NTV internet sitesinde yayınlanan haber aşağıda bulunuyor:
Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, NTV’den Ahmet Ergen'in gündeme dair sorularını yanıtladı.
Türkiye’nin, savunma sanayiinde millileşme oranında son yıllarda kayde değer bir yükseliş gösterdiğini biliyoruz. Bu çerçevede Barış Pınarı Harekatı’nda kulanılan silah sistemlerinde nasıl bir yerlilik oranı yakalayabildik? Türkiye artık bu çapta harekatları milli imkanlarla gerçekleştirebilecek düzeye gelebildi mi?
- Bunun en önemli işareti, harekatın sırasında 'amborgo uyguladık' denmesine rağmen bağımsız olarak harekatın sürdürülebilmesiydi. Yeni sistemlerle birlikte bu operasyonu başarıyla gerçekleştirdik. Kısaca, ülkemizin güvenliğiyle ilgili kararları alıp uygulayabilmesi açısından yerli silahların etkisi görüldü...
Türkiye’ye, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra uygulanan ambargo başta Aselsan olmak üzere bir çok milli savunma sanayii şirketinin doğuşuna neden oldu. Böylece kritik bazı teknolojilerde örneğin haberleşme gibi dışa bağımlılıktan kurtulduk. Bugüne geldiğimizde özellikle Barış Pınarı Harekatı’ndan sonra Türkiye’nin geleneksel batılı savunma tedarikçilerinin olumsuz tutumu, ulusal savunma sanayiinin hangi boşluklarının doldurulması yönünde sonuç doğurur?
- Envanterdeki silahların yerlilerinin yapılması gerektiğini ortaya koydu. Hisar'ın ardından Atmaca'nın testleri açıklandı. Mesaj şu; tehditlerle bizi durduramazsınız... Başka yerlerden sağlayabileceğimiz ticari ürünler bir yana, stratejik ürünlerde çalışma yaparak boşluklar doldurmak önemli. Her ambargo haberi bize motivasyon oluşturuyor. Dün bizle işbirliği yapmak isteyen ülkelerin niyetlerinin ne olduğunu görüyoruz.
ATMACA TEST EDİLDİ, İLK KEZ NTV'DE (VİDEO)
Play Video
Türkiye her ne kadar F-35 projesinin şimdilik parça tedarikçilerinden biri olmayı sürdürüyor olsa da, birkaç ay sonra bunun da sonlanacağı anlaşılıyor. Türkiye’nin yeniden programa dönmesi, ödediği 1.5 milyar doların karşılığı olan uçakları alabilmesi ne kadar mümkün görünüyor? ABD ile bu yönde yürüyen herhangi bir tamas var mı?
- F-35 konusunda uyuşmazlığı başlatan biz değiliz. Bütün yükümlülüklerimizi eksiksiz yerine getirdik. F-35 ile S-400’ün bir arada bulunamayacağı argümanlarına biz ‘sakınca yok’ dedik. ‘Siz var diyorsanız gelin heyet kuralım’ dedik. Ama maalesef ciddi bir çalışma yapılmadı. Daha da komik olarak, ‘önce S-400’den vazgeçtiğinizi açıklayan’ denildi... Biz sizi cezalandırmak istiyoruz mantığıdır bu. Telk yanlı olarak alınan bu karar programa da zarar vermekte... Temennimiz geçici bir uygıulama olması ve programa yeniden dönmemiz. Ortada bir hak var ve yerine getirilmesini bekliyoruz.
Eğer uçakları teslim etmezlerse uluslararası tahkime ya da uluslararası hukuka başvurma seçeneği masada mı? Bu yönde yapılan bir çalışma var mı? F-35 için parça tedariği sözleşmesi yapan ve bunun için önemli yatırımlara imza atmış Türk şirketleri ne yapacak?
- Hakkımzı her ortamda arayacağız. Mutabakat zaptımızda bir iş tanımı var. Orada özel olarak tahkim zikredilmese de ben yaptım oldu denmesi bizi haklı duruma getiriyor. Hukuki argüman oluşturuyor. Uçaklardan 4 tanesi Türkiye’ye teslim edildi ve artık Türk uçağı onlar. İkisinin teslimat zamanı geldi ambarda tutuluyor ve teslimat için ön çalışmaları başlattık...
(Rusya’dan SU-35 savaş uçağı alımı haberleri) Bize biz teklif var ve değerlendiriyoruz. Bu tür işler de 'yarın alıyoruz' gibi bir şey olmaz. Mali ve stratejik boyutuyla teklif incelenir, hemen karar vermek söz konusu değil. TSK'nın tavrını değerlenmdirip geniş bir analiz yapmak lazım. 'F-35 defteri kapandı, SU-35 açılıyor' demek doğru değil ama teklifi değrlendireceğz.
"Milli Muharip Uçağı projesinin daha da öne çekilmesi için çalışıyoruz.."
Sözkonusu habere aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
https://www.ntv.com.tr/turkiye/dunyaya-mesaj-tehditlerle-bizi-durduramazsiniz-atmacanin-goruntuleri,ED8055YTDkSNrKxvuaYXEg