Kuruluştan konuya ilişkin yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Son dönemde yaşanan kent sellerine dikkat çeken Sompo Sigorta, iklim değişikliği sebebiyle yaşanan bu sellerin tüm yaşamı büyük ölçüde tehdit ettiğini vurguluyor.
Sompo Sigorta Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Özer Şimşek son dönemde yaşanan afet olaylarına ilişkin şu şekilde konuştu: “Yaz aylarını kapsayan dönem incelendiğinde son 2,5 ayda kent sellerine kapılarak 29 vatandaşımız hayatını kaybetti. Sadece Trabzon’da sekiz, Düzce’de beş ve Ağrı’da dört vatandaşımızı sel sularına kurban verdik. Can kayıplarının yanı sıra yüksek seviyede maddi kayıplarda ortaya çıktı. Biz Yerküreye Saygı projesini başlatırken de iklim değişikliğinin hafife alınmaması gerektiğini vurguladık. İklim değişikliğinin etkilerini her geçen gün daha fazla hissediyoruz. Bunun sonucunda doğa kaynaklı afetler yaşamı daha da yakından tehdit etmeye başladı. Biz her zaman şunu vurguluyoruz; afetlerin ne zaman olacağını bilemeyiz ancak afete karşı bilinç kazanarak korunabiliriz. İstanbul’da yaşanan sel felaketi de gösterdi ki afet bilinci konusunda daha çok gidecek yolumuz var. Bu yola geç olmadan çıkmak hepimizin elinde.”
Afetlerin can kayıplarının yanında ülke ve vatandaşın ekonomisine de büyük zararlar verdiğini belirten Şimşek sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul’un birçok ilçesinde yaşanan yoğun yağıştan kaynaklanan kent selleri yüzlerce iş yerinin ve evin kullanılamaz hale gelmesine neden oldu. Tüm bu kayıplar düşünüldüğünde bir taraftan da halen sigortalanma oranı %50’ler mertebesinde olan esnaf ve KOBİ ölçeğindeki işletmelerde sigortanın yaygınlaşması gerekiyor. Çünkü her sigortalanabilir doğal afet sonrası, devletten yardım bekleyen ve serzenişte bulunan görüntülerle karşılaşmaya devam ediyoruz. İstanbul’da zarar gören esnafın kabaca zarar gören mal görüntülerinden görebildiğimiz kadarı ile 500 ile 1.500 TL arası yıllık prim ile bu kadar yakın görünen bir riski devretmek mümkün. Diğer yandan sigorta sektörü dağıtım kanallarının ama bir üst kurum olan Türkiye Sigorta Birliği’nin bu konuda kuvvetli bir iletişim tonu ile tanıtım kampanyasını ortaya koyması gerekiyor. Ülke ve yerel yöneticilere de büyük görev düşüyor. Yerel yönetimlerin mevcut alt yapıyı daha kuvvetlendirmeleri ve bu tür afetlere her açıdan hazır olmaları gerekir. Kalıcı bir tedbirler alınmalı örneğin Prof. Dr. Miktad Kadıoğlu’nun belirttiği üzere, kentlerdeki yollar asfalt yerine geçirgenliği çok daha yüksek Arnavut kaldırımları türünde yapılarla yeniden inşa edilebilir. Özetle, iklim değişikliği gerçeğini kabul ederek yüzleşmeli ve Japonya gibi ülkeler nasıl afet gerçeğiyle birlikte yaşamayı başardıysa bizim de ülke olarak bu sonuçlarla nasıl başa çıkmamız gerektiğini ve önlemek için neler yapmamız gerektiğini öğrenmemiz gerekiyor.”