TZOB Genel Başkanı Bayraktar: Girdi fiyatları makul seviyelere çekilmeli veya girdi destekleri üreticinin alım gücü göz önüne alınarak artırılmalıdır

Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, görüntülü basın açıklamasında tarım sektörünün 2021 yılını değerlendirdi 2022 yılı beklentilerini açıkladı.

2021 yılının ülkemizde neredeyse tüm sektörler için oldukça zor geçen ve olumsuz sonuçlarla karşılaştığımız bir yıl olduğunu belirten Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tarım sektörü de bu zorluk ve olumsuzluklardan etkilendi. Gerek 2020 yılında başlayan pandeminin devam etmesi, gerekse yurdun üçte ikisini önemli derecede etkileyen kuraklık, hem tarım ürünleri arzında daralmaya ve fiyatlarda istikrarsızlığa yol açtı. Hem de istihdamda ve sosyoekonomik yaşantıda bir dizi sıkıntıyı beraberinde getirdi. Diğer taraftan, 2021 yılında döviz kurundaki anormal artışlar, tarımsal girdi fiyatlarındaki küresel ve ülkesel dalgalanmalar sonucu sorunlarımız daha da arttı.
2021 yılında yaşadıklarımız tarımsal üretimin ne kadar önemli olduğunu ve asla ihmal edilemeyecek bir sektör olduğunu bize somut delilleriyle gösterdi. Gıda ürünlerinde görülen yüksek fiyatlar ve bazı ürünlere erişimdeki sorunlar, yediden yetmişe toplumun her kesimine tarımın milli güvenliğimizin en önemli bileşenlerinden biri olduğunu açıkça gösterdi.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, ‘2021 yılı değerlendirmesini’ yaparken tarım sektörümüzde yaşanan gelişmelerin yanı sıra ürün bazında gerileme ve sorunları da kamuoyumuzla paylaşacağız.”

Tarımda Ekonomik Göstergeler: Üretim, Büyüme, Örgütlenme
Bayraktar, öncelikle tarım sektörümüzün ülke ekonomisi içindeki yerini ve yaptığı katkıları şöyle özetlenebiliriz dedi ve devam etti:
“2021 yılının ilk 9 aylık verilerine göre tarım sektörü, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 6’sını sağladı. Tarım sektöründeki büyüme, 2020 yılında yüzde 5,9 iken, 2021 yılının Ocak-Eylül döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 2,9 oranında azaldı. Tarımdaki gerilemenin temel nedeni, bitkisel üretimde yaşanan azalış oldu.
2020-2021 üretim sezonunda yaşanan şiddetli kuraklık ve diğer afetler, en fazla arpa, buğday ve baklagil ürünlerinde verim kayıplarına neden oldu. 2021 yılı toplam bitkisel üretim, bir önceki yıla göre yüzde 6,1 azalarak, 126 milyon tondan 118,4 milyon tona geriledi. Hayvansal üretimde ise Ocak-Ekim döneminde yumurta üretimi yüzde 2,3 azalırken, tavuk eti ve sanayiye aktarılan süt miktarı yüzde 2,1 oranında arttı.
Öte yandan tarım sektörü, istihdamdaki önemini koruyor. Ekim ayları itibarıyla 2020’de yüzde 18 olan tarımın istihdamdaki payı, 2021’de yüzde 17,1’e geriledi. 2021 yılının Ekim ayında ise tarım 5 milyon kişiye istihdam sağladı. Tarım sektörü, işsizliği 1,7 puan düşürerek yüzde 12,9’dan yüzde 11,2’ye çekti.
Tarım üretici fiyatları enflasyonu Kasım ayında yıllık bazda yüzde 24,35 artarken enflasyon Aralık’ta yüzde 36,08, gıda enflasyonu 43,80 arttı. Ocak-Kasım döneminde gıda ve tarım ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 20,5 artarak 18 milyar 522 milyon dolardan 22 milyar 326 milyon dolara yükseldi. Aynı dönemde gıda ve tarım ithalatı bir önceki yıla göre yüzde 15,7 artarak 13 milyar 498 milyon dolardan 15 milyar 623 milyon dolara yükseldi. Böylece tarım ve gıda dış ticareti fazlası Ocak-Kasım döneminde bir önceki yıla göre yüzde 33,4 artarak 5 milyar 24 milyon dolardan 6 milyar 702 milyon dolara yükseldi.
Tarımsal örgütlenmedeki yetersizlik sektörün önemli yapısal sorunlarından biridir. Tarımda üretici örgütleri sayı olarak fazla olmasına karşın idari ve mali açıdan güçlü değildir. Görev ve fonksiyonlarını tam olarak yerine getirememektedirler. Ekonomik örgütlenmenin yetersiz kalması; tarımda üretim planlaması yapılamamasına, pazarlamada sorunlara, fiyat ve gelir istikrarsızlığının oluşmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, tarladan markete 5-6 kata varan fiyat artışları görülmektedir. Çiftçiler maliyetine, hatta bazen maliyetin altına ürününü elden çıkarırken, tüketiciler de makul fiyatlarla ürün tüketememektedir.”

 

2022 Yılı Beklentileri
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Bayraktar, 2022 yılı için Birliğin talep ve beklentilerini ise şöyle özetledi:
“Ülkemizde girdi fiyatları üreticilerin alım gücünün çok üstündedir. Girdi fiyatları makul seviyelere çekilmeli veya girdi destekleri üreticinin alım gücü göz önüne alınarak artırılmalıdır.
Destek bütçesi, Tarım Kanunu’nda belirtildiği gibi Gayrisafi Milli Hasıla’nın en az yüzde 1’i oranında olmalıdır. Destekler ekimden önce açıklanmalı ve zamanında verilmelidir. Desteklerde adalet sağlanmalı, küçük aile işletmelerine öncelik verilmelidir.
Organik tarım ve iyi tarım uygulamalarında destekler artırılmalı ve üreticilerin desteklerden her yıl faydalanması sağlanmalıdır.
Gençleri tarımda tutabilmek için genç çiftçilere yönelik ek teşvik ve destekler getirilmelidir.
Çeşitli nedenlerle Çiftçi Kayıt Sistemine dahil edilemeyen, ancak tarımsal üretim yapılan araziler de tarımsal desteklerden faydalanmalıdır.
Organik, organomineral ve toprak düzenleyicilerin kullanımı yaygınlaştırmak için desteklemeye devam edilmelidir.
Zeytinyağı ve pamuk prim desteğine getirilen dekara verim sınırlaması kaldırılmalıdır.
Biyolojik ve biyoteknik mücadele desteği arttırılmalıdır.
Ülkemizde zaman zaman arz talepte denge sorunu yaşanmaktadır. Özellikle patates, soğan, limon, portakal ve mandalina gibi ürünlerde üretim planlaması yapılmalı pazarlama sorunları en aza indirilmelidir.
Soğan üreticilerimizin birkaç yıldır yaşadıkları pazarlama sorunları 2021’de de artarak devam etti. Özellikle bazı illerimizde yüzbinlerce ton soğan üreticimizin elinde kaldı. Soğan kilogram maliyeti 1 lira olmasına rağmen 50-60 kuruşa dahi alıcı bulamadı. İhracatın açılması bile sorunun çözülmesine yetmedi. Acil bir şekilde geçen yıl olduğu gibi Toprak Mahsulleri Ofisi alım yaparak kuru soğana müdahale etmelidir.
Narenciye dekar başına desteklenmelidir. İşçilik maliyetlerini karşılayabilmesi için ihracatçıya verilen ton başına 100 TL destek, limonda en az ton başına 500 TL olmalı çiftçilerimizin de ton başına verilen teşvikten faydalanması sağlanmalıdır.
Bu ürünlerin üretim fazlalığında ve/veya krizlerde olduğu gibi talep azalışının yaşandığı durumlarda üreticinin fiyatı düşmekte, alıcı bulamamaktadır. Bu durumda devletin kurumlarıyla piyasaya müdahalesi şarttır.
Şekerpancarı alım fiyatı 2021 yılında yüzde 25 artışla 420 lira/ton olarak açıklanmıştır. Ancak girdi fiyatlarındaki dayanılmaz artışlar dikkate alındığında bu oranın yeterli olmadığı ve bu fiyatlarla pancar üreticisinin üretime devam edemeyeceği görülmüştür. Ayrıca, enflasyonu yükseltmemek amacıyla son birkaç yıldır şeker fiyatlarına zam yapılmaması gibi politikalardan pancar üreticisi de oldukça olumsuz etkilenmiştir.
Son dönemde üreticilerin gündeme getirdiği talepler ise şöyle özetlenebilir; Pancar üretiminde verilen avansların artırılması, küspe haklarındaki oranın yükseltilmesi ve küspe fiyatlarının piyasaya göre belirlenmesi, fire oranlarının düşürülmesiyle ilgili beklentiler artmıştır. Ayrıca pancar çiftçisi, ödemelerin üreticilerin pancar teslim tarihine göre belirlenmesini ve bazı fabrikaların gerektiği şekilde kapasite artırımı yapılarak söküm ve teslimin geç tarihe bırakılmamasını beklemektedir. Bunlara ilaveten hem özel sektörün hem de kooperatiflerin açıkladığı pancar fiyatları dikkate alınarak çiftçimizin üretmeye devam edebileceği bir “referans fiyat” açıklanmasının da önemli olduğu düşünülmektedir.
Ülkemiz açısından stratejik ve temel bir ürün olan buğdayda ithalat sürmektedir. Ancak, pandemi sürecinde ihracatçı ülkelerden buğday bulmak zorlaşmış ve daha pahalı bir hale gelmiştir.
Kullanılmayan tarım alanlarını değerlendirerek, verimliliği artırarak rahatlıkla 30 milyon tona yakın buğday üretimine ulaşabilir, ithalat yapmadan hem ülke ihtiyacımızı hem de ihracat için gerekli hammaddeyi sağlayabiliriz.
2018 yılında uygulamaya konulan münavebe sisteminde de sorun çıkmaktadır. Başka ürün üretme imkânı olmayan bazı tarım alanlarıyla ilgili özel düzenleme yapılmalıdır. Münavebeye giren üründen dolayı çiftçinin uğradığı gelir kaybı destek olarak verilmelidir.
Üretimde verim ve kalitenin artırılması için sertifikalı tohum kullanımına verilen destekler artırılmalı, sebze tohumu ve fidelerinde uygulanmakta olan KDV, diğer tohumluklarda olduğu gibi yüzde 1’e indirilmeli, tohumda AR-GE çalışmalarına hız verilmeli, dışa bağımlılık azaltılmalıdır.
Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kaydı olsun olmasın tüm çiftçilerimizin tüm bankalara ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçları faizleri silinmek suretiyle uzun vadeyle yapılandırılmalıdır.
Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri çiftçimizin düşük faizli kredi ihtiyacının tamamını karşılamalıdır. Bu amaçla tarımsal kredi kullanımı için verilen destek miktarı artırılmalıdır.
Başta Ziraat Bankası olmak üzere tüm bankalar ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından uygulanan yüksek faiz oranları düşürülmelidir.
Kredi maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla bankalar ve tarım kredi kooperatifleri masraf, komisyon, ipotek, hayat sigortası, tarım sigortası gibi çiftçinin masrafını artıran taleplerde bulunmamalıdır.
Her ne kadar tarım sigortasında sigorta prim oranları bazı risklerde düşürülse de artan ürün fiyatları poliçe fiyatlarını artırmaktadır. Bu amaçla sigorta prim oranlarında indirim devam etmelidir.
Çiftçi Kayıt Sistemi’ne dahil olmayan çiftçiler de tarım sigortası yaptırabilmelidir.
Köy bazlı olarak uygulanan kuraklık verim sigortasında tüm ürünlerde parsel bazına geçilmeli, tüm ürünler ve riskler kapsama alınmalıdır.
2022 yılında pilot olarak uygulanmaya başlanan Gelir Koruma Sigortası çiftçileri afetlere karşı daha fazla koruyacak şekilde yaygınlaştırılmalıdır.
Tarım sigortası kapsamında halen yer almayan risklerin veya çeşitli nedenlerle sigorta yaptıramayan çiftçilerin afet zararını karşılayacak şekilde destekleme her yıl yapılmalıdır.
2021 yılında toplam çay üretiminin yarıya yakını düşük fiyatla özel sektöre verilmiştir. Yıllardır çay alımı ve pazarlaması konusunda yeterince etkin bir politikanın uygulanamaması çayda sorunları artırmıştır. Bu sorunların çözümü için hazırlanan Çay Kanunu taslağı bir an önce yasalaşmalıdır.
İklim değişikliğinin etkisini azaltmak ve su gibi önemli bir metada sürdürülebilirliği sağlamak amacıyla yeraltı barajlarının yapımına hız verilmeli ve sayıları artırılmalıdır.
Elektrik ve sulama borçlarının desteklerden mahsup edilmesiyle ilgili uygulama kaldırılmalıdır.
Çiftçilerimizin ekonomik açıdan örgütlenmeleri desteklenmelidir. Bu örgütler idari ve mali yönden güçlendirilmeli, fonksiyonel ve profesyonel olmaları sağlanmalıdır.
Sözleşmeli üretim, lisanslı depoculuk ve ürün ihtisas borsaları yaygınlaştırılmalıdır. Depo kurulumu tüm bölgelerde destekleme kapsamına alınmalıdır. Lisanslı depoculukta küçük çiftçilere pozitif ayrıcalıklar tanınmalıdır.
Hayvancılıkta öncelikle sürdürülebilir bir süt fiyatı tesis edilmelidir. Ülke içi bitkisel ve hayvansal üretim teşviklerine devam ederek besilik dana da dahil her türlü ithalatın kısa zamanda ülke gündeminden çıkarılması sağlanmalıdır.
Hayvansal ürünlerde üreticiden tüketiciye kadar ki süreçte bütün aktörlerin kar marjları belirlenmeli, nihai tüketici fiyatından tüm aktörlerin sürdürülebilir gelir elde edebilmesi sağlanmalıdır.
Bir an önce, küçükbaş hayvan sayımızı artırmalı, nüfus artışı ve beslenme alışkanlıklarının değişmesiyle kırmızı ette verilebilecek açığı küçükbaş etiyle kapatmalıyız.
Hayvancılığın geliştirilmesi için meralar korunmalı ve ıslah edilmelidir.
Özellikle küçükbaş hayvancılıkta çoban sorunu halledilmelidir.
Buzağı kayıpları, hayvan hastalıklarıyla mücadele ve bakım ve beslemeyi içeren eylem planları oluşturulmalıdır.
Yem sanayi piyasası kontrol edilmeli, kalite ve fiyat yönünden veriler toparlanmalı, piyasaya gerektiğinde müdahale edecek mekanizmalar hayata geçirilmelidir. Bu kapsamda Tarım ve Kredi Kooperatifleri ve üretici örgütleri üreticilere uygun fiyattan yem teminin de etkin rol almalıdır.
Soya başta olmak üzere yem hammaddelerinde dışa bağımlılıktan kurtulmaya yönelik üretim ve eylem planları belirlenmeli, bu kapsamda iş planı yapılmalı, sözleşmeli üretim kapsamında bu ürünlerin alım garantili satışları düzenlenmeli, destekler bu üretim sistemine monte edilmelidir.
Yem bitkileri üretiminde destekler artırılmalı, desteğin tüm üreticileri kapsaması sağlanmalıdır.
Et ve Süt Kurumu güçlendirilmeli, bağımsız olarak hareket edebilecek bir statüye kavuşturulmalı, piyasayı düzenlemeye yönelik görevlerini yerine getirmesi için gerekli kaynaklar sağlanmalıdır.
Broiler üreticisinin tavuk başına alacağı ücret sürdürülebilir seviyeye getirilmelidir. Sözleşmede belirlenen üretici fiyatı şeffaf bir şekilde, üreticiye sürdürülebilir bir gelir sağlayacak, performansa dayalı belli bir metodolojiye bağlı olarak belirlenmeli, bu konuda paydaşlarca oluşturulacak komisyonca bir çalışma yapılmalıdır.
Özellikle yumurta sektöründe üretim planlaması yapılamaması çoğu zaman sıkıntı oluşturmaktadır. Bu nedenle üretim kapasite artışlarının yumurta tüketimi ve ihracat miktarlarına paralel bir seyir izlemesine, arz fazlası oluşmaması için üretim planlaması yapılmasına, yurt dışı damızlık girişlerinin de bu planlamaya paralel hale getirilmesine ihtiyaç vardır.
Ülkemiz kanatlı sektöründe hastalıkların her zaman risk olduğu düşünülerek mücadeleden taviz verilmemelidir. Damızlık ihtiyacının yurt içinden karşılanmasına yönelik Ar-Ge yatırımları artırılmalıdır.
Dünyada çok büyük miktarlarda kanatlı eti ve kanatlı ürünleri, yumurta ve yumurta ürünleri, süt ürünleri talebi vardır. Bu talep değerlendirilmeli, başta Ortadoğu olmak üzere yakın pazarlara yoğunlaşmalı, mevcut pazarlarda rekabet edici ve pazar payını artırıcı tedbirler alınmalıdır. Verilen ihracat destekleri artırılmalıdır.
Başta peynir olmak üzere ürünlere katma değer kazandırılma ve markalaştırma çalışmalarına hız verilmelidir.
Hayvan hastalıkları ile etkili mücadele edilmelidir.
Tarımsal yayım ve danışmanlık hizmetinin kesintisiz sürdürülebilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, tarım danışmanlarımızın ve onlardan önemli bir hizmet alan çiftçilerimizin mağduriyetlerinin önlenmesi için tarımsal yayım ve danışmanlık desteği artırılmalıdır. Bununla ilgili mevzuat ivedilikle çıkarılmalıdır.
Kadın ve genç çiftçilere pozitif ayrımcılık yapılmalı, zor şartlarda üretim yapan çiftçilere her yıl için 90 gün fiili hizmet zammı (yıpranma payı) verilmelidir.
Genç çiftçilerin tarım BAĞ-KUR primleri devlet tarafından karşılanmalıdır.
Pozitif ayrımcılığı hak eden kadın çiftçilerimizin sosyal güvenlik sistemine katılımının desteklenmesi için, gençlerimizi ve kadın çiftçilerimizi tarımda tutmak için teşvik edici önlemler alınmalıdır.
Tarımda çalışan kadınlar, sigortalı olmadan önce gerçekleşen doğum nedeniyle, hizmet borçlanması yapılabilmelidir.
Muafiyette geçen süreler çiftçilerimizin çalışma gün sayılarına eklenmelidir.
Diğer sigortalılar 7 bin 200 prim gün sayısı ile emekli olurken, Tarım bağ-kurlular ve esnaf bağ-kurlular 9 bin gün prim ödemektedir. Çiftçilerimizi rahatlatmak için, yıpranma payı verilmeli, diğer meslek gruplarına göre çiftçimizin tarımı terk etmemesi için bu avantaj sağlanmalıdır.”
Tarım ve kırsal kalkınmada görev alabilecek Ziraat Mühendislerimizin pek çoğu iş bulamamakta veya alanlarının dışında istihdam edilmektedir. Ziraat mühendislerimizin eğitimleri boyunca kazandıkları bilgi ve becerilerini uygulayabilecekleri ortamlarda çalışmaları hem mesleki onurlarının güçlenmesini sağlayacak hem de ülkemizin tarım sektörünün ilerlemesine katkı sağlayacaktır.
Bakanlığımızın daha fazla sayıda tarım danışmanı istihdamı için daha kapsamlı düzenlemeler yapmasını ve bu bağlamda ziraat mühendislerinin daha fazla desteklenmesini bekliyoruz.