Bazı şeyler insanın doğasında var. Ne kadar mücadele ederseniz edin, ne kadar eğitim alırsanız alın, bir eşik var ki orayı aşmanız güç... Yatırım dünyasında buna “hırs” deyip geçiyoruz çoğu zaman, ama konu bundan daha derin. Hepimiz icabında medyum olup piyasanın ne zaman nereden döneceğini tahmin ediyoruz, IQ seviyemizin Einstein’ın 4 katı olduğuna kanaat getirip piyasanın tersine gidiyoruz, ya da birilerinin gazına gelip tam olarak ne iş yaptığını bilmesek de müthiş bir özgüvenle sürekli yükselen bir hissenin peşine takılıyoruz. Stratejik düşünürüm, kısa vadenin cazibesine kapılmam diyenler bile gün olur, kısa vadeli bir fırsatı geri tepemezler.
Bu yüzden de, sadece amatör değil, profesyonel yatırımcılar da zaman zaman odaklarını yitirir, vizyonları bulanıklaşır. “Şu şu sebepten bu sektör, bu şirket, bu para birimi şöyle olacak” analizlerinin yerini “x’i kırarsa y olur” analizleri alır. Kabul, piyasalarda oynaklık arttığında stratejik, uzun vadeli planları gözden geçirmek gerekir, hatta gerekirse planlar sil baştan yapılır. Ama plan değişmeden yapılacak her türlü hareket aslında sadece “kısa vadeli al-sat” işidir. Neyse ki ABD’de hisse piyasasının yönü de, Türkiye’de BIST’teki hareketler de henüz plan değişikliğine mahal bırakmayan, ana eğilimin hakim olduğu bir dünyada olduğumuzu işaret ediyor.
Bunu birazdan gerekçelendireceğim, ancak önce piyasalarda radikal bir değişiklik beklentisi olup olmadığını ara ara yokladığımızda gördüğümüz bir noktayı paylaşmak isterim. Yanda yer alan grafikte VIX’i (oynaklık endeksi) görüyorsunuz. Opsiyon piyasasında geçen işlemlerden hesaplanan VIX’e “korku endeksi” de derler: VIX’in yükselmesi piyasanın kaygılandığının, düşmesi ise sükunetin göstergesidir. Aslında mevcut fiyatlamalardan hesaplandığı için VIX’in pek de geleceğe dair bir öngörü içerdiğini düşünmem (gerçi opsiyonların hangi vadede ve hangi amaçla yoğunlaştığına bağlı olarak değişebilir), ama VIX üzerine yazılan opsiyon
Araştırma Strateji
Paranın Rengi
Tufan Cömert
Direktör - Araştırma ve Yatırım Danışmanlığı
piyasası daha farklıdır. İşte burada ilginç bir durum var: Bir yatırımcı, şimdiye dek hiç 90 seviyesinin üzerini dahi görmemiş olan VIX’in 2023 Mart ayına dek 150 göreceğine oynuyor. Grafikte VIX’in zirvesine yükseldiği dönemler belli: 2008-2009 krizi (tüm finansal sistemin çökeceği kaygısının tavan olduğu dönem), pandemi paniği (bunun ardından zombi istilası mı geliyor kaygısı). Dikkatinizi çekmiştir, 11 Eylül saldırısında dahi VIX bu kadar yükselmemiş. Peki, sizce bu yatırımcı ne olup da VIX’in 32’den 150’ye yükseleceğini düşünüyor olabilir? İnsanın aklına gelen yegane senaryo Rusya’nın Ukrayna’da nükleer silah kullanması sanırım. Tamam, bu durumda kendi içinde tutarlı bir senaryo ama, yani modern zamanlarda hiç nükleer silah kullanılmadığı için ne bunun piyasa tepkisini kestirebilirsiniz, ne de 3 gün sonra işlem yapacağınız bir piyasanın hala var olacağını. İşte burası strateji ile taktiğin birbirine gireceği nokta. Bunu da görmeyiz umarım diyerek bu bahsi kapatalım…
Dünyanın dönmeye devam edeceği varsayımı bence hala ana varsayımımız olmalı. Buradan gidersek yine ilk bakmamız gereken konu dünyada faizlerde ne olup bittiği, akabinde de bizdeki gelişmeler... Geçen hafta ABD’de açıklanan enflasyonun beklentilerin üzerinde gelmesine rağmen (yandaki grafik) piyasalarda muazzam bir iyimserlik gördük. Piyasada bu dönüşü açıklamak için bir çok teorinin öne çıkarıldığını gördük. Bunların bazılarının belki haklılık payı var, ancak bence en belirgin olanı uzunca bir süredir piyasanın enflasyon konusundaki tüm kaygıları kabullenmiş olduğu, bu yüzden de veri sonrası gelen düşüşü alım yönünde kullandıkları görüşü. Bu tamamen davranışsal finansın konusu, zira ne ABD’de enflasyon için en kötüsü geride kaldı, ne de Fed faiz artırımlarının sonuna gelindi diyebiliyoruz. Bu durumda bundan sonra ABD borsalarında ne olacak sorunun yanıtı da hemen hemen belli: Arada iyimserlik dönemleri olacak, ancak Fed’in nihai faiz oranı tahminlerine göre bakıldığında bazı şirketlerin piyasa değeri fazla yüksek. Belki borsalar çökmeyecek, ama prim potansiyeli -özellikle teknoloji hisselerinde- bir süre daha sınırlı görünüyor. Stratejimizi değiştirmemizi gerektiren bir şey söz konusu değil, ama ara ara farklı taktikler deneyebiliriz.
Peki, neye göre kuruyoruz bu stratejiyi? Yanda Bloomberg terminalinden aldığım, opsiyonlardan hesaplanan Fed faiz artırım beklentisini görüyorsunuz. Buna göre piyasa Fed’in 2023 Mart ayında faizi %5’e yükseltip sene sonuna doğru indirimlere başlayacağını fiyatlıyor. Madem piyasa her şeyi biliyor, o zaman neden hala faiz artışını konuşuyoruz? Değerlemeleri bu orana göre yapalım, olsun bitsin! Maalesef hayat bu kadar kolay değil. Rusya-Ukrayna savaşı emtia fiyatları üzerinde hala etkili, iç talep güçlü seyrediyor, beklentilerde kötüleşme eğilimi devam ediyor. Bu yüzden de Fed faizi beklentilerden daha fazla artırabileceği gibi, öyle hemen 2023 sonunda düşürmeye de bilir. Tersine enflasyon ile mücadelenin kararlılık, fedakarlık ve sürdürülebilirlik istediğini hatırlarsak, enflasyon düşse bile Fed beklentiler net bir şekilde iyileşe dek faizi düşürmemeyi tercih edebilir. Yani, Fed piyasalarda olan bitene pek de aldırmadan pekala faizi uzunca bir süre yüksek tutabilir. Bu düşünce, demin yukarıda okuduğunuz ana stratejinin temeli.
Şimdi size bir soru: Sizin için Fed’in faizi nereye kadar çıkaracağı mı önemli, ne zaman düşüreceği mi? Tamam, bu dünyaya hangi pencereden baktığınıza göre değişir, yani borç ilişkiniz varsa sabit mi değişken faizli mi borçlanacağınız, ya da faiz takası yapacağınız faizin seviyesi ile de ilgilidir. Ancak yatırımcı gözüyle önceliğiniz faizin ne zaman düşmeye başlayacağıdır. Zira piyasalar beklentiyi satın alırlar ve bir beklenti olgunlaşmaya başladığında “şüyuu vukuundan beter” şekline bürünür. Yani piyasa o beklentiyi çoktan olmuşçasına satın almaya başlar. Bu durumda Fed faiz politikası konusunda ilk aşamada temkinli olmak lazım, ama sonrasında ise iyimser olmak şart. Zamanlamayı doğru tahmin eden bu noktada benzersiz kazançlar elde edebilir.
Uzun zamana yayılmış bir faiz politikasının dünyadaki her bir piyasayı ne uzunlukta ve ne şiddetle etkiler, tahmin etmek güç. Neyse ki önümüzde daha kısa vadeli, etkileri görece sınırlı bir başka merkez bankası faiz kararı var: Bu hafta Perşembe günü TCMB’nin de faiz kararını öğreneceğiz. Yapılan yönlendirmeler faizin artık tek haneye gittiğini gösteriyor, bu açıdan TCMB’nin ne yapacağını tartışmak beyhude. Mesele tek haneye hangi hızla gideceğimiz. Bu yıl sonuna kadar 3 toplantıda TCMB 100’er baz puan faiz indirebileceği gibi, dünya ekonomilerinde belirginleşen
yavaşlama emarelerini gerekçe göstererek indirim hızını 150 baz puana da çıkarabilir. Bunun normal şartlarda kur üzerinde önemli etkisi olması beklenirdi, ancak her hafta Perşembe günü yayınlanan TCMB verilerinden hareketle içerideki yabancı yatırımcı payının artık kurda pek bir hareket yaratacak boyutta olmadığını söyleyebiliriz. Ana hareketi yaratan yerli yatırımcı. Ancak ve ancak kur korumalı mevduatın spekülatif döviz talebinin önünü kesmiş olması, faiz indiriminin ilk aşamada kur üzerindeki etkisinin de sınırlı olacağını işaret ediyor. Kurda ana hareketi yaratan kurumsal döviz talebi. Bu şirketler enerji başta olmak üzere, ithalat bedeli olarak düzenli döviz talep ediyorlar. Bu yüzden kurumsal döviz talebinin faiz ile ilgisi zayıf. Özetle kurun bundan sonraki seyrini Türk ekonomisinin dış ticareti, sermaye hareketleri, kamu ve özel sektörün yurtdışından borçlanma performansı ve kısa vadeli portföy yatırımları belirleyecek.
Burada haklı olarak faiz ve kur tamam ama ya enflasyon ne olacak diye sorabilirsiniz. Türkiye’de yaşadığımız enflasyonun net bir şekilde maliyet kaynaklı olduğunu dikkate aldığımızda faiz artışının enflasyonu düşürme yönünde anlamlı bir katkısı olması zor. Öte yandan çekirdek enflasyon üzerindeki kur etkisi de yadsınamaz. Faizi hızlıca düşürdüğümüzde TL’nin cazibesinin iyice azaldığı da bir gerçek. Yanda yer alan grafikte bazı ülkelerdeki reel faiz oranını görüyorsunuz (hesaplama yöntemi: Son açıklanan yıllık enflasyon-merkez bankası politika faizi). Yani faiz indirimi belki piyasada TL üzerinde kayda değer bir olumsuzluk yaratmayacak, ama TL talebinin bu haliyle güçlenmesini beklemek de anlamlı değil. Özetle TL tarafında kontrollü değer kaybı senaryomuzda hiçbir değişiklik beklemiyoruz. Bu kapsamda enflasyonda ancak matematiksel sebepler (baz etkisi) ve dış etkenlere (emtia fiyatları) bağlı bir düşüş olursa olacak, bunun dışında uzunca bir süre yüksek çift haneli enflasyon rakamları bizi bekleyecek.
Borsa Istanbul, bu şartlar altında bu dönemde yine gözde piyasamız olmaya devam edecek. Ana stratejimizde bir değişiklik hala yok. Kısa vadede ise yatırımcılara taktik kararlar (şirket-sektör değişimi, pozisyon azaltma-artırma) aldırabilecek en önemli gelişme ise 3Ç bilançoları. Glokal Barometre raporumuzda ayrıntılarını görebileceğiniz görüşlerimizi özetliyorum: “ Yılın en güçlü hisse piyasası performansına sahip Türkiye’de 3.çeyrek şirket bilançoları bu hafta açıklanmaya başlıyor. Bilanço açıklamaları öncesinde Ekim ayında küresel görünümün aksine görece olumlu ayrışmış Türk hisse piyasası görünümünde değişiklik bulunmuyor. Diğer yandan BİST-100 endeksinde Ekim ayında aylık bazda RSI göstergesi tarihin en yüksek seviyesinde. Bu açıdan genel olumlu görüşlerimizi korusak da, kısa vadede artabilecek oynaklık riskine karşılık 3500- 3490 destek bölgesini önemsemekteyiz”.
Sun Tzu ile bitirelim: “Taktik içermeyen strateji zafere giden en yavaş yoldur. Stratejisi olmayan taktik ise yenilgiden önceki gürültüdür”.
Güzel bir hafta dileklerimizle,
Garanti BBVA Yatırım Menkul Kıymetler A.Ş
https://www.garantibbvayatirim.com.tr/
***
Yasal Uyarı
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, yetkili kuruluşlar tarafından kişilerin risk ve getiri tercihleri dikkate alınarak kişiye özel sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler ise genel niteliktedir. Bu tavsiyeler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Garanti Yatırım Menkul Kıymetler A.Ş. iş burada yer alan bilgilerin, doğruluğundan, yeterliliğinden veya tamlığından ve bu bilgiler ışığında yapılan ve yapılacak olan ileriye dönük yatırımların sonuçlarından hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Ayrıca, Garanti Yatırım Menkul Kıymetler A.Ş.'nin yazılı izni olmadıkça içeriği kısmen ya da tamamen üçüncü kişilerce hiç bir şekil ve ortamda yayınlanamaz, iktisap edilemez, alıntı yapılamaz, kullanılamaz. İleti, gönderilen kişiye özel ve münhasırdır. İlave olarak, bu raporun gönderildiği ve yukarıdaki açıklamalarımız doğrultusunda kullanıldığı ülkelerdeki yasal düzenlemelerden kaynaklı tüm talep ve dava haklarımız saklıdır.