Makro analiz (Sesmir)


Hızlanan dijitalleşme, yeni para birimleri, uluslararası siber saldırıları, artan jeopolitik gerilimler ve her gün daha da kötüleşen iklim krizleri bankaları çevreleyen önemli yapısal risk ve belirsizlik alanları olmaya başlamıştır. Ancak, bu yeni risk alanlarını bankacılık henüz sistemsel olarak karşılayacak ortak akla ulaşamamış, finansal hizmetleri yeniden şekillendirecek bu yıkıcı veya değiştirici güçleri, bankacılık sektör temsilcileri henüz tam olarak algılayamamıştır. Şimdilik bu yeni risklerin sadece bilincinde olan ve bu riskler karşısında anlamsız bir iyimserlik içerisinde olan bankacılık sektörü mevcut rekabet gücünü gelecekte koruyamayabilir. Ayrıca, artan yasal düzenlemeler ve uyum zorlukları da ilave bir risk unsuru olarak hala devam etmektedir.

Bankalar üzerinde kamusal baskı kurarak 2021'de başlatılan ve 2023 Mayıs ayına kadar etkili bir şekilde sürdürülen ekonomi politikaları bankaları kendi inisiyatiflerini kullanamaz duruma düşürmüştür. Bankacılık sektörünün üzerindeki baskılar, en başta KKM-Kur korumalı mevduat uygulaması, mevduat ve kredi ölçek büyüklükleri ile faiz oranlarına ilişkin regülasyonlarla yürütülmekteydi.

Kredi seçiciliği konusunda bankacılık sistemi halen baskı altındadır. 2023 Mayıs ayındaki seçime kadar artarak devam eden ve ancak seçim sonrasında, özellikle mevduat ve kredi kullandırımlarına ilişkin düzenlemeler ile menkul kıymet tesisi uygulamalarından bazılarının kaldırılması, bazılarının da gevşetilmesi bankalar üzerindeki baskıyı nispi olarak hafifletmiş olmasına rağmen kredi seçiciliği başlığı altında bankaların hangi türde ve hangi sektöre kredi kullandıracaklarına ilişkin bağımsız hareket etmelerini önleyen birçok uygulamalar aynı şiddet ve tazyikle halen devam ettirilmektedir.

KKM epeyce gerilemiş olmasına rağmen, düşüş hızının yavaş olması tasfiye sürecini uzatmakta ve kamusal yüklerin devamına hala sebep olmaktadır.

Politika faizlerinin mevduat faizlerine yansıması bizzat Merkez Bankası’nın kendisi tarafından engellenmektedir. Mevduat faiz oranlarının yukarı çıkması elbette bankaların kaynak maliyetlerini artıran bir durum olmakla beraber, yine merkez bankasının yanlış bir şekilde politika faizlerini dışlayarak SWAP gibi değişik usullerle bankaları daha düşük faiz oranlarından fonlaması 2023 yılında başlayan bir başka risk unsuru olarak piyasaları sarsmaya devam etmektedir.

Faiz oranlarının yükselmesi kredi talebini doğal olarak azaltmaya, ayrıca kedilerin geri dönüşlerini ve kalitelerini de zayıflatmaya başlamıştır. Bu nedenle, 2024 yılında bankaların kredi kalitesinde bozulmaların artacağı beklenmektedir.

Döviz kurları üzerindeki yukarı yönlü eğilimleri kıracak ekonomik tedbirler hep zayıf kalacak olmasına rağmen, politika yapıcılar, mevduatın TL'ye dönüşümü konusunda piyasa dışı yollarla kamusal baskılarına 2024 yılında da artan şekilde devam edeceklerdir.

2024 yılında CDS primlerindeki düşüşlere dayalı olarak, bankacılık açısından dış kaynak bulma olanakları ve olasılıkları konusunda bir miktar rahatlama olacağı beklenmektedir.

Yaklaşan yerel seçimlere endeksli olarak, özellikle kamu bankalarının kredi kullandırımı konusunda daha istekli davranacakları, KGF teminatlı kredilerin artabileceği, bireysel kredilerde de bir miktar rahatlama sağlanılacağı öngörülebilir.

Son 4 yıldır bankaların kredilerinde önemli artışlar olurken, tahsili gecikmiş alacak oranlarında ciddi bir artış olmaması BDDK düzenlemeleri ve kurumsal müsamahalarıyla ilgilidir. Ancak, reel olarak 2024 ve takip eden yıllarda bankaların tahsili gecikmiş alacaklarında önemli artışlar olacağı oldukça yüksek olasılıktır.

2024 yılında bankaların kaynak kullanım zorlukları hafifleyecektir. 2024 yılı içerisinde ve özellikle yerel seçimlerden sonra yüksek olasılıkla yabancı sermaye girişlerinin hızlanacağı bir ortama girilecek olması ve KKM’nin sonlanarak risk olmaktan çıkacak olması bankaların kaynak kullanım zorluklarının hafiflemesine yardımcı olacaktır.

2024 yılına, kredi kartları ve bireysel krediler başta olmak üzere, genel olarak kredilerin geri dönüşü en yüksek problem olacaktır. Faiz oranlarının yüksek seyredeceği gerçeğine dayalı olarak düşecek olan kredi büyümesi ve kredi kalitesi bankacılığın bundan sonraki en büyük riski olacaktır. Özellikle kredi kartları ve bireysel kredilerin geri dönüşü en yüksek problem adayıdır.

Türk Bankacılık sektörü 2013 yılından bu yana yaklaşık 10 yıldır yerinde saymaktadır. 2013 yılında ulaştığı varlık büyüklüğünün hala altında kalmaya devam etmektedir. Milli gelir içerindeki payı da son altı yıldır azalmaya devam ederek % 74 seviyesine kadar gerilemiştir.

Bankacılık sektörünün büyümesinin kaynağının daha çok TL ve dövize endeksli mevduat artışlarına, varlıklarında ise TL kredi artışlarına dayanması, bankacılık sektörünün kredi riskini ve kaynakların yönetiminde yük ve hassasiyet risklerini artırmıştır.

Türk bankacılık sistemi içerisinde, maliyet oranlarındaki yüksek ve geniş aralıklı oynaklık frekansı, getiri oranlarındaki yüksek ve kaliteli manevra kabiliyeti ile dengelenmektedir. Para politikalarının başarısızlığına bağlı olarak, bankacılık sisteminin maliyet oranlarında meydana gelen oynaklık frekansı oldukça hareketli ve geniş aralıklı olmasına rağmen, getirili varlıkların getiri oranlarındaki manevra kabiliyeti önemli bir yönetim başarısı olarak Türk Bankacılık sistemini ayrıcalıklı konuma taşımaktadır.

2016 yılından itibaren mevduatın krediye dönüşüm oranı mütemadiyen azalmaktadır. Nitekim bu oran 2016 yılında %1.18 iken 2023 sonu itibariyle %0,76 seviyesine gerilemiş ve varlık bileşimi yönünden Türk bankacılık sistemi 2007 yıllarına geri dönmüştür.

2005 yılından itibaren son 18 yılda bilanço bileşimi içerinde, özkaynak seviyesinin düşmesine ve kredilerin mutlak miktar olarak artmasına rağmen, bu süre içerisinde açıklanan Sermaye Yeterlilik Rasyolarında herhangi bir anlamlı gerileme görülmemesi matematiksel kurallara aykırı olup, bunun etraflıca açıklanması gerekir.

Nominal karlılıkları yüksek gözükse de bankacılık sisteminin son yıllarda ürettiği özkaynak karlılığı reel olarak enflasyonun altında kalmaktadır. Enflasyon muhasebesinin uygulanmayacak olması, bankalar için şu anda gösterim avantajı sağlayan ve ancak realitede bankaların aleyhine olan ve daha fazla kaynak kaybına yol açacak olan bu durum bir süre daha devam edecektir.

Bankacılık, sermaye kârlılığını 2024 yılında enflasyonun üzerine çıkarmayı başaracaktır. Faiz marjlarındaki negatif ortama ve selektif kredi politikalarının sınırlayıcılığına teslim olamayacak kadar risk yönetiminde başarılı bir deneyime sahip olan ve faaliyet giderlerini etkin olarak yönetim becerisine sahip olan Bankacılık, sermaye kârlılığını 2024 yılında enflasyonun üzerine çıkarmayı başaracaktır.

Yüksek olan ve hatta daha da artma olasılığı olan zorunlu karşılık oranlarına ve KKM dönüşüm hedeflerinin getirdiği regülasyon yüklerine rağmen, fonlama maliyetlerini optimum doğrultuda yönetebilecektir.

 Orhan Ökmen
 Başkan
Sesmir Kurumsal ve Finansal Danışmanlık A.Ş
                                  ***
                               Yasal Uyarı
 
 Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.



Facebookta Paylaş