Bu Tantana; Yeni Bir Küresel Ekonomik Krizin Ayak Sesleri mi?
Son zamanlarda Dünya ekonomisinin üzerinden kara bulutlar hiç eksik olmuyor. Esasında geriye dönük son bir kaç yıla bakacak olursak; 2016 Kasım ayında ABD Başkanlığı koltuğuna Donald Trump’ın oturması sonrasında Dünya ekonomisi için tehlike çanları daha yüksek sesle çalmaya başladı. Zira, gerek seçim sürecinde gerekse seçimlerin bitmesi ile ABD ekonomisi için korumacı politikalar izleyeceğini ve daha önce yapılmış bir çok anlaşmayı bu anlamda iptal edeceğini açık yüreklilikle söyleyen Trump; en can alıcı hamlelerini ise 2018’in ikinci çeyreğinde yapmaya başladı. Çin ile ABD arasındaki ticaret dengesinin büyük oranda ABD aleyhine olmasının kabul edilemez olduğunu deklare eden Trump, kademeli olarak ek gümrük vergileri koymaya başladı. Keza, İran ile P5+1(Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ve Almanya) arasında 2015 yılında imzalanan Nükleer Anlaşma’yı da tek taraflı iptal eden Donald Trump, diğer taraftan Kuzey Kore Lideri Kim Jong Un ile de söz düellosuna girerek jeopolitik riskleri artırdı. Yine, zaman zaman AB’ye ek vergiler getireceğini belirten ve yine Ortadoğu da İsrail lehine adımlar atarak bölge ülkelerinin bir kısmını kızdıran Trump’ın tüm bu eylemlerinin yanı sıra; ABD Merkez Bankası(FED) da gelen ekonomik verilerin iyimserliğine kendini kaptırarak 2018 yılında 4 faiz artırımı yapma yolunda ilerledi. Venezuela meselesi gibi eksta konularla da birleşince tüm bu risklerin Dünya ekonomisi üzerindeki etkileri görülmeye başlanırken; 2018’in sonuna doğru Arjantin ve Türkiye gibi bazı gelişmekte olan ülkelerde başlayan bozulmalar da, 2016 Haziran ayında yapılan referandumdan sonra bir türlü çözülemeyen Brexit meselesine dair belirsizliklerin devamı ile birlikte işin tuzu biberi oldu.
2019 yılına da; Ticaret Savaşları, Brexit, Jeopolitik Riskler ve Gelişmekte Olan Ülkeler(EM)’e dair endişeler ile başlanılırken, sene içerisinde artan risk artışları, ekonomileri zayıflatarak FED ve diğer majör merkez bankalarını başka hamleler yapmaya teşvik etti. FED’in, 2018 yılında yapmış olduğu 4 faiz artırımına karşılık, 2019 yılında; 3 faiz indirimi yaptığını ve 2017 ‘in son çeyreğinde 10 Milyar USD olarak başlatıp 2018 ‘in son çeyreğinde 50 Milyar USD’ye kadar çıkarttığı bilanço küçültme operasyonunu sonlandırdığı görüldü. Ağustos ayında ortaya çıkan resesyon endişleri ile tahvillere gelen talep, bankaları likidite sıkışıklığına götürürken; 10 yıl aradan sonra yeniden repo operasyonlarının başlatılması da dikkat çekti. ABD Başkanı Donald Trump’ın Çin’e yeni tarifeler uygulanabileceği açıklamaları sonrasında küresel ekonomiye dair artan endişeler Aramco saldırılarının gerçekleştiği 3.Çeyrekte iyice pik yaptı. Çin ekonomisinde başlayan bozulmalar Dolar/Yuan kurunu 7.20 seviyelerine çok yaklaştırırken, PBOC da; piyasaya likidite sağlama ve yeni faiz oranlarında(MLF ve LPR) indirimlere gitme gibi bir dizi tedbirlerle ekonomiyi desteklemeye çalıştı. Avrupa tarafınının da Almanya ve İtalya başta olmak üzere ekonomik bozulmalarla karşı karşıya kalması da ECB’yi parasal gevşemeyi ve TLTRO(Hedefli Uzun Vadeli Refinansman Operasyonları)’yu yeniden başlatmaya mecbur bıraktı. Yılın sonuna doğru; ABD ve Çin’in karşılıklı gümrük vergisi ötelemeleri ve Faz-1 Ticaret Anlaşması’nı imzalayacağına dair ümitler ile piyasalarda yaşanan canlanma; FED’in öncüğünde diğer merkez bankalarının faiz indirimleri ve teşvikleri ile de destek buldu. Ancak, Noel/Yılbaşı tatillerine girdiğimiz süreçte ABD-Kuzey Kore arasında başlayan söz duellosu, ABD ve İran arasında ise sıcak çatışma iklimi ile taçlanarak kısa süreli de olsa yeniden “risk off(riskten kaçış” modunu yeniden canlandırdı.
Yeni yılın ilk günlerinde; İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun alt kollarından Kudüs Gücü’nün komutanı olan Kasım Süleymani’nin, Irak’ta ABD tarafından öldürmesi ile tansiyon iyice yükselirken, akabinde; İran tarafının ABD Büyükelçiliği ve Al Asad üslerine yaptığı saldırılar ile endişeler daha da arttı. İran’ın yanlışlıkla bir Ukrayna yolcu uçağını düşürmesi ise belki de bu risklerin daha da artmasının önüne geçen en kritik unsurdu ve ABD Başkanı Donald Trump’ın: “Bu iş bitti, daha fazla gerilim istemiyoruz” açıklamaları ile konu kapandı. Piyasalar ve Dünya ekonomisi artık tüm şokları; ABD ve Çin arasında 15 Ocak günü Beyaz Saray’da imzalannan 1.Faz Ticaret Anlaşması ve Britanya Avam Kamarası’nda Brexit Anlaşması’nın en nihayetinde geçmesi ile atlattı derken, bu sefer de; Çin’in, Wuhan kentinde yeni bir ölümcül Coronavirüs vakası görüldüğüne dair haber akışları ile yeni bir şok yaşandı. Her ne kadar ilk etaptaki fiyatlamalar çok ciddi olmasa da ilerleyen günlerde vaka ve ölüm sayılarının hızlı bir şekilde artış göstermesi ile işin kontrolden çıkmaya başladığı ve Dünya Gayri Safi Hasılası ‘nın yüzde 17’sini tek başına karşılayan Çin ekonomisinde 1.Çeyrekte bir daralma olacağının ortaya çıkması ile küresel risk alma iştahı yine darbe aldı. Şubat ortalarına gelindiğinde Çin dışındaki vaka sayılarının da başta; G.Kore, İtalya ve Japonya gibi diğer önemli ekonomiler olmak üzere 40’ın üzerinde ülkeye yayılması ile küresel resesyon endişeleri yeniden hortladı. Mevcut durumda 50 civarında ülkede vaka görülürken, Dünya’nın 1 numaralı ekonomisi olan ABD’deki seyir de merak konusu. Her ne kadar 60 civarındaki vaka sayısı ile ABD’ye dair riskler şuan için zayıf gibi gözükse de; sağlık otoritelerinin de belirttiği üzere; ABD’de hastalığın Çin’deki gibi bir epidemi(kontrolden çıkmış bölgesel salgın)’ye dönüşmesi halinde, Dünya ekonomisi için de yeni bir yıkım söz konusu olabilir. Zira, yaklaşık 2 aylık süreçte; Çin’de Hubei eyaleti başta olmak üzere bir çok eyalette ulusal ve uluslararası firmaların faaliyetlerinin tedbir amaçlı olarak durdurulması -ki halen faaliyete geçmemiş firmalar var- Çin Merkez Bankası’nın tedbirlerine karşın; ülke ekonomisinin 1.Çeyrek’te sert daralması ile sonuçlanacak gibi duruyor. Keza, Apple’nın üretim ve satış hedeflerini tutturamayacağına dair açıklaması sonrasında Microsoft gibi başka uluslararası firmalar da satış ve üretim hedeflerinin altında kalacaklarını öngörmekte ve yeni ürünlerini piyaya sürmekten vazgeçmekte. Bu bağlamda, diğer majör ekonomilerde hastalığın yayılması ve Dünya Sağlık Örgütü’nün artık “Pandemi(küresel salgın)” ilan etmek zorunda kalması halinde; şuan piyasaların da fiyatlamaya başladığı gibi küresel çapta resesyon kaçınılmaz olabilir ki böyle bir durumda FED gibi majör merkez bankalarının faiz indirimi ve genişleme kararı alması bile çok fazla işe yaramayabilir.
Velhasılı, son olarak 2008’de ortaya çıkan ve akabindeki birkaç yılda etkileri yayılarak küresel çapta bir ekonomik krize neden olan çöküş dalgası sonrasında; içinden geçtiğimiz süreçte yeni bir küresel ekonomik kriz beklentileri her geçen gün artış göstermekte. Son bir kaç yılda küresel ekonomide yaşananlar dikkate alındığında bu yönde düşünenlerin hiç de haksız olmadığını söyleyebiliriz. Belki bugün DSÖ ve bir çok uluslarası yatırım kuruluşu tarafından çok ciddiye alınmayan bu Coronavirüs vakası, yarın öbür gün bir global ekonomik krizi tetikleyen unsur olarak kayıtlara geçecek. Keza, ABD ile Çin arasında imzalanan 1.Faz Ticaret Anlaşması’nın işlerliğinin şuan mümkün olmaması ve önümüzdeki Kasım ayında yapılacak ABD Başkanlık Seçimleri’nden sonra da; Faz-2 Ticaret Anlaşması’nın yapılmasına dair umutların da azalmaya başlaması, ileriye dönük olası risklerle birlikte küresel ekonomi için büyük risk ifade etmekte. Kaldı ki, ABD Başkanlık seçimleri sonrasındaki süreçte Trump’ın veya Demokrat bir adayın seçimlesi halinde bizleri ne tür sürprizlerin beklediği de muamma. Yoksa, son 1 haftada özellikle borsalar olmak üzere piyasalarda gürültüsünü daha yüksek sesle duyduğumuz; Ons Altın’da sert yükselişlerin, ABD 30 ve 10 yılık tahvillerinde tüm zamanların en düşük seviyelerin görülmesine neden olan bu tantana yeni bir ekonomik krizin ayak sesi mi?
Işık FX Araştırma Departmanı
Işık Menkul Değerler A.Ş.
www.isikfx.com
***
Yasal Uyarı
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.