TZOB/ Bayraktar:Üreticimiz, devletin vereceği desteklerle ve gümrük vergilerindeki koruyucu önlemlerle birlikte halkımızın ihtiyacını rahatlıkla karşılayabilir

Buğdayda kuraklık verim sigortası-
 
Tarım sigortalarında sigorta yaptıran üretici sayısı artmakla birlikte henüz istenilen düzeye gelinemediğine dikkati çeken Bayraktar, şöyle konuştu:
"Ülkemizde Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı toplam alan dikkate alındığında sigortalanma oranı hala yüzde 13'dür. 2017 yılında, 81 ilin tamamında kuru tarım alanlarında ekili buğday ürününün kuraklık verim sigortası kapsamına alınacak olması önemli bir karardır. Bugüne kadar tarım sigortalarında kuraklık gibi ülkemiz ve çiftçimiz için çok önemli riskin kapsamda olmaması büyük bir sorundu. Bu eksiklik, Birliğimizin de girişimleriyle giderildi. Buğday ürününde uygulanacak ilçe bazlı kuraklık verim sigortasının prim tutarının yüzde 60'ını devlet ödeyecek. Kuraklık sigortası kapsamında belirtilen riskler nedeniyle yüzde 30 ve üzerinde zarar gören çiftçilerimiz tazminat alacaklar.
Büyükbaş ve küçükbaş hayvan hırsızlığı, açık ve yarı açık sistemde yetiştirilen kümes hayvanları ölümleri sigorta kapsamına alındı.
Meyve ağaçları ve asmaların kendileri ve fidanları, kirazda yağmur riski de sigorta kapsamına girdi.
Devlet destekli tarım sigortasının kapsamı genişletilirken prim miktarları çiftçinin ödeyeceği düzeyde tutulmalıdır.
Tarımın önemli yapısal sorunlarından biri de tarım arazilerimizin, miras hukukundan kaynaklanan olumsuzluklar nedeniyle, çok parçalı ve dağınık yapısıdır. Bizim de sonuna kadar desteklediğimiz Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu yürürlüktedir. Burada bir an önce uygulama hızlandırılmalıdır.
Bundan sonra arazilerini büyütmek isteyen ehil mirasçılara faizsiz kredi desteği uygulaması başlatılmalı, yine arazilerini birleştirmek suretiyle işletmelerini büyütmek isteyen çiftçilerimiz desteklenmelidir.
 
-Verimli tarım arazilerinin korunması-
 
Verimli tarım arazilerinin korunması çok önemlidir. Ülke olarak tarım arazilerimizi iyi koruduğumuzu söyleyemeyiz. 1990 yılından bu yana 4 milyon hektarın üzerinde tarım alanı kaybettik. Bu dönemde nüfusumuz Yunanistan'ın iki katı, 233 milyon artarken, Yunanistan'ın tarım topraklarının 1,5 katı alan tarım dışına çıkarıldı. Kişi başına tarım alanımız 4,9 dekardan 3 dekara indi.
İllerde Toprak Koruma Kurullarının, tarım arazilerini korumada çok iyi görev yaptığını söylemek mümkün değil. Toprağın esas sahibi olan Ziraat Odaları, bazı yerlerde bu kurullardan çıkarılmaya çalışılıyor. Mevzuatta bulunan kamu yararı kavramı, arazileri tarım dışına çıkarmada keyfi olarak kullanılabiliyor.
Bu açıdan, 184 tane ovanın SİT alanı olarak ilan edileceğinin açıklanması çok önemli, hayati bir olaydır. Bunu destekliyoruz. Bakanlar Kurulu'ndan kısa bir sürede çıkacağını ümit ediyoruz. Tarım topraklarını korumanın başka yolu da yok.
Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığımızın yılda 1 milyon hektar toplulaştırma hedefini memnuniyetle karşılıyoruz. Bu çalışmalar hızla tamamlanmalı, en kısa zamanda kalan 9 milyon hektar alandaki toplulaştırma çalışmaları bitirilmelidir."
 
-Sulama-
 
Bu çalışmaların tamamlanmasının sulama yatırımlarının da maaliyetini azaltacağını vurgulayan Bayraktar, "Ülkemizde 8,5 milyon hektar teknik ve ekonomik olarak sulanabilecek tarım arazilerimizin halen 2,23 milyon hektarını gerekli sulama altyapı yatırımları tamamlanmadığı için sulanamamaktadır. Bu alan, İsrail'den daha büyük bir alana karşılık gelmektedir. GAP, KOP, DAP gibi büyük sulama yatırımlarını da içeren projelerinin bir an önce tamamlanması gerekmektedir. Ülkemiz, sulama yatırımlarını tamamlayamadığı için 4,1 milyon hektarın üzerinde, Hollanda kadar bir alanı nadasa bırakmak zorunda kalmaktadır. Ayrıca önemli su kayıplarına neden olan ekonomik ömrünü tamamlamış sulama yatırımları acilen yenilenmeli, yüzde 60'lara varan oranlarda tasarruf sağlayan basınçlı sulama sistemleri yaygınlaştırılmalıdır" dedi.
 
-Hayvancılık-
 
Hayvancılıkta et ithalatının ülkeye bir fayda sağlamadığının görüldüğüne dikkati çeken Bayraktar, şunları söyledi:
"Üreticimiz, devletin vereceği desteklerle ve gümrük vergilerindeki koruyucu önlemlerle birlikte halkımızınn ihtiyacını rahatlıkla karşılayabilir. Üretim artışı da bu görüşü desteklemektedir.
Ette fiyatların düşmesi, besi hayvanı ve yem maliyetlerine bağlıdır. Maliyetler düşerse et fiyatı da ucuzlar.
Yemde KDV'nin 2016 yılında sıfırlanması yerinde bir karar olmuştur.
Ülke içi üretim teşviklerine devam ederek besilik dana da dahil her türlü ithalat en kısa zamanda tamamıyla ülke gündeminden çıkarılmalıdır.
Çiğ süt tavsiye fiyatı, 2,5 yıl aranın ardından sadece 6 kuruş artışla 1 lira 21 kuruş olarak ilan edilmiştir. Bilindiği üzere 1 lira 15 kuruşluk brüt tavsiye fiyatı bile birçok yerde uygulanmamış, 1 liranın altında fiyatla süt satılmıştır. Üreticilerin yem giderlerinin fiyatları zamlanırken, tüketici enflasyonu, marketteki süt ve süt ürünleri fiyatları artarken çiğ süt fiyatlarının bu seviyelerde kalması, kabul edilebilir bir durum değildir.
Bunun yanı sıra, bazı firmaların çeşitli gerekçelerle 3-4 aydır üreticilerin süt bedellerini ödememesi önemli bir sorundur.
Kuruluşuna büyük destek vverdiğimiz Et ve Süt Kurumu'nun güçlendirilmesi, ana statüsünde yapılan değişiklikler çerçevesinde kendisine verilen görevleri gerekli kaynaklar ayrılarak yerine getirmesi sağlanmalıdır.
Hükümetimizin son yıllarda uygulamış olduğu okul çağındaki çocuklara 200 mililitre süt dağıtımı başarılı bir şekilde yürütülmektedir. Okul çağındaki çocuklara, 2016 yılında olduğu gibi 2017 yılında da kuru üzüm dağıtımı kararı alınması da önemlidir. TZOB olarak, bu programları çok önemsiyor ve atılan bu olumlu adımları destekliyoruz.
Bu programlar, her iki sömestri de kapsayacak şekilde genişletilmeli, peynir, yoğurt gibi süt ürünleriyle çeşitlendirilmelidir.
Kırmızı et ihtiyacının karşılanması için küçükbaş hayvancılığı da ağırlık verilmelidir. Hükümetimizin son zamanlarda küçükbaş hayvancılığa verdiği destekleri çok olumlu buluyor ve önemsiyoruz. Desteklerin artarak devam etmesini bekliyoruz.
Kanatlı sektörde ülke içi tüketim belli noktalara ulaşmıştır. Sektörün kapasitesi ülke ihtiyacının çok üzerinddedir. Sektörün asıl sorunu ihracatta yaşanan tıkanmalardır. Yeni bir ihracat stratejisi belirlenmeli, başta Ortadoğu olmak üzere yakın pazarlara yoğunlaşılmalı, mevcut pazarlarda pazar payını artırıcı tedbirler alınmalıdır. İhracat destekleri artırılmalıdır.
Üreticiyi yemde dışa bağımlılıktan kurtaracak, ucuza yem teminini sağlayacak destekler hayata geçirilmelidir."
Ülke için 2016 yılının çok zor bir yıl olduğunu, 15 Temmuz sürecinin yaşandığını ve milli bir karşı koyuşla bu badirenin atlatıldığını belirten Bayraktar, "hem ülke içinde hem ülke dışında terör mücadelesi yürütüyoruz. Sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz. Şunu da unutmayalım, milletçe el ele omuz omuza verirsek, birlik ve beraberliğimizi korursak, ülke olarak çözemeyeceğiz hiçbir sorunumuz yoktur. Böyle hareket ettiğimiz takdirde, 2017 yılı çok daha iyi bir yıl olacaktır. Buna yürekten inanıyorum" dedi.
 
-Sorular-
 
Bayraktar, bir basın mensubunun "çiftçilere sorunlarını nedenleriyle açıkladınız. Çiftçilere ne önerirsiniz? NNe yapmaları gerekiyor?" şeklindeki sorusunu şöyle yanıtladı:
"Çok önemsediğimiz bir konu var. Siz ne yaparsanız yapın. Hangi desteği verirseniz verin çiftçiyi enforme edemezseniz, bilgiyle kavuşturamazsanız sonuç almanız mümkün değildir. Zaman zaman Ziraat Odaları olarak, ilgili bakanlıklar ve değişik kuruluşlarla çiftçi eğitimleri yapıyoruz ve bu verdiğimiz eğitimlere çiftçimizin daha fazla önem vermesini istiyoruz. Bu eğitimlere katılım çok önemlidir. Çiftçimizi eğitimle buluşturamazsak, üretim ve verimlilik rakamlarını arzu ettiğimiz standarda dünya standartlarına ulaştırma şansımız yoktur.
Örgütlenme çok önemlidir. Biz anayasal meslek kuruluşuyuz. Ekonomik örgüt değiliz. Ekonomik örgütlerin idari ve mali yönden güçlenmesi ve fonksiyonel hale gelmesi çok önemlidir. Bununla alakalı da bir takım tedbirlerin alınması gerektiğini ifade ettik. TMO garantörlüğünde bir takım desteklere, kredilere ihtiyacı var. Zannediyorum bakanlık da bu manada bir çalışma yapıyor. Mali yönden desteklendiiğinde, üretici birlikleri alana girdiğinde piyasaya istikrar gelecek. Ama burada üreticimizin örgütlerine biraz daha sahip çıkması lazım. Örgütlerinin arkasında olması lazım. Örgütler desteklendiğinde daha fazla hizmet verecektir."
 
-Sertifikasız yerli tohum kullanan üreticiye destek verilmemesi-
 
TZOB Genel Başkanı, "Tarım Bakanının sertifikalı tohumla ilgili olarak bir açıklaması oldu. 'Yeni yıldan itibaren kullanmayana destek verilmeyecek' dedi. Bununla ilgili olarak bakanlıkla görüşmeleriniz oldu mu? Yani destek verilmeyecek derken çiftçi aldığı bütün desteklemelerden mi faydalanamayacak? Yoksa tohumu kullanana ekstra bir teşvik mi geliyor?" şeklindeki soru üzerine şunları söyledi:
"Sertifikalı tohum kullanımını teşvik etmek üzere sertifikasız yerli tohum kullanan üreticiye destek vermeyeceğini ifade etti. Gayet açık ve net. Ama bu bir tartışma konusu. Halkımızın bir kısmı sertifikasız yerli tohum kullanmaktan yana. Yabancı menşeli hibrit tohumları kullanmak istemiyor. Acaba nedeen? Mesela çok enteresan bir şey söyleyeyim, son günlerde zaman zaman sosyal medyada da paylaşıyorsunuz. Basında da yer alıyor. Sertifikasız yerli tohumdan üretilen buğdaydan yapılan ekmekler kapış kapış gidiyor. Mesela Kastamonu'da siyez buğdayı var. Yerli bir buğday çeşididir bu. Hatta bunu ekşi maya ile mayalıyorlar, gluten seviyesini de aşağıya çekiyorlar. Sağlık açısından biliyorsunuz gluten alerjisi gibi problemler yaratıyor. Şimdi insanlar arasa da yerli çeşit buğdayı da bulamıyor. Bunu bir araştırmak lazım. Halkımızın bir kısmı acaba niçin yerli buğdayı tercih ediyor. Bu konuda bakanlığımızın bir çalışma yapması lazım. Yani niye kullandığına dair halkımızın da bu görüşü alınmalı. İlgili kurum ve kuruluşlarında görüşü alınmalı, masaya yatırılmalıdır."
"Yerli tohum yok olacak konusunda endişeler ve tartışmalar var" hatırlatması üzerine ve "şunu mu anlamamız gerekiyor. Hükümet yerli tohuma teşvik için açıklamalar yapıyor ancak yerli tohum stoğunda mı bir sorun var? Bakanlıktan bu kkonuyla ilgili bir davet çağrı aldınız mı" soruları üzerine Bayraktar, "yerli tohum zaten yok oluyor. Sertifikalıysa yok olmaz. Halkımız bu yerli tohumlara bu kadar rağbet ediyorsa burada yerli tohumların ıslahına da biraz önem vermemiz gerekiyor. Yerli tohumları biraz daha geliştirmemiz lazım. Tohumda verimlilik rakamlarını biraz daha yukarıya çıkarmak için ıslah çalışmaları önemli. Buna biraz daha önem vermemiz lazım. Bu konu tartışmaya açılmalı, tarafların görüşleri alınmalı ondan sonra bir sonuca varılmalı diye düşünüyorum.
Yerli tohum kullanan üreticilerimiz var. Değişik ürünlerde sertifikasız olarak kullanıyorlar. 'Sertifikası olmayanlara destek vermeyeceğim' diyor. Yani stokla ilgisi yok. 'Sertifikasız tohuma destek vermeyeceğim' diyor.
Bu konuda bir görüşme yapmadık ama görüşmeyi de düşünüyorum. Açıklama da zaten yeni tartışma konusu oldu. Ama bizden henüz bir görüş alınmadı."
 
-Milli Tarım Projesi-
 
Bayraktar, "hükümetin özellikle Milli Tarım Projesi ile yaptığı açıklamada ürretimi artırmak noktasında yapılan teşvik çalışmalarının geri dönüşlerini almaya başladınız mı? Gerek Sayın Cumhurbaşkanı gerek Başbakan üretim artmadan ülkenin ileriye gidemeyeceğini, özellikle de tarımın geliştirilmesi için Milli Tarım Projesinin ortaya konulduğunu, havzaların belirleneceği, tarım desteklerinin artırılacağı söylendi. Ancak bu açıklanan projeler sektöre talebi artırdı mı?" sorusu üzerine şunları söyledi:
"Üretim alanında çiftçilerimizin maliyeti çok yüksektir. Maliyeti aşağı çekmeden bizim üretimi artırmamız mümkün değildir. Üreticinin 1 liraya ürettiği malı tüketici 5 liraya yiyor. Arada müthiş bir makas var. Burada kazanan üretici de değil tüketici de değil. Bu sisteme de son vermediğimiz takdirde tabii üreticiyi de memnun etmemiz mümkün değil.
En son Mersin'de ve Tarsus'ta büyük bir doğal afet yaşadık. Zaman zaman bunu Türkiye'nin her tarafında yaşıyoruz. Bu da tabii üreticimize fevkalade zararlar veriyor. TARSİM kapsamına giren üretici sayısı da yüzde 13. Orada birr mesafe alamadık. Üreticilerimizi TARSİM'e yeterli miktarda koyabilseydik, hiç olmazsa zararlarının önemli bir kısmını tazmin imkanına sahip olurlardı. Böyle bir şeyde yok. Sadece bir enstrüman kalıyor üreticiyi rahatlatmak için o da borçların yapılandırılması. Yüzde 30 civarında zarar gören üreticilerimizin de borçları yapılandırılıyor. Bunun için bizim bu şartlarda üretim yapan, ki zaman zamanda plansızlıkta olduğu için Havza bazlı destekleme modeline niye önem verdiğimizi söyledik. Plansız üretim de zaman zaman arzı fazlalaştırıyor. Arz talep dengesizliği de yine üreticimizi fiyatlar noktasında piyasa istikrarı noktasında zorluyor ve zarar veriyor üreticimize.
 
-"Tarım küçülme fiyatla ilgili üretimle ilgili değil"-
 
Zaten dikkat ederseniz tarımda niye küçülme yaşandı. Fiyattan dolayı, yoksa üretimde bir problem yok. Üretim artışı görünüyor ama fiyat iyi olmadığı için enflasyon rakamları da onu gösteriyor. Üretici rakamları eksi görünüyor. Fiyat üreticinin lehinde gelişmediği için tarımda küçülme görülüyor. Küçülme fiyatla ilgili üretimle ilgili değil.
Biz üretimi artırmak istiyorsak, tarım çok önemli stratejik bir sektör ve dünyada rekabeti korkunç bir sektör. Bizim dünyada rekabet ettiğimiz iki tane üstünlük var. Biri mutlak üstünlük. Dünyanın verdiği ciddi destekler var. Bunlarla Türkiye destekleri veremediği takdirde rekabet edemez. İkincisi mukayeseli üstünlük. Tarımda gelişmiş olan ülkelerin verimlilik rakamları kalite ve standardı yüksek. Bizim bunlarla da rekabet etmemiz gerekiyor. Kaliteyi, verimliliği yukarlara çekmemiz gerekiyor. Bütün bunları yapmamız için muhakkak suretle desteklere ihtiyacımız var. Bizim bunlar olmadan ne üretimi artırmamız mümkün ne de verimliliği artırmamız mümkün.
Bizim de talebimiz üzerine gerçekleştirilen gübre ve yemdeki KDV indirimi önemli. Bu olumlu yansıdı. Yansımadı dememiz mümkün değil. 2017 yılında başlayacak olan mazot desteğini de çok önemsiyoruz. Bir an evvel de başlamasını bekliyoruz. Çünkü mazot fiyatları da artmaaya başladı. Üreticimizi de zorluyor ama bunun dışında bakanlığımızdan bir talebimiz daha var. Sulamada kullanılan elektrik fiyatları çok pahalı. Muhakkak surette aşağı çekilmelidir. 2017 yılı için onu da talep ediyoruz. Üreticimiz cazibe suya kavuşamadığı için yer altı sularını pompa ile çekiyor, dünya kadar elektrik parası veriyor. Maliyeti anormal yükseliyor. Ve bu maliyetin altından da kalkamıyor. Dolayısıyla elektrik fiyatlarında da bir ucuzlama bekliyoruz. Planlamayla ilgili çalışmaları önemsiyoruz. Bunlar yapıldığında 2017 yılı daha rahat bir yıl olabilir. Üretim daha fazla artabilir ve bu sektöre de talep çoğalabilir."
 
-Yumurta fiyatları, Suudi Arabistan'a tavuk ihracatı-
 
Şemsi Bayraktar, "yumurta fiyatları ile de bir açıklama alsak sizden. Tane fiyatları 1 liraya yaklaştı. İhracatın özellikle Irak'ta yaşanan kuş gribi noktasında yükseldiği söyleniyor" sorusu üzerinde, "ihracata bağlı olarak bir yükseldi. Ama şuan düştü. Yumurta fiyatları zaten uzun zaman aşağıda seyretti. İİhracatta zaman zaman meydana gelen taleplerle zaman zaman bazı fiyatları yükseltiyor ama şuan makul seviyeye geldi. Tavuk fiyatları şuan iyi değil. İhracatta bir tıkanma var. Tavuk üreticilerimiz de halinden çok memnun değil doğrusu. O ihracatta meydana gelen tıkanmalarında açılması için çalışmalarımız devam ediyor. Hatta Suudi Arabistan'a biz tavuk yediremiyoruz. Suudi Arabistan tavuğu başka ülkeden alıyor bizden almıyor. Hangi teşviki vermemiz gerekiyorsa vermemiz lazım. Bizim bu sahaya muhakkak surette açılmamız lazım" dedi.
Bayraktar, "Suudi Arabistan'a neden tavuk yediremiyoruz" şeklindeki soru üzerine de "Bizden daha fazla teşvik veriyorlar. Brezilya'dan alıyor başka ülkelerden alıyor. Bu ülkelerin verdiği destekler fazla olunca rekabet edemiyorsunuz. Bu bölgeye tavuk yediremiyoruz. Bu bölgeye tavuk yedirmemiz lazım" diye konuştu.
Şemsi Bayraktar, "Zam şampiyonu ürünler vardı. Mesela nohut 2016 da bayağı yükselmişti. 2017 de risk gördüğünüz ürünler var mıdır? Doğal afetler çok ettkiliyor ürünlerin fiyatlarını" şeklindeki bir soruyu aşağıdaki gibi yanıtladı:
"Bazı ürünlerde yeterli olmadığımız için ithalatçıyız. Dünya piyasalarına bağlı olarak dünya piyasaları yükseliyorsa siz de yüksek maliyette ithalat yapıyorsunuz. Bu yüksek maliyetle yaptığınızın ithalatın sonucudur. Ülke olarak bu doğal afetleri yaşayacağız. Doğal afetlerde arzı yavaşlatabilir. Arz yavaşlayınca da bazı ürünlerin fiyatlarında da yükselmeler olabilir. Piyasaya yeterli oranda mal sevk edemezseniz arzı sağlayamazsanız fiyat yükselir. Fiyatların yükselmesi konusunda doğal afetler bir ithalat maliyetleri iki. Bunlardan dolayı fiyatlarda bir yükselme söz konusu olabilir. Her şeye rağmen bizim bu düzeni değiştirmemiz lazım. Asıl problem burada. Biz bu düzeni değiştirmediğimiz takdirde bizim para kazanamadığımız üretimden tüketici faydalanamayacaktır. Tüketici bunu 2 liraya yesin, 3 liraya yesin niye 5 liraya yesin.
Bununla alakalı yapılan çalışmalar var. Biz buna da katkı sağlıyoruz. İşte bu manda üretici birliklerin fonksiyonel olması piyasaya girmesini önemsiyoruz. Hallerde üretici birliklerine yer verilmesi direk üreticiden tüketiciye satılmasını çok önemsiyoruz Bu ve benzer tedbirler alınmaya çalışılıyor ama bir an evvel hayata geçirilmeli. Üreticiye de yazık oluyor tüketiciye de yazık oluyor. Bu sistemi kıramazsak, bu düzeni değiştiremezsek maalesef bu olumsuzlukları bu ülkede yaşarız."
Bayraktar, "şuan risk olan bir ürün görüyor musunuz?" şeklindeki soru üzerine, "şuan için bir ürün vermem doğru değil. Spekülasyona neden olurum. Şu an için bir risk görmüyorum ama yine iki nedenle bazı ürünlerde arzdaki yavaşlama fiyat yükselişlerine sebep olabilir" dedi.
Şemsi Bayraktar, "Üretici tüketici fiyatlarını daraltmak için gümrük bakanlığı kimlik sistemi var. Marketlerde başladı. Bu yıl ortalarında da pazarlarda da yaygınlaştırılacak sizce işe yarayacak mı?" sorusu üzerine, şöyle konuştu:
"Kullanılacak enstrümanlardan biri o. Tek başına yaramaz. Çünkü muhakkak surette piyasaya ürretici birliklerinin girmesi, bu malı alması ve tüketiciyle buluşturması çok önemli. Siz bunu sağlayamadığınız takdirde üreticiden 1 liraya aldı tüketiciye 5 liraya sattınız. Bunu etikette tüketici görse ne olur? Üreticide 1 lira markette baktın 5 lira. Farkı gördüm. Zaten biliyorum. Tek başına çözüm olur mu? Olmaz. Orada tüketici diyecektir ki 'yahu ben bunu niye 5 liraya yiyorum kardeşim'. Ama 4 liraya alamaz onu. 5 lirayı verip alacaktır. Mühim olan onu 3 liraya alması. 4 liraya da değil, 5 liraya da değil. Benim 1 liraya ürettiğimi tüketicinin 3 liraya alması önemlidir. Bu mekanizmaları muhakkak surette bu ülkede kurmamız lazım. Bununla ilgili de çalışmalarımız devam ediyor. İnşallah 2017 yılında bir netice alırız."