Dünya Bankası: Ekonomik toparlanmanın hızı ve sürdürülebilirliği belirsizliklerin azaltılmasına ve yatırımcı güveninin yeniden tesisine bağlı

Dünya Bankası bugün Türkiye’deki son ekonomik gelişmelerin genel bir değerlendirmesinin ve kurumun Türkiye’deki ekonomik beklentilere ilişkin analizlerinin yer aldığı yeni Türkiye Ekonomik İzleme Raporu’nu (TEM) yayınladı.

Rapora göre, Türkiye zorlu bir ekonomik dönemden çıktı ancak reel sektör bu zorlu dönemin etkilerini hissetmeye devam ediyor. Son 12 ay içerisinde, daralan cari dengesizlikler, bankaların azalan dış borçları ve küresel parasal genişleme dışsal risklerin azaltılmasına yardımcı oldu. Türkiye ekonomisi 2019 yılının başlarından itibaren toparlanmaya başladı ancak yatırımların azalması, fiyatların yüksek seviyelerde olması ve işsizliğin artması gibi zorluklar devam etmektedir. Bu faktörlerin hanehalklarını olumsuz etkilemesi sonucunda yoksulluğun 2019 yılında artabileceği, sonrasında ise tahmin döneminde kademeli olarak düşeceği öngörülmektedir.

Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Auguste Kouame, yaptığı açıklamada şunları kaydetti: “Düşük gelirli işçilerin çoğu istihdamda en fazla daralmanın yaşandığı inşaat ve tarım sektörlerinde çalıştığından dolayı, yoksul hanehalkları bu durumdan en fazla etkilenen kesim olmuştur. İşsizliğin uzun vadeli etkisi, işsizlikle başa çıkabilme mekanizmaları daha sınırlı olduğundan dolayı en yoksul hanehalkları için daha fazladır.”

Önümüzdeki dönemde, Türkiye’nin yeni başlamış olan toparlanma sürecinin hızı ve sürdürülebilirliği, kısmen belirsizliklerin azaltılmasına ve yatırımcı güveninin yeniden tesisine bağlı olacaktır. TEM, 2019 yılında GSYH’da 2018’e göre bir değişiklik öngörmemektedir, 2020 ve 2021 yıllarında GSYH’nın sırasıyla yüzde 3 ve yüzde 4 artacağını tahmin etmektedir. Banka analizi ayrıca Türkiye’nin piyasa baskılarını azaltmak için dış tamponları güçlendirmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Dünya Bankası Türkiye Ofisi Program Lideri Habib Rab bu konuda şu tespitlerde bulunuyor: “TEM Türkiye’de ekonomik toparlanmanın sürdürülmesine yardımcı olabilecek kısa vadeli politika seçeneklerini incelemektedir. Bunlar arasında şirketlerin borç yüklerini azaltma süreçlerini desteklemeye, bankacılık sektöründeki sıkıntılı varlıkları ele almaya ve talebi desteklemek için mali hareket alanını etkili bir şekilde kullanmaya yönelik önlemler yer almaktadır.”

 - Türkiye Ekonomi Monitörü-

Destekleyici dış ortam kırılganlıkların azalmasını mümkün kıldı

Türk ekonomisinde son 12 ayda, cari işlemler dengesizliğinin azalması, bankaların dış borçlarının azalması ve portföy girişlerinin canlanması gibi önemli dışsal düzeltmeler yaşanmıştır. Bu düzeltmeler süreçte biriken dışsal kırılganlıkların azalmasında ve Türk lirasının daha istikrarlı hale gelmesine katkıda bulunmuştur. Buna rağmen son iki yılda ülkenin yabancı para rezervleri ciddi şekilde azalmış ve Türkiye’nin yabancı piyasaların baskısına maruz kalmasına neden olmuştur.

Reel sektör, azalan yatırımlar ve artan enflasyondan etkilenmiştir

Reel sektör, devam eden makro-finansal kırılganlıklardan ciddi şekilde etkilenmeye devam etmektedir. Yatırımlar önemli ölçüde azalmıştır - ne var ki sanayi üretimi zayıf da olsa bir toparlanmaya işaret etmektedir. Döviz kurundan enflasyona geçiş etkisi ve dönem dönem Türk lirasında yaşanan güven kayıpları nedeniyle sert bir şekilde yükselen tüketici fiyatları ile 2019 yılının ilk üç çeyreğinde ortalama yüzde 18’ye ulaştıktan sonra enflasyon düşmeye başlamıştır.

Artan işsizlik ve düşen alım gücü hanehalkını etkilemeye başlamıştır

Durgun çıktı düzeyleri, artan üretim maliyetleri ve artan tüketici fiyatları önemli miktarda istihdam kaybına ve reel ücretlerde düşüşe neden olmuştur. Mayıs 2018-Mayıs 2019 arasında Türkiye ekonomisinde 840 bin kişi işini kaybetmiştir, bu da toplam istihdamın yüzde 2,9’una karşılık gelmektedir. Daha yoksul hanehalkları en çok etkilenen grup olmuştur çünkü düşük ücretli çalışanların büyük çoğunluğu iş kaybının en fazla olduğu sektörler olan inşaat ve tarım sektörlerinde istihdam edilmektedir.

Şirketler kesiminin borç yükü, reel sektörün sıkıntılarını arttırmaktadır

Kaldıraç oranları kademeli olarak azaltılmış olsa da şirketler kesiminin borç yükü halen yüksek seviyesini korumaktadır. Şirketler kesimine verilen toplam kredi, Eylül 2018’deki yüzde 76 seviyesinden Haziran 2019’da yüzde 68’e inmiştir. Türkiye’de kredi sınırlamaları -özellikle de döngüsel düşüş dönemlerinde- büyük firmalardan çok KOBİ’leri etkilemektedir.

2019 yılının büyük çoğunluğunda kredi piyasalarındaki sıkılık devam etmiştir ve bu durum da bazıları tahvil ihracına yönelen büyük şirketleri önemli ölçüde etkilemiştir. Ne var ki, sermaye piyasaları şirketlerin finansman ihtiyacının çok küçük bir kısmını oluşturmaktadır.

Kötüleşen bilanço pozisyonlarına karşı bankalar da kaldıraç oranlarını düşürmüşlerdir

Şirketler kesiminin borçlarıyla ilgili sorunlar, bankacılık sektörünün varlık kalitesinin düşmesine neden olmuştur. Tahsili gecikmiş alacaklar (TGA), Eylül 2018’de yüzde 3 seviyesinde iken Eylül 2019’da yüzde 4,7’ye yükselmiştir. Aktif kalitesi stresinin diğer bir göstergesi de, yüksek kredi riskine sahip krediler olarak sınıflandırılan 2. Grup kredilerin payındaki artıştır. 2. Grup krediler, sistemdeki ödenmemiş kredilerin yaklaşık yüzde 12'sini oluşturmaktadır.

Bankalar bu duruma, kredi verme faaliyetlerini önemli ölçüde azaltarak rasyonel bir şekilde yanıt vermişlerdir. Yetkili makamlar, kredi garantileri sağlamışlar ve makro-ihtiyati kuralları gevşetmişler, böylece devlet bankalarının kredi verebilmeleri için biraz destek olmuşlardır. Ancak özel bankalar, bu zayıf ekonomik ve yüksek faizli ortamda varlık kalitesinde daha fazla bozulma olmasını önlemek için temkinli davranmışlardır.

Zorluklara rağmen politikalar sayesinde istikrar sağlanmıştır

Geçtiğimiz yıl verilen genel politika tepkisi kısa vadeli istikrarın yeniden sağlanmasında oldukça etkili olmuştur, ancak devletteki büyük çaplı yeniden yapılanma göz önüne alındığında koordinasyonu ve iletişimi daha fazla güçlendirmek gerekebilir.

Ancak gelişme için hala alan bulunmaktadır

Büyük veri tekniklerinin kullanıldığı TEM, bunların ekonomi politikalarına ilişkin belirsizlikteki artışa katkıda bulunmuş olabileceğini ortaya koymuştur. Analiz şunları göstermektedir:

işletmeleri etkileyen kurallar ve düzenlemelerdeki değişikliklerin sayısı önemli ölçüde artarak 2018'de zirveye ulaşmıştır, bu da iş ortamında daha fazla oynaklığa neden olmuştur;
değişikliklerin artan oranda bir bölümü, daha keyfi yasal araçlar aracılığıyla (yani resmi danışma gerektirmeyen) yoluyla uygulamaya konmuştur, bu da belirsizliği arttırmıştır;
en sık değişiklik yapılan alanlar işgücü piyasası, finans, çevre, kalite altyapısı, ticaret ve vergi alanları olmuştur;
son zamanlarda odak noktası, vergi ve işgücü piyasası konularından kalite altyapısı ve çevre.



Diğer Haberler
DÜNYA BANKASI: TÜRKİYE ZORLU BİR EKONOMİK DÖNEMDEN ÇIKTI ANCAK REEL SEKTÖR BU ZORLU DÖNEMİN ETKİLERİNİ HİSSETMEYE DEVAM EDİYOR
DÜNYA BANKASI: SON 12 AY İÇERİSİNDE, DARALAN CARİ DENGESİZLİKLER, BANKALARIN AZALAN DIŞ BORÇLARI VE KÜRESEL PARASAL GENİŞLEME DIŞSAL RİSKLERİN AZALTILMASINA YARDIMCI OLDU
DÜNYA BANKASI: ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE, TÜRKİYE’NİN YENİ BAŞLAMIŞ OLAN TOPARLANMA SÜRECİNİN HIZI VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ, KISMEN BELİRSİZLİKLERİN AZALTILMASINA VE YATIRIMCI GÜVENİNİN YENİDEN TESİSİNE BAĞLI
DÜNYA BANKASI: 2019 YILINDA GSYH’DA 2018’E GÖRE BİR DEĞİŞİKLİK ÖNGÖRÜLMEMEKTEDİR
DÜNYA BANKASI: 2020 VE 2021 YILLARINDA GSYH’NIN SIRASIYLA YÜZDE 3 VE YÜZDE 4 ARTACAĞINI TAHMİN EDİLİYOR
DÜNYA BANKASI: EKONOMİK TOPARLANMANIN HIZI VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ BELİRSİZLİKLERİN AZALTILMASINA VE YATIRIMCI GÜVENİNİN YENİDEN TESİSİNE BAĞLI
Facebookta Paylaş