TCMB Para Politikası Kurulu,Kısa Vadede Enflasyondaki Belirgin Yükselişin Devam Edebileceğinin Öngörüldüğünü Bildirdi



 TCMB Para Politikası Kurulu'nun 24 Ocak 2017 tarihinde yaptığı
toplantısının tutanak özetleri yayınlandı.

 Kurulun değerlendirmeleri söyle:

Enflasyon Gelişmeleri
1. Aralık ayında tüketici fiyatları yüzde 1,64 oranında artmış ve yıllık enflasyon 1,53
puanlık yükselişle yüzde 8,53 olmuştur. Aralık ayı Para Politikası Kurulu Toplantı
Özeti’nde ifade edildiği gibi, bu dönemde gıda yıllık enflasyonu işlenmemiş gıda
kaynaklı olarak yükselmiş, enerji enflasyonundaki artış döviz kuru ve petrol
fiyatlarındaki görünüme bağlı olarak sürmüştür. Bunun yanında, başta tütün
ürünlerine yönelik olmak üzere, son dönemde yapılan vergi ayarlamaları da
enflasyon üzerinde belirgin bir yukarı yönlü etki yapmıştır. Bu dönemde Türk
lirasındaki değer kaybının etkisiyle çekirdek enflasyon göstergelerinin yıllık
enflasyonu ve ana eğilimi yükselmiştir.
2. Gıda ve alkolsüz içecekler grubu yıllık enflasyonu Aralık ayında 2,10 puan artarak
yüzde 5,65’e yükselmiştir. Bu gelişmede olumsuz hava koşulları ve döviz kuru
gelişmelerine istinaden kayda değer bir oranda yükselen işlenmemiş gıda fiyatları
etkili olmuştur. İşlenmiş gıda grubu yıllık enflasyonu ise yataya yakın seyretmiştir.
Ocak ayına ilişkin öncü göstergeler, gıda yıllık enflasyonunun işlenmemiş gıdaya bağlı
olarak artmaya devam edeceğine işaret etmektedir. Enerji fiyatları Aralık ayında
yüzde 2,15 oranında artmış, petrol fiyatlarındaki belirgin yükseliş ve Türk lirasında
gözlenen değer kaybının etkisiyle grup geneline yayılan fiyat artışları gözlenmiştir.
Böylelikle enerji grubu yıllık enflasyonu son dört ayda 5,70 puan artarak yüzde
8,67’ye ulaşmıştır. Öncü göstergeler enerji grubu enflasyonundaki artış eğiliminin,
döviz kuru gelişmelerine bağlı olarak Ocak ayında da sürdüğüne işaret etmektedir.
3. Aralık ayında hizmet fiyatları yüzde 0,38 oranında artmış, grup yıllık enflasyonu 0,17
puan yükselerek yüzde 8,11 olmuştur. Bu dönemde yıllık enflasyon ulaştırma
hizmetlerinde azalmış, haberleşmede yatay seyretmiş, diğer alt gruplarda ise

artmıştır. Hizmet fiyatları üzerinde yurt içi talep ve turizm sektöründeki
yavaşlamanın etkileri gözlenirken belirli gruplarda Türk lirasındaki değer kaybının
yansımaları da izlenmiştir.
 
4. Temel mal grubu yıllık enflasyonu Aralık ayında 0,84 puan artarak yüzde 6,77
olmuştur. Bu dönemde yıllık enflasyon giyim grubunda azalırken diğer alt gruplarda
artmıştır. Dayanıklı mal grubunda başta beyaz eşya olmak üzere tüm alt gruplarda
belirgin fiyat artışları gözlenmiştir. Bu dönemde otomobil fiyatları üzerinde döviz
kuru yanında ÖTV artışının da etkileri izlenmiştir. Aralık ayı, yurt içi talep koşullarının
sınırlayıcı etkisine rağmen Türk lirasındaki değer kayıplarının temel mal fiyatlarında
belirgin olarak hissedildiği bir dönem olmuştur.
5. Toplam talep koşullarının düşüş yönlü katkısına rağmen, döviz kuru gelişmelerinin
gecikmeli etkisi ve işlenmemiş gıda fiyatlarındaki oynaklık nedeniyle kısa vadede
enflasyondaki belirgin yükselişin devam edebileceği öngörülmektedir.
Enflasyonu Etkileyeen Unsurlar
6. Son dönemde açıklanan veriler iktisadi faaliyetin yılın üçüncü çeyreğinde ivme
kaybettikten sonra dördüncü çeyreğinde kısmi bir toparlanma sergilediğine işaret
etmektedir. Kasım ayında sanayi üretimi, ihracatçı sektörlerin üretiminde gözlenen
ılımlı artışa karşın iç talebe görece daha duyarlı sektörlerdeki yavaşlamanın etkisiyle
yatay seyretmiştir. Elektrik ve taşıt üretimi ile ihracat verileri sanayi üretiminin Aralık
ayında ılımlı bir artış kaydedebileceğine işaret etmektedir. Böylece, çalışılamayan
günlerin oluşturduğu baz etkisinin de katkısıyla son çeyrekte sanayi üretiminde
dönemlik bazda kayda değer bir artış beklenmektedir. Ancak, iş günü etkilerinin
neden olduğu teknik toparlanmanın ötesinde faaliyetteki iyileşmenin ılımlı seyrettiği
ve sektörler geneline yayılmadığı gözlenmektedir.
7. Mevcut veriler yılın son çeyreğinde dış talebin iç talebe kıyasla daha olumlu
seyrettiğine işaret etmektedir. Ekim-Kasım döneminde önceki çeyreğe kıyasla altın
hariç ihracat artarkken altın hariç ithalat sınırlı oranda gerilemiştir. Bu görünümle
uyumlu olarak, dördüncü çeyrekte PMI yeni ihracat siparişleri nötr seviyenin üzerine
çıkarken, toplam siparişler önceki çeyreğe kıyasla sınırlı miktarda artış kaydetmiştir.
Bu dönemde, otomobil ve beyaz eşya iç piyasa satışları öne çekilen talebe bağlı
olarak güçlü seyrederken perakende sektöründe daha belirgin olmak üzere
hizmetlere ilişkin talep gerilemiştir.
8. Alınan destekleyici teşvik ve tedbirlerin katkısıyla iktisadi faaliyetteki ılımlı
toparlanma eğiliminin devam etmesi beklenmektedir. Konut piyasası ve taşıt
sektörüne ilişkin veriler ile tüketici kredilerinde son aylarda gözlenen toparlanma
kademeli iyileşme öngörülerini desteklemektedir. Buna ek olarak, önümüzdeki
dönemde kamu kesiminin büyümeye katkısının yatırım kaynaklı olarak devam
edeceği tahmin edilmektedir.
9. Avrupa Birliği ülkelerinin talebindeki artışın başta otomotiv sektörü olmak üzere
toplam ihracat üzerindeki olumlu etkisi sürmektedir. Dış talep üüzerindeki jeopolitik
gelişmeler kaynaklı olumsuz etkilere karşın dış piyasalarda pazar çeşitlendirme
esnekliği ihracatı desteklemeye devam etmektedir. Ayrıca, çevre ülkeler ile
normalleşmeye başlayan ilişkiler ihracatı olumlu etkilemeye başlamıştır. Turizm
 
sektöründeki görünümün cari denge üzerindeki olumsuz etkisi sürerken dış ticaret
hadlerindeki gelişmelerin gecikmeli yansımaları ve kredilerin ılımlı seyri bu etkiyi
sınırlamaktadır. Bununla birlikte, emtia fiyatlarının cari açık üzerindeki olumlu
etkisinin önümüzdeki dönemlerde kademeli olarak azalması beklenmektedir.
10. İşgücü piyasasında Mayıs döneminde başlayan bozulma eğilimi Ekim döneminde
devam etmiştir. Bu dönemde, hizmet ve sanayi istihdamında ılımlı artışlar
gerçekleşirken inşaat istihdamı azalmıştır. Bununla birlikte, yeni iş ilânları ve işsizlik
sigortası başvuruları gibi öncü göstergeler, istihdamın zayıf seyrettiğine ve işsizlik
oranlarının yüksek seyretmeye devam edeceğine işaret etmektedir.
11. Özetle, iktisadi faaaliyetin son çeyrekte kısmi bir toparlanma kaydettiği görülmekte ve
2016 yılında büyümenin ılımlı bir düzeyde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Öte
yandan, yakın dönemde piyasalarda yaşanan oynaklığın güven kanalı üzerinden
yansımaları, küresel ve jeopolitik gelişmelerin finansal koşullar üzerindeki olası etkisi
ve turizm görünümünde henüz kayda değer bir iyileşme sinyali bulunmaması
ekonomideki toparlanmanın gücünü sınırlamaktadır.
Para Politikası ve Riskler
12. 2016 yılı Kasım ayında yapılan ABD seçimlerini takiben küresel ekonomiye ilişkin
belirsizlikler artarak devam etmiştir. Bu dönemde, gelişmiş ülkelerin uzun vadeli
faizleri yükselirken, gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımları zayıflamıştır.
Seçimler sonrasında ABD’nin korumacı politikalar uygulaması olasılığının artması
gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızı ve istihdamı üzerinde aşağı yönlü risk
oluşturmaktadır. Ayrıca, ABD’nin genişletici maliye politikası uygulaması ihtimalinin
güçlenmesi, Fed’in faiz artırımlarınıı hızlandırmasına ve buna bağlı olarak gelişmekte
olan ülkeler için finansal koşulların daha fazla sıkılaşmasına neden olabilecektir.
13. Küresel piyasalarda devam eden belirsizliklerin yanı sıra, jeopolitik gelişmeler ve yurt
içi gelişmeler 2016 yılının dördüncü çeyreğinde yurt içi finansal piyasaların oynak bir
seyir izlemesine neden olmuştur. Söz konusu gelişmelerin finansal koşullar
üzerindeki olumsuz etkisi, alınan likidite tedbirleri, makroihtiyati düzenlemeler ve
diğer teşvikler ile kısmen dengelenmektedir. Nitekim son dönemde tüketici kredileri
ve Türk lirası cinsinden ticari krediler toparlanma sinyalleri vermektedir. Öte yandan,
2016 yılı son çeyreğinde yapılan vergi düzenlemeleri ve döviz kuru gelişmelerinin
otomobil ve dayanıklı tüketim gibi bazı mallara olan talebi öne çekmesi dolayısıyla,
2017 yılı ilk çeyreğinde tüketici kredilerinde gözlenen canlanmanın bir miktar ivme
kaybedebileceği değerlendirilmektedir.
14. Son dönemde açıklanan veriler yılın üçüncü çeyreğinde ekonomminin kayda değer bir
yavaşlama gösterdiğine işaret etmektedir. Alınan destekleyici teşvik ve tedbirlerin
katkısıyla son çeyrekte iç talepte toparlanma gözlenmiştir. Bununla birlikte
toparlanmanın sektörel yayılımı sınırlı kalmış ve ana eğilim itibarıyla ekonomide ılımlı
bir büyüme kaydedilmiştir. Yakın döneme ilişkin göstergeler Türk lirasındaki değer
kaybı ve güven kanalının da etkisiyle yılın ilk çeyreğinde yurt içi talebin
 
yavaşlayabileceğine işaret etmektedir. Ancak belirsizliklerin ve finans piyasalarındaki
oynaklığın azalmasıyla birlikte takip eden dönemde ekonominin ana eğilimine
dönerek 2017’de ılımlı bir büyüme sergilemesi beklenmektedir. Diğer taraftan,
turizm gelirlerindeki toparlanmanın hızı, küresel ekonomik görünüm, gelişmiş ülke
para politikalarına ilişkin belirsizlikler ve jeopolitik gelişmeler iktisadi faaliyet
üzerinde aşağı yönlü risk oluşturmaktadır. Öte yandan son dönemde alınan teşvik ve
tedbirlerin olası gecikmeli etkileri yukarı yönlü bir risk unsuru olarak
deeğerlendirilmektedir. TCMB, temel hedefi fiyat istikrarı olmakla beraber, iktisadi
faaliyete dair aşağı yönlü riskleri finansal istikrar yansımaları bakımından da
yakından izlemektedir.
15. Kurul, toplantıda Ocak Enflasyon Raporu’nda yer alması öngörülen orta vadeli
tahminleri değerlendirmiştir. Yılın son çeyreğinde enflasyon, enerji, alkol-tütün ve
işlenmemiş gıda grupları öncülüğünde yükselmiştir. Toplam talep koşulları
enflasyona düşüş yönlü katkısını sürdürse de döviz kuru ve emtia fiyatlarındaki
artışlarla çekirdek enflasyonun ana eğilimi yükselmiştir. Kısa dönemde işlenmemiş
gıda fiyatlarındaki baz etkileri ve Türk lirası cinsinden ithalat fiyatlarında gözlenen
gelişmelerin enflasyon üzerinde belirgin bir yukarı yönlü etki yapması
beklenmektedir. Bu çerçevede enflasyonun, toplam talepteki ılımlı seyrin sınırlayıcı
etkisine rağmen maliyet baskılarıyla yüksek seviyelerini bir müddet koruyacağı, yılın
ikinci yarısından itibaren ise kademeli bir düşüş sergileyeceği öngörülmektedir.
Taahminler oluşturulurken gıda talebindeki turizm kaynaklı yavaşlama ve Gıda
Komitesi çalışmalarının olumlu katkısına rağmen işlenmemiş gıda fiyatlarındaki baz
etkileri, olumsuz hava koşullarının gıda arzı üzerindeki olası etkileri ve döviz kuru
gelişmelerine bağlı olarak 2017 yıl sonu gıda enflasyonunun bir önceki Rapor
dönemine kıyasla daha yüksek gerçekleşeceği varsayılmıştır. Bu çerçevede, 2017 ve
2018 yıl sonu enflasyon tahminleri 2016 Ekim Enflasyon Raporu’na göre sırasıyla 1,5
puan ve 1 puan yukarı yönlü güncellenmiştir. Enflasyonu düşürmeye odaklı ve sıkı bir
politika duruşu altında, enflasyonun yüzde 5’lik hedefe kademeli olarak
yakınsayacağı; 2017 yılında yüzde 8 olarak gerçekleşeceği; 2018 yılında ise yüzde
6’ya geriledikten sonra 2019 yılında yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağı
öngörülmektedir.
16. Enflasyon tahminlerine dair aşağı ve yukarı yönlü riskler bulunmakla birlikte, özellikle
2017 yıl sonu tahminine ilişkin yukarı yönlü risklerin daha belirgin olduğu
değerlendirilmmektedir. Son dönemde döviz piyasasında oynaklığın belirgin biçimde
artması maliyet kanalıyla olduğu kadar beklenti ve fiyatlama davranışı kanalıyla da
enflasyon üzerinde yukarı yönlü risk oluşturmaktadır. Öte yandan, önümüzdeki
dönemde iktisadi faaliyetteki toparlanmanın öngörülenden daha yavaş
gerçekleşmesi durumunda talep koşullarının enflasyon üzerindeki düşürücü etkisi
öngörülenden daha belirgin olabilecektir. Tahminler üzerinde bir diğer belirleyici
unsur olan gıda enflasyonu üzerindeki aşağı ve yukarı yönlü risklerin dengeli olduğu
değerlendirilmektedir. Olumsuz hava koşulları ve döviz kuru yansımalarına bağlı
olarak gıda enflasyonunun öngörülenden daha yüksek gerçekleşmesi olasılık
 
dahilinde olmakla birlikte, Gıda Komitesi’nin almakta olduğu tedbirlerin bu riskleri
dengeleyeceği düşünülmektedir. TCMB, enflasyon görünümünü etkileyen gelişmeleri
yakından takip ederek fiyat istikrarını tesis etmek için gerekli politika önlemlerini
almaya devam edecektir.
17. Tüm bu değerlendirmeller çerçevesinde TCMB, 2017 yılı Ocak ayından itibaren döviz
kurundaki aşırı hareketliliğe ve enflasyon görünümündeki bozulmaya tepki olarak bir
dizi likidite önlemi almış ve Ocak ayındaki PPK toplantısında para politikasındaki sıkı
duruşun güçlendirilmesine karar vermiştir. Bu doğrultuda, marjinal fonlama faizi 75
baz puan artırılarak yüzde 9,25’e, geç likidite penceresi borç verme faiz oranı ise 100
baz puan artırılarak yüzde 11’e yükseltilmiştir. Merkez Bankası fiyat istikrarı temel
amacı doğrultusunda elindeki bütün araçları kullanmaya devam edecektir.
Önümüzdeki dönemde para politikası kararları enflasyon görünümüne bağlı
olacaktır. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer
unsurlardaki gelişmeler yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal
sıkılaştırma yapılabilecektir. Ayrıca, döviz piyasasında iktisadi temellerle uyumlu
olmayan sağlıksız fiyat oluşumları gözlenmesi halinde likidite araçları ile gerekli
tedbirler alınacaktır.
18. 2017 yılının Ocak ayında makro çerçeve ve iktisadi temeller değişmediği halde döviz
piyasasında gözlenen aşırı hareketlilik dinamik ve farklı likidite araçlarını da içeren
bir sıkılaştırma çerçevesinin uygulamaya konulmasını gerektirmiştir. Sade bir politika
çerçevesi aktarım mekanizmasının etkinliğini artırırken bu tip dinamik tepkileri
dışlamamaktadır.
19. Maliye politikasına ve vergi düzenlemelerine ilişkin gelişmeler enflasyon
görünümüne etkileri bakımından yakından takip edilmektedir. 2016 yılında
yönetilen/yönlendirilen fiyatlarda yapılan düzenlemeler tüketici enflasyonuna
tarihsel ortalamaların üzerinde yükseltici etki yapmıştır. Bu etki enflasyonun
TCMB’nin sene başında verdiği tahminin üzerinde gerçekleşmesinde temel
belirleyicilerden biri olmuştur. Önümüzdeki dönemde para politikası duruşu
oluşturulurken, mali disiplinin korunacağı ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlarda
öngörülmeyen bir artış gerçekleşmeyeceği varsayılmaktadır. Maliye politikasının söz
konusu çerçeveden belirggin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon
görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşunun da güncellenmesi
söz konusu olabilecektir.
20. Son yıllarda mali disiplinin sürdürülmesi Türkiye ekonomisinin olumsuz dış şoklara
karşı duyarlılığını azaltan temel unsurlardan biri olmuştur. Ayrıca, mali disiplinin
sağlamış olduğu alan 2016 yılında olduğu gibi iktisadi faaliyetin yavaşladığı
dönemlerde maliye politikasının bütçe dengelerinde kalıcı bir bozulma olmadan
döngü karşıtı olarak uygulanabilmesine olanak sağlamaktadır. Bununla birlikte, kamu
harcama ve vergi politikalarında yapılması planlanan değişikliklerin, bütçenin yanı
sıra büyüme, yurt içi tasarruf ve enflasyon gibi diğer makroekonomik değişkenlere
olan etkisini de dikkate alan bir bakış açısıyla değerlendirilmesi para politikası ve
 
maliye politikası eşgüdümüne katkıda bulunacak ve makroekonomik istikrarı
destekleyecektir.