Para, maliye, döviz, finansal piyasaların ortak kesişim alanlarını oluşturan uyum faktörleri son iki yıldır uyumsuz ve birbirleriyle çatışır hale gelmiştir. Giderek belirginleşen politika faizi ve mevduat/kredi faizi uyumsuzlukları, serbest piyasa ve bankalar arasında belirginleşen çifte kur gibi tezat gelişmeler, piyasalar arasındaki ortak kümelerin yok edilmesinin neticeleridir. İki yıldır iyice belirginleşen bu reddiyeci uyumsuzlukların ortadan kaldırılması, politika zorlukları içerse de her vade ve her faktör bazında tanı çalışmaları ve çözüm programları geliştirilip bir an önce uygulamaya konulmalıdır.
Sebep olunacak finansal güçlüklere rağmen, politika faizinin enflasyona etki edecek seviyelere taşınması ve eş zamanlı olarak kurumların ve güçler arasındaki bağımsızlıkların artırılması ilk öncelikli adım olacaktır.
Yeterli döviz kazanma ve tasarruf yapma gücü tekrar kazanılana kadar küresel sermaye akımlarının ve fon sağlayıcıların cesaretini artırıcı politikaları öncelemek kritik önemdedir. Ancak sağlanacak fonların, taş, toprak ve inşaat gibi milli gelire katkısı bir iki yılla sınırlı olan alanlara tahsis edilmeden, büyümeye katkısı uzun süreli olacak yatırımlara yönlendirilmesi esas olmalıdır.
Döviz piyasalarında oluşturulacak politikalar açısından, küresel sermaye akımlarının ekonomiye girmesinin zaman alacağı daima göz önüne alınmalıdır. Bu açıdan, IMF gibi uluslararası kuruluşlarla iş birliği yapılmayacak ise, TL’nin dış değerindeki olası seviyelerin ve dolayısıyla fiyatların istikrara kavuşması da elbette zaman alacaktır.
Küresel sermaye akımlarına serbestçe açık bir ekonomide hem dalgalı kur rejimini benimsediğini hem de döviz kurlarını sabitlemeye ve/veya “Liralaşma” adı altında bağımsız bir para politikası uygulamaya kalkıyorsa piyasa güvenini kaybeder. Bu imkânsızlık neticesinde kurları sabitlemek için sebep olunan rezerv kayıplarının yoksunluğunu CDS primlerinin yüksekliğiyle telafi edecek duruma düşülmüştür. Seçim sonrasında rezerv yoksunluğunun etkileri, hukuksal ve yönetsel alanlardaki iyileştirici dönüşümlerle giderilmelidir.
Reel satın alma gücünün artırılması için ücret zamlarından ziyade, ulusal düzeyde fiyatlar genel seviyesinin düşürülmesi modellenmelidir. Zira, ücret zamlarının süreklileştirilmesi ekonomi üzerinde artık yük olmaya başladığı için, birebir fiyatlara yansıtılmakta ve fiyat istikrarsızlığını süreklileştirmektedir. Usulüne uygun olarak fiyatlar genel seviyesinin ulusal düzeyde düşürülmesi ise son iki yılda gerçekleşen haksız sermaye transferlerini telafi edecek, gelir adaletsizliğinin giderilmesine katkı sağlayacaktır. Ulusal düzeyde fiyatlar genel seviyesinin düşürülmesi modelinin oluşturulması ve devreye alınması için ise bir uzmanlar kurulu oluşturulmalıdır.
TUİK gibi ulusal düzeyde veri toplayan kurumların tamamının çalışma süreçlerinin, metodolojilerinin ve raporlamalarının denetlenmesi için konusunda uzman ve eğitimli kişilerden oluşturulacak bağımsız ve bilimsel kurumlar oluşturulmalı ya da üniversitelerin denetimine açılmalıdır. Yapılacak denetimler sayesinde kaybedilmiş olan piyasa itibarlarının geri kazanılması daha kolay olacaktır.
Kamu kurumlarında şeffaflığın artırılması ve ulusal güvenlik gerekçeleri haricindeki nedenlerle uygulanan bilgi gizleme-bilgi karartma eğilimlerinin hesap verilebilirlik açısından bir an önce ortadan kaldırılması gerekir.
Orhan Ökmen
Başkan
Sesmir Kurumsal ve Finansal Danışmanlık A.Ş
***
Yasal Uyarı
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.