Türkiye, 2021 yılının 5 aylık döneminde 140 ülkeye 503,8 milyon dolarlık bitkisel yağ ihraç etti. Bitkisel yağ sanayicileri 2020 yılının Ocak - Mayıs dönemindeki 380,6 milyon dolarlık ihracatlarını yüzde 32 artırma başarısı gösterdi.
Türkiye’nin bitkisel yağ ihracatının 2020 yılının ilk beş aylık döneminde 406 bin 475 ton iken, 2021 yılının Ocak - Mayıs döneminde 368 bin 124 ton olarak gerçekleştiği bilgisini veren Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mustafa Terci, bitkisel yağ ihracatının miktar bazında yüzde 9 düşmesine karşın, döviz getirisinin yüzde 32 artış yakaladığını, dile getirdi.
Bitkisel yağ ihracatı 2021’de 1 milyar 250 milyon dolara çıkabilir
Bitkisel yağ ihracatının döviz bazında yüzde 46 yükselme gösterdiğinin altını çizen Terci, “Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği olarak, Türkiye’nin bitkisel yağ ihracatına 120 milyon dolarlık katkı sağladık. Türkiye’nin ihracatında öne çıkan ülkeler 84 milyon dolarlık tutarla Irak, 51 milyon dolarlık bitkisel yağ talebiyle Suriye ve 50 milyon dolarla Libya oldu. Ege Bölgesi’nden çok ihracat yaptığımız pazarlar ise; 38 milyon dolarla Libya, 34,7 milyon dolarla Yemenv e 13,7 milyon dolarla Tunus sıralandı. 2020 yılında 981 milyon dolar olan bitkisel yağ ihracatımızın 2021 yılı sonunda 1 milyar 250 milyon dolara ulaşmasını bekliyoruz” diye konuştu.
Tüm ülkeler “Güvenlik Stoğu” yapıyor
Pandemi sonrasında yağlı tohum, hububat, bakliyat ve tüm gıda ürünlerinde tüm ülkelerin, “Güvenlik stoğu” adı altında uluslararası ticarete konu olan bu hammaddelere çok ciddi talep gösterdiğine işaret eden Ege Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Denetim Kurulu Üyesi Rıza Seyyar, bu talep artışının getirdiği fiyat artışları yaşandığını, bu konjonktürel dalgalanmanın 2022 yılının ikinci yarısına kadar devam edeceğini öngördüklerini ifade etti.
Bitkisel yağlar özelinde uzun yıllar ortalaması 600 dolar seviyesinde ticarete konu olan ham ayçiçeği fiyatlarının, 2021 yılının birinci çeyreğinde 1700 dolarlardan işlem gördüğünün altını çizen Seyyar, “Bitkisel yağ fiyatları 2021 yılının ikinci çeyreğinde 1550-1600 dolar bandında fiyatlandı. Dünya genelinde bitkisel yağ üretimin son 5 yılın ortalamalarına göre yüzde 7 artış gösterdiği bir dönemde bu artışları yaşamamızın nedeni pandeminin getirdiği fiyat dalgalanmalarıdır” şeklinde konuştu.
Apolitik bir yaklaşımla üretimi arttırmaya odaklanmalıyız
“Pandemi tüm sektörlerde olduğu gibi tarım sektöründe de üretimin ne kadar önemli olduğunu, sürdürülebilir tarımsal üretimin ekonomik faaliyetlerin temeline oturduğunu bir kez daha tüm paydaşlara ve halkımıza hatırlatmış oldu” tespitinde bulunan Seyyar sözlerini şöyle tamamladı; “Türkiye, 2020 yılında 4 milyar dolar yağlı tohumlar ve türevleri ithal etti. 2021 yılında bu rakamın 5 milyar doları aşması bekleniyor. Türkiye’nin 35 milyar dolar seviyesinde olan tarımsal üretimini apolitik bir yaklaşımla 100 milyar dolara çıkarmak için sektör paydaşları, kamu, STK’lar çalışmalıyız. Türkiye yağlı tohumlar ve türevlerinde net ithalatçı olmak yerine üretimi destekleyip, planlayıp üretim ve çeşitliliği artırarak ihtiyaç duyacağı hammadde kaynağını kendi elinde tutmasını başarmak zorundadır. Türkiye pamuk üretimizi artırarak 25 milyar dolar ihracat yaptığı tekstil ve konfeksiyon sektörlerinin ana hammaddesine sahip olacağı gibi 1,5 milyar dolara ulaşan pamuk ithalatının önüne geçebilecek, 1 milyar dolar ithalat yaptığımız palm yağı ithalatına gerek kalmayacak. Daha fazla yağlı tohum ürettiğimiz takdirde büyükbaş hayvan yem ihtiyacını karşılayacak, daha uygun maliyetli et ve süt üretimi sayesinde et ve süt ürünlerinin türevlerini ihraç edebilir hale geleceğiz. Deri ve mobilya sektörleri gibi pek çok sektöre hammadde teminini büyütmüş olacağız. Kısaca bir bütün olarak baktığımızda yağlı tohumlar ve türevi ihtiyacımızı kendi topraklarımızdan çözdüğümüzde temelinde tarım olan birçok sektör ve işkolununda önünü açmış, rekabetçiliğimize katkı sağlamış olacağız. Yani hububat, bakliyat ve yağlı tohumları sadece nohut, mercimek, çekirdek, mısır olarak görmek yerine bu ürünlerin katkıda bulunduğu sektörler ve onların çıktılarını göz önünde bulundurmakta fayda var.”