JCR/Ökmen:Türkiye Ekonomisinde, Kalıcı Bir Toparlanma Sağlayacak, Yatırımcılara Yön İşareti Sunacak ve Kapsayıcı Bir Ekonomik Program Oluşturacak Kurumsal Ortam Kaybolmuştur

JCR Eurasia Rating Başkanı Orhan ÖKMEN'in açıklamaları aşağıda yer alıyor:

" Türkiye ekonomisinde, kalıcı bir toparlanma sağlayacak, yatırımcılara yön işareti sunacak ve kapsayıcı bir ekonomik program oluşturacak kurumsal ortam kaybolmuştur: Avrupa seçimleri, ABD yönetiminin korumacı eğilimleri, İngiltere ile AB arasında yapılacak Brexit görüşmeleri ve birçok ülkede görülen içeriye dönük popülizm siyasetinin küresel büyüme üzerindeki sınırlayıcı etkileri olmakla birlikte, geçen yılın ikinci yarısından itibaren başlayan küresel toparlanma devam etmektedir. Ancak küresel ekonomilerdeki bu toparlanma Türkiye ekonomisi için geçerli değildir. Zira Türkiye ekonomisi bozulma süreci içerisindedir. Kamusal alanda, siyasi ve ekonomik kurumların gücü, kalitesi ve hizmet üretme kapasitelerinde yaşanan zayıflama süreci devam etmektedir.

" Güven ve güvenlik ortamlarının endişeli yapısı yatırımcılar nezdindeki iyimserliği engellemektedir: Reform niteliğinde olmasa da krediler, yatırımlar, ihracat, istihdam artırma girişimleri, bölgesel/sektörel vergi teşvikleri ve önlemleri çerçevesinde ekonomiyi canlandırma konusunda kamusal önlemlere rağmen güven ve güvenlik ortamlarında kalıcı bir iyileşmenin sağlanamamış olması, yatırımcı algısının iyimser hale dönüşmesini engellemektedir.

" Ekonomik, sosyal ve hukuki alanlardaki yapısal reformların gerçekleştirilememesi büyümeyi uzun vadede geçmişte görülen ortalamasının altına düşürecektir.

" Öngörülebilirlik artırılmadan, Hükümetin ekonomik yavaşlamaya karşı aldığı önlem paketlerinin, uzun vadeli yapısal sonuçlar üretmesi mümkün değildir. Ayrıca bu önlemler genel ekonomik dengeleri bozma riski de taşımaktadır.

" Hukuksal alanlarda OHAL süreci boyunca görülen uygulamaların, ülke yönetim gücünde ve yatırımcı güveninde sebep olduğu erezyon, içeride ve uluslararası arena nezdinde Türkiye'nin yatırım atmosferini oldukça hırpalamıştır.

" Küresel faiz oranlarının yukarı yönlü gidişatının geçici bir trend olmaması nedeniyle Merkez Bankası''nın sıkılaştırıcı para politikalarında geçici uygulamalara yönelmemesi gerekir: Faiz ve kurda görülen yüksek volatilitenin esas nedeni, bağımsız bir para politikasının oluşturulmasına olanak sağlayan bir ortamın yok edilmesidir. Kurumsal yönetimi ve araç bağımsızlığı OHAL koşullarına göre uyarlanıp şekillendirilen bu sıra dışı para politikası, Türkiye ekonomisinde faiz ve kurun birlikte enflasyonu beslediği garip bir duruma sebep olmaktadır. Zira, doğrudan faiz artırma özgürlüğü kalmamış bir merkez bankası fiyat istikrarına odaklanamaz.

" Türk Lirası'nın değerindeki oynaklık, yükselen enflasyon ve dış talepteki eksenin Türkiye dışına kaymaya başlaması, büyüme üzerinde var olan baskıların daha da artmasına sebep olmaktadır.

" Hem arz hem talep yönünden ekonomi dengelerindeki bozulmalar kritik eşik seviyelerine yaklaşmış durumdadır: Üretkenlikte iyileşme sağlanamaması ve yavaşlayan bu üretkenlik artışı ile reel ücret artışları arasındaki çelişki düzeltilmeden ekonominin arz tarafınddaki sorunlar çözülemez. Harcamalar tarafında da büyümenin sadece özel tüketime ve kamu harcamalarına dayanması sağlıklı bir durum değildir. Sonuçta ekonomi dengeleri hem arz hem de talep yönünden kritik eşik seviyelerine yaklaşmış durumdadır.

" Enerji ve emtia fiyatlarındaki artış Türkiye ekonomisine ve özellikle cari açığın seviyesine olumlu ve olumsuz yönde çift taraflı etki yapacaktır: Petrol ve genel olarak emtia fiyatlarındaki toparlanma ve siyasi risklerin sebep olduğu turizm gelirlerindeki düşüş beklentisi bir taraftan cari açığın daha da artmasına neden olurken, diğer taraftan da Ortadoğu ekonomilerinin Türkiye için sağlayacağı dış talebi canlandırarak cari açık riskinin dengelenmesine yol açacaktır.

" Henüz kritik eşiğe gelmemiş olsa da bütçe dengelerindeki bozulma eğiliminin devam etmesi, borç yönetimine sağladığı derin manevra kapasitesini ve kredi notuna destek sağlayan önemli bir tamponun gücünü giderek azaltmaktadır.

" Yıllardır sürdürülen mali disiplin, Türkiye ekkonomisinin olumsuz dış şoklara karşı hassasiyetini azaltan temel faktörlerden birisi olmaya devam etmekle birlikte, büyük kamu projeleri için dövize endeksli olarak verilen gelir garantileri bütçe dengelerini bozabilecek önemli risk unsurudur. Ayrıca kamu harcamalarındaki şeffaflığın ve hesap verilebilirliğin giderek azalması da mali disiplini aşındırmaktadır.

" Döviz rezervlerinin koruyucu gücündeki zayıflamanın sürmesi ve işsizliğin tüm ekonomik ve sosyal dengeleri tehdit edecek seviyelere gelmiş olması Türkiye ekonomisinin güncel ve önemli problemleridir.

" Uzun süredir devam eden siyasi istikrarsızlık ve belirsizlik hali, sonuç ne çıkarsa çıksın referandum sonrasına da sarkacaktır. Ancak bu olumsuzluğa rağmen referandum sonrasında risk primlerinin bir miktar daha da düşeceğini, sermaye girişlerinde yeniden bir canlanma yaşanacağını ve ekonomideki yön arayışının bir miktar daha netleşeceğini yüksek olasılık içerisinde bekliyoruz.

" Türkiye'deki ekonomik yavaşlamanın tersine çevrilmesi için kredi büyümesini destekleyici yönde atılan adımların yararlı sonuç üretebilmesi, bankaların yüksek mevduat çarpanı yaratabilecek kredi uygulamalarına yönelmesiyle mümkün olabilecektir. Fonksiyonel kabiliyetlerini hem küresel hemde yerel normlara göre şekillendirmiş olan Türk bankacılık sistemi, sermaye maliyetlerinin üzerinde bir özsermaye karlılığı üretmesi için mevdut çarpanı yaratacak yeni nesil kredi uygulamalarıyla ölçek büyüterek ekonomik büyümeye desteğini artıracaktır.

" Bu kapsamda bankacılık kanalıyla büyümenin yasal çerçevesinin genişletilmesine yönelik atılan adımları konjonktüre uygun önlemler olarak görüyoruz. Yeniden yapılandırma koşullarının yumuşatılması, kredi karşılık oranları ile zorunlu karşılıkların düşürülmesi, kredilendirme kararlarının üzerindeki yaptırımların azaltılması, Sermaye yeterlilik oranlarının artmasını sağlayacak düzenlemelere gidilmesi yoluyla büyümeyi destekleyici önlemlerin yasal çerçevesinin genişletilmesini doğru ve konjonnktüre uygun önlemler olarak görüyoruz.

" Türkiye'nin, Avrupa ve demokratik dünyanın bir parçası olarak kalacağını ve bu medeniyetlerin gelişmiş referanslarından uzaklaşmayacağını öngörüyoruz: Üyelik müzakereleri kapsamında ilerleme sağlanamayan alanlardaki mali yardımların AB tarafından durdurulması ve başta Hollanda olmak üzere pek çok AB üyesi ülke ile gerginlik yaşanması Türkiye'ye hiçbir yarar getirmeyecektir. Ligden düşülmemesi, en gelişmiş medeniyetlerin referans değerlerinden uzaklaşılmaması ve sorunun Avrupa'daki Türkiyelilerin problemi haline dönüşmemesi için Türkiye-AB ilişkilerinin tamirine ilişkin girişimlerin bir an önce başlatılacağını ve düzeltileceğini öngörüyoruz.



Facebookta Paylaş