Kuruluştan konuya ilişkin yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Orhan ÖKMEN ‘in açıklamaları aşağıdadır.
Dünya ekonomilerinin aksine, Türkiye ekonomisi uzunca bir süre düşük faizle çalışamayacaktır. Ancak, yüksek faiz ne reel sektörün ne de finansal kuruluşların verimliliğini artıramayacak, tam tersine getiri ölçekleri ve getiri çeşitleri hep aşağı yönlü baskılanacaktır.
Türkiye’de finansal kuruluşların risk alma kapasiteleri esaslı bir şekilde düşmüş olduğu için, kredi hacimlerinde hızlı artış dönemleri artık uzunca bir süre sona ermiştir.
Mevduat dışında kalan ve daha çok türev ürünlerine dayanan nitelikli veya niteliksiz tüm diğer kaynakların tedarik edilmesinin önemi çok daha artmıştır, ancak mevduatın kaynak bileşimindeki ağırlığı uzun süre korunacaktır.
Bankaların büyüme süreçleri, 2020 ve 2021 yıllarında küresel olanaklar yerine daha çok Türkiye ekonomisinin sunduğu yerel olanakların kısıtları içerisinde şekillenecektir.
Genel trend zorlamasıyla yürütülen dijitalleşme maliyetleri, sanılanın aksine bankacılık sektörünün karlılık kapasitesini uzunca bir süre zorlayacaktır: Hızlanan dijitalleşme, aracısız ortam yaratma, yeni iş kapasitesi geliştirme, uzaktan çalışma, mesai değişikliği, operasyonel/organizasyonel yenilenme, yeni portföy dengelenmesi gibi işlemlerin maliyetleri, beklentilerin aksine bankacılığın karlılığı, etkinliği ve verimliliği üzerinde uzunca bir süre yük oluşturacaktır.
İş gücü ve ölçek azaltımına gidilmeden bankacılığın karlılık baskısı yumuşamayacaktır.
Karlılık baskısının, sermaye yeterliliğinde aşınmaya sebebiyet vermemesi için portföy dengeleri yeniden yapılandırılacaktır.
Bankacılığın varlık kalitesinin ölçümlenmesinde perdeleyici unsur haline gelen regülasyon faktörünün kısıtları dışında, uluslararası standartlara uygun ilave karşılık ayrılması finansal sistemin şeffaflığını ve güvenirliliğini daha da artıracaktır.
Bankacılığın likidite seviyeleri daha da düşecektir: Operasyonel ortamlarda ve müşteri davranışlarında başlayan ileriye yönelik güven eksikliğine bağlı olarak kredi geri ödemelerinde başlayan zorluklar daha da artacağı için bankacılığın likidite seviyeleri düşecektir.
COVİD-19 salgınının yarattığı hasarın telafisi için, sistemsel ve/veya kamusal destek senaryoları ciddi bir şekilde çalışılmalıdır: Kısa süreli periyotlarla likidite senaryo analizleri yapılarak olası sıkışmalara hazır olunmalıdır. Bu kapsamda sistemsel ve/veya kamusal destek senaryoları ciddi bir şekilde çalışılmalıdır.
Finansal kuruluşlar, müşteri segmentasyonlarını ve ihtiyaçlarını, değişen müşteri davranış kalıplarına göre yeniden tanımlamak zorundadır.
Bankaların, iklim ve biyo-çeşitlilik risklerine sebebiyet veren projeleri fonlama isteği azalacaktır ya da azalmalıdır: İklim ve biyo-çeşitlilik risklerine sebebiyet veren projeleri portföylerinden ayıklayıp bir daha kredi verilmemesi amacıyla, izleme ve ölçme departmanları ve uzmanları için bankalar bütçe ayırmaya başlayacaklardır.
Açıklanan yüksek ekonomik büyümenin, ilişkili olduğu diğer makro göstergelerle uyumsuzluğunun nedenleri kamuoyuna izah edilmelidir: Türkiye ekonomisin alenen düşen büyüme dinamiklerine rağmen, üçüncü çeyrek için açıklanan 6.7’lik yüksek büyüme oranının diğer makro göstergelerle uyumsuzluğunun mantıki ve matematiksel nedenleri TUİK tarafından kamuoyuna etraflıca izah edilmeli, güvensizliğin giderilmesi için elde edilen istatistiki veriler ve analizler denetime açılmalı, şeffaflık sağlanmalıdır.