Dış Ekonomik Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak, Merkez Bankası faizi artımı ile ilgili yazılı bir değerlendirme yaptı.
Olpak değerlendirmesinde şunları kaydetti:
“TCMB tarafından 13 Eylül 2018 tarihli PPK sonuçlarına ilişkin yapılan duyuruda, politika faizinin 6,25 puan artışla %17,75’ten %24 seviyesine yükseltildiği açıklandı. TCMB, yaptığı açıklamada enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşun kararlılıkla sürdürüleceğini ifade etti.
İş dünyası temsilcileri olarak, piyasada cari faiz oranlarından ciddi anlamda rahatsızlık duysak da diğer taraftan piyasa faizleriyle arası tamamen açılmış bir Merkez Bankası faiz oranının anlamını yitirdiğini düşünüyoruz. Merkez Bankası’nın gerekli değerlendirmeyi yaparak aldığı bu kararın TL’deki volatiliteye olumlu etki edeceği ortadadır.
Bu noktada, zor olmakla birlikte, piyasada cari faiz oranlarının hızla düşürülmesi ve kurlardaki dalgalanma ve yüksek seviyenin bir an önce kontrol altına alınması gerektiğine inanıyoruz.
Bu kararın yanı sıra Merkez Bankası faiz oranlarında tek gösterge olarak politika faizini kullanacağını açıkladı ki piyasalar bu hamle ile sadeleşmeden vazgeçilmediği sinyalini aldı. İş dünyası olarak, bunu da özellikle kısa vadede oldukça önemli buluyoruz.
Alınan bu kararın Merkez Bankası’nın bağımsızlığı üzerindeki tartışmalara da son vereceğini düşünüyoruz. Hem ekonomik anlamda alınan ve alınacak, hem de reformlar anlamında atılan ve atılacak adımlar ile, uluslararası ilişkilerde atılan ve atılacak olumlu adımlar dahil, alınan tüm tedbirleri bir bütün olarak düşündüğümüzde, bu adımında Türkiye ekonomisinin ve TL’nin üzerinde oluşturulan olumsuz süreci ortadan kaldırıcı kararlar olduğunu düşünüyoruz.
Başta Cumhurbaşkanımız ve ekonomi yönetimi olmak üzere, TCMB ve BDDK ve ilgili tüm kurumların, geçtiğimiz süreçte ortaya koyduğu yeni yol haritasının ve muhtemelen yeni ismiyle açıklanacak olan Orta Vadeli Planın, hem kısa hem de orta vadede başarılı sonuçlaarını alacağımıza inanıyoruz. Türkiye ekonomisi, sağlam temeller üzerine kurulu bir makroekonomik yapıya sahip olmasının verdiği avantajla, daha dengeli büyüyerek, bu olumsuz süreci de atlatacak ve kendisini küresel gelişmelere adapte edecektir.”