TZOB/Bayraktar:Yaş çay dahil 115,9 milyon ton olan toplam bitkisel üretim miktarı, 2017 yılında yüzde 4,4 artarak 121 milyon tona çıktı

Kuruluştan konuya ilişkin yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:

Son yıllarda çiftçilerimiz sürekli afetlerle uğraşmak zorunda kalmıştır. Afetler nedeniyle yeterli geliri elde edemeyen çiftçilerimizin çoğunluğu, kullanmış olduğu kredilerin geri ödemelerini de tam olarak yapamamıştır. Çeşitli sebeplerle kredi borçlarını geri ödeyemeyen çok sayıda çiftçimiz de bulunmaktadır.
Çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan tarımsal kredi borçlarının 5 yıl vadeye kadar yapılandırılmasını da içeren, 6824 sayılı Kanun 8 Mart 2017 tarihli Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanuna göre; Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından kullandırılan ve 31 Aralık 2016 tarihi itibarıyla takip hesaplarında izlenen tarımsal kredi borçları yapılandırıldı.
Çiftçi borçların yapılandırılmasıyla ilgili kanundan, çiftçilerimizin çok az bir bölümü, Ziraat Bankası’na olan borçların sadece yüzde 1’i, Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçların ise yüzde 5’i yararlanabildi. Ziraat Bankası’nın ödenemeyen kredilerin takibe düşmesini beklemeden çiftçiye yeni kredi açması sebebiyle bu oran düşük kalmıştır.
Üretim devamı için Türkiye genelinde 1 Ocak 2017-31 Aralık 2017 tarihleri arasında meydana gelen tabii afetlerde ekilişleri, ürünleri, hayvan varlıkları, tesisleri ve seraları en az yüzde 30 oranında zarar gören Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı üreticilerimizin, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan düşük faizli kredi kapsamındaki borçları, yüzde 3 faiz tahakkuk ettirilmek suretiyle bir yıl ertelenmiştir.
Tabii afetlerden kaynaklı borçların ertelenmesine ilişkin kararnameden de üreticilerimizin önemli bir kısmı faydalanamamıştır.
Erteleme Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından kullandırılan düşük faizli kredileri kapsamaktadır. Ziraat Bankası’ndan ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden kredi alan ancak ürünlerini tarım sigortası yaptıramadığı için düşük faizli kredi kullanılamayan üreticilerimiz ile 2017 yılında diğer bankallardan kredi kullanan üreticilerimiz erteleme kararından yararlanamamıştır.
Çiftçimizin finansmanda yaşadığı sıkıntıların giderilmesi için,
Üst üste afet yaşayan çiftçilerimizin borçlarını bir defada ödeme imkanı yoktur. Doğal afet yaşayan çiftçilerimiz ile çeşitli nedenlerle borçlarını çevirmekte zorlanan çiftçilerimiz, ÇKS kaydı olsun olmasın kamu bankaları ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları faizsiz olarak uzun vadeye yayılarak yapılandırılmalıdır.
Özel bankaların da tarımsal kredilerde borç erteleme ve yapılandırma kapsamına alınması sağlanmalıdır.
Üreticilerimize faizsiz yeni uzun vadeli kredi imkanları sunulmalıdır.
Tarım sigortalarında sigorta yaptıran üretici sayısı artmakla birlikte henüz istenilen düzeye gelinememiştir. Ülkemizde Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı toplam alan dikkate alındığında sigortalanma oranı hala yüzde 20’dir. Toplam tarım alanı dikkate alındığında bu oran daha da düşmektedir.
2017 yılında, 81 ilin tamamında Birliğimizin girişimleriyle, kuru taarım alanlarında ekili buğday ürünü kuraklık verim sigortası kapsamına alınmıştır. Ancak kuraklık verim sigortası çiftçimizin taleplerini karşılamaktan uzak kalmıştır. Buğdayın yanı sıra bu yıl arpa, çavdar, yulaf ve tritikale de kuraklık verim sigortası kapsamına alındı. Kuraklık verim sigortası uygulamasında gerekli düzenlemelerin yapılarak tazminat ödemelerinin daha fazla yapılması sağlanmalıdır.
Tarım sigortası yaptıramayan veya yaptırmak istese de sigorta kapsamında yer almayan risklerle karşı karşıya kalan üreticilerimiz doğal afetler karşısında yeteri kadar korunamamaktadır. Kapsamda olmayan risklerle karşılaşan üreticilerimizin zararlarını devlet karşılamalı, kapsamda olan risklerde de prim ve ödenen tazminat miktarları yeniden gözden geçirilmeli, çiftçinin ödeyebileceği düzeyde tutulmalıdır.
Tarımın önemli yapısal sorunlarından biri de tarım arazilerimizin, miras hukukundan kaynaklanan olumsuzluklar nedeniyle, çok parçalı ve dağınık yapısıdır. Bizim de sonuna kadar desteklediğiimiz Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu yürürlüktedir. Bundan sonra arazilerini büyütmek isteyen ehil mirasçılara faizsiz kredi desteği uygulaması başlatılmalı, yine arazilerini birleştirmek suretiyle işletmelerini büyütmek isteyen çiftçilerimiz desteklenmelidir.
Verimli tarım arazilerinin korunması çok önemlidir. Ülke olarak tarım arazilerimizi iyi koruduğumuzu söyleyemeyiz. 1990 yılından bu yana 4 milyon hektarın üzerinde tarım alanı kaybettik. Artık kaybedecek bir metrekare bile tarım alanımız bulunmamaktadır. İllerde Toprak Koruma Kurullarının, tarım arazilerini korumada çok iyi görev yaptığını söylemek mümkün değildir. Toprağın esas sahibi olan Ziraat Odaları, bu kurulların değişmeyen üyesi olmalı, mevzuatta bulunan kamu yararı kavramı, arazileri tarım dışına çıkarmasında keyfi olarak kullanılmamalıdır.
Bu açıdan, büyük ovaların SİT alanı olarak ilan edilmesini memnuniyetle karşılıyoruz. Bu kapsama alınacak ova sayısının 184’den 250’ye çıkarılacağının ifade edilmesi oldukça önnemlidir. Bizce, tüm ovalar bu kapsama alınmalı ve tarım dışına bir karış toprak bile çıkarılmamalı, bu ovalar hassasiyetle korunmalıdır.
Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığımızın yılda 1 milyon hektar toplulaştırma hedefini de memnuniyetle karşılıyoruz. Bu çalışmalar hızla tamamlanmalı, 5,6 milyon hektar olan toplulaştırılmış alan büyüklüğü en kısa zamanda 14 milyon hektara ulaştırılmalıdır. Toplulaştırma çalışmaları yapılırken, arazinin sahibi olan çiftçilerimizin haklı talepleri de karşılanmalıdır.
Bu çalışmaların tamamlanması sulama yatırımlarının da maliyetini azaltacaktır.
Ülkemizde 8,5 milyon hektar teknik ve ekonomik olarak sulanabilecek tarım arazilerimizin halen 2,15 milyon hektarını gerekli sulama altyapı yatırımları tamamlanmadığı için sulanamamaktadır. Antalya’dan daha büyük bir alanı sulayamamamız büyük bir sorun olarak ortada durmaktadır.
GAP, KOP, DAP gibi büyük sulama yatırımlarını da içeren projelerinin bir an önce tamamlanması gerekmektedir. Ülkemiz, sulama yatırımlarını tamamlaması halinde nadasa ayrılan birçok alan tarım için kullanılabilecek, başta yağlı tohumlar ve pamuk olmak üzere üretim açığımız bulunan çok sayıda üründe üretim patlaması yaşanacaktır.
Ayrıca önemli su kayıplarına neden olan ekonomik ömrünü tamamlamış sulama yatırımları acilen yenilenmeli, yüzde 60’lara varan oranlarda tasarruf sağlayan basınçlı sulama sistemleri yaygınlaştırılmalıdır.



Süt üretimi ve fiyatları acil çözülmesi gereken bir sorun haline gelmiştir.
Çiğ sütten üreticinin eline 2014 Temmuz ayında 1 lira 15 kuruş geçerken, fiyat, kimi aylarda bazı yerlerde 70-80 kuruşlara kadar inmiş, Eylül 2017’ye kadar da hiçbir zaman bu seviyeye ulaşmamıştır. Eylül ayında ortalama 1 lira 14 kuruş olan çiftçinin eline geçen çiğ süt fiyatı, bugün itibariyle 14 kuruş artarak 1 lira 28 kuruşa çıkmıştır. Hala 1 liradan süt satan üreticilerimiz de bulunmaktadır.
Bugün itibariyle süt yemi fiyatı ortalama 1 lira 13 kuruştur. Süt/yem paritesinin 1,5 olması gerektiğini uzmanlar da dile getiiriyor. Bu durumda, üreticinin eline geçen çiğ süt fiyatı 1 lira 28 kuruş değil, 1 lira 69 kuruş olmalıdır. Sorunun çözümü için derhal çiğ süt fiyatları tekrar gözden geçirilmeli ve makul düzeylere çıkarılmalıdır.
Bunun yanı sıra süte verilen teşvik priminde de indirim yapılmıştır. Soğutulmuş süte verilen 8 kuruşluk destek, 4 kuruşa indirilmiştir. Üreticinin en çok desteğe ihtiyaç duyduğu bu dönemde, bu karar yeniden gözden geçirilmelidir.
Kırmızı et ve sütte yerli üretimin boyutu 45,7 milyar doları bulmuştur. 28 milyar doları aşkın büyük ve küçükbaş hayvan varlığı, 17,7 milyar dolar kırmızı et ve süt üretimi olan bir ülke, yerli üretimi ihmal edemez, her yıl milyarlarca dolarlık ithalat yapamaz. Nüfus 81 milyonu bulmuş, sığınmacı, mülteci ve yabancı sayısı 5 milyonu aşmışken, hayvancılıkta dışa bağımlı yaşayamayız.
Hayvancılıkta yerli üretim korunmaz, üretim sekteye uğratılır, ahırlara yeni besi hayvanları konulmazsa, besicimiz üretimden kaçarsa o zaman ette bugünkü fiyatları bile araar, eti daha pahalı yeriz. Bunun telafisi on milyarlarca dolarla bile yapılamaz, ülke ithalata her yıl çok büyük miktarlarda döviz harcamak durumunda kalır.
2010-2017 döneminde ithalata 5 milyar dolardan fazla döviz gitmiştir. Yerli üretimi artırmamız ve ithalata son vermemiz şarttır. Hayvancılıkta daha fazla üretim için hayvan sayısını ve verimliliği artırmak zorundayız.
Hükümetimizin son yıllarda uygulamış olduğu okul çağındaki çocuklara 200 mililitre süt dağıtımı başarılı bir şekilde yürütülmektedir. Okul çağındaki çocuklara, kuru üzüm dağıtılması da önemlidir. TZOB olarak, bu programları çok önemsiyor ve atılan bu olumlu adımları sonuna kadar destekliyoruz.
Bu programlar, her iki sömestri de kapsayacak şekilde genişletilmeli, peynir, yoğurt gibi süt ürünleriyle çeşitlendirilmelidir.
Kırmızı et ihtiyacının karşılanması için küçükbaş hayvancılığa da ağırlık verilmelidir. Hükümetimizin son zamanlarda küçükbaş hayvancılığa verdiği destekleri çok olumlu buluyor ve önemsiyoruz. Destekleerin artarak devam etmesini bekliyoruz.
Küçükbaş hayvancılığın geliştirilmesi için meraların korunması ve ıslah çalışmaların hızlandırılması gerekir.
Kanatlı sektörde ülke içi tüketim belli noktalara ulaşmıştır. Sektörün kapasitesi ülke ihtiyacının çok üzerindedir. Ocak-Ekim döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre tavuk etinde yüzde 13,1, tavuk yumurtasında yüzde 6,7 üretim artışı görüldü. İhracat artışı ise Ocak-Ekim döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre kanatlı eti ve ürünlerinde yüzde 47,3, yumurta ve ürünlerinde yüzde 40,4’ü buldu. Kanatlı eti ve ürünlerinde ihracat 289,6 milyon dolardan 426,7 milyon dolara, yumurta ve ürünlerinde ihracat ise 214 milyon dolardan 300,5 milyon dolara yükseldi. Hem teknoloji hem altyapı hem de potansiyel olarak rahatlıkla dünya ülkeleriyle rekabet edebilecek seviyede olan kanatlı sektörümüz, başta Ortadoğu olmak üzere çok sayıda ülkenin kanatlı eti ve yumurta ihtiyacını karşılayabilir. Yalnız, sektörde üretim de ihracat da artarken, üreticinin kar marjındaki sorunun devam etmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Mevcut kar marjlarıyla üretici, yatırım karşılığını 30 yılda ancak alabilmektedir. Bu sürdürülebilir bir durum değildir. Bu sorun çözülmelidir.

Ülkemiz tarımının önemli sorunları bulunmakla birlikte çok da büyük bir potansiyeli bulunmaktadır. Çiftçimiz, bütün zor şartlara rağmen üretimden kopmuyor. Çalışıyor, üretiyor ama yeterince para kazanamıyor. Çözülmesi gereken yapısal sorunlarımız var. Maliyetler çiftçilerimizi zorluyor.
Yeterli destek verilirse, ülkemiz dünya çapında bir üretime ulaşabilir, ihracatta ön sıralarda yer alabilir. Bunun için, sorunlara yoğunlaşmalı, milletçe el ele omuz omuza vermeli, birlik ve beraberliğimizi korumalıyız. Böyle hareket ettiğimiz takdirde, 2018 yılı çok daha iyi bir yıl olacaktır. Buna yürekten inanıyorum.
Tüm çiftçimize, 2018 yılında doğal afetlerden uzak, bereketli, sorunsuz bir yıl diliyorum.
2017 yılını değerlendirdiğimiz, 2018 yılı beklentilerimize yer verdiğimiz basın ttoplantımıza katıldığınız için teşekkürlerimi sunuyor, hepinize ailelerinizle birlikte iyi bir yıl temenni ediyorum.



Facebookta Paylaş