca DİR kapsamında gerçekleştirilen sıfır gümrüklü ithalatın %94,6’ya ulaştığı göz ardı edilip, Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar hiçbir şekilde dikkate alınmayarak, geri kalan kısım üzerindeki vergilerin de tümüyle sıfırlanmasının istenmesi yadırganıyor. Oysaki koruma tedbirleri ile engellenmeye çalışılan ihracatımızın dengelenebilmesini teminen, %95’e yaklaşan sıfır gümrüklü ithalatın süratle daraltılmasına, yurtiçi tedariki destekleyecek tedbirlerin alınmasına ve bunun için de ağırlıklı bir biçimde DİR’in gözden geçirilmesine ihtiyaç duyuluyor.
Ocak ayında gerek cevher ve gerekse hurda fiyatlarında yaşanan gevşeme, ABD ve AB’deki korumalı fiyatlara olumlu bir şekilde yansımamış olsa da, Türk piyasasında ve diğer piyasalarda nihai ürün fiyatlarında 50 $’a varan düşüşlere yol açmış bulunuyor. Önümüzdeki aylarda girdi üretiminin istikrar kazanması sonrasında, girdi fiyatlarının daha makul seviyelere düşmesiyle, nihai ürün fiyatlarında da yeni dengelerin oluşabileceği ve yeni dengeler çerçevesinde, üretim ve tüketim faaliyetlerinin istikrarlı bir şekilde devam edeceği değerlendiriliyor.