Türkiye İMSAD’ın geleneksel hale gelen ‘Gündem Buluşmaları’nın 42’incisi, ‘Pandemi Gölgesinde Küresel Ekonomi ve Çin’ başlığı altında düzenlendi. Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, “Dünya baş döndürücü bir hızla değişiyor. Covid-19, değişimin hızını ve etkisini radikal şekilde artırdı. Bu süreçte görüyoruz ki orta ve uzun vadeli planlar, kısa vadeli günü geçirme stratejilerine galip geliyor. Bu anlayışla, gelecekteki olası gelişmelerin ülkemize etkilerini önceden görme çabası içindeyiz” dedi. Toplantının konuşmacısı Dr. Altay Atlı ise şunları söyledi: “Hem ticaret savaşları hem pandemide şunu gördük; ne kadar dışarıya bağımlı olursanız, şartlar olumsuz olduğunda o kadar tehdit altında kalıyorsunuz. Kendine yeterlilik ve çeşitlendirme öncelikli hedefimiz olmalı” dedi.
Türkiye İMSAD (Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği) tarafından 42’inci kez düzenlenen ‘Gündem Buluşmaları’, Demirdöküm’ün katkılarıyla 28 Nisan Çarşamba günü online olarak gerçekleştirildi. Açılışını Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, moderatörlüğünü Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan’ın yaptığı ‘Pandemi Gölgesinde Küresel Ekonomi ve Çin’ başlıklı toplantı, inşaat malzemesi sanayicileri, iş dünyasından isimler ve sektör profesyonelleri tarafından ilgiyle takip edildi. Toplantının konuşmacısı Atlı Global Danışmanlık Kurucu Direktörü Dr. Altay Atlı, son gelişmeleri katılımcılarla paylaştı.
Konuşmasında Çin’in küresel ekonomideki yükselişine dikkat çeken Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu şunları söyledi: “2019’da Çin’in küresel ekonomideki payı yüzde 13,6’ydı. 2020’de Covid-19 nedeniyle küresel ekonomi 4,3 küçülürken, Çin 2,3 büyüme ile küresel ekonomideki payını yüzde 13,6’dan 14,5’e çıkardı. 2021’de ise bu payın yüzde 14,9’a yükselmesi bekleniyor. Çin, Covid-19 sürecini farklı fazlarda, farklı etkilerde ve farklı disiplinlerde yaşayarak dikkatleri çekti. Bu süreçte ikinci önemli etkinin ise RCEP (Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık) olduğunu söyleyebiliriz. 8 yıldır üstünde çalışılan, 15 ülkenin, 2,2 milyar nüfusun ve küresel ekonominin yüzde 30’unun katılım gösterdiği ve 15 Kasım 2020’de imzalanarak devreye giren dünyanın en geniş kapsamlı ekonomik iş birliği hareketinin bölgenin en büyük gücü olan Çin’in gelişmesine nasıl etki edeceği merak ediliyor. Bizler de bu konuları değerlendirerek gelecekteki olası gelişmelerin ülkemize etkilerini önceden görme çabası içindeyiz.”
Çeşitlendirme formülü: Çin+1
Ülkelerin mümkün olduğunca kendine yeterli hale gelmesinin çok önemli olduğunun altını çizen Dr. Altay Atlı, “Hem ticaret savaşları hem pandemide şunu gördük; ne kadar dışarıya bağımlı olursanız, şartlar olumsuz olduğunda o kadar tehdit altında kalıyorsunuz. Tabii ki yüzde 100 kendine yeterlilik söz konusu olamaz, çeşitlendirmek önemli. Peki, çeşitlendirme için nereye yönelmeliyiz? Bunlardan biri; Çin+1. Çin toparlanmasını gayet başarılı sürdürüyor, küresel tedarik zincirindeki yerini koruyacaktır. Ama çeşitlendirmek önemli olduğu için firmalar Çin+1 diyecek” dedi.
‘Silah haline getirilmiş karşılıklı bağımlılık’
Uluslararası ilişkiler literatüründe yeni bir kavramın konuşulduğunu vurgulayan Dr. Altay Atlı, “Bu kavram; ‘Silah haline getirilmiş karşılıklı bağımlılık.’ Çünkü ben sana bağımlıysam, işler kötüye gittiğinde sen onu silah olarak kullanıyorsun. Diğer yandan son dönemde sayıca artan birçok büyük anlaşma gördük. RCEP bunların en önemlisi. Onun dışında Brexit'in devamına tanık olduk, AB ile Çin arasında bir yatırım anlaşması yapıldığını gördük” diye konuştu.
Çin, 2020 Nisan’da pandemi öncesi üretimi yakaladı
Çin ekonomisinin pandemi performansını değerlendiren Dr. Altay Atlı, şunları söyledi: “Pandemi başladığında sanayi üretimi düştü, fabrikalar kapandı. Ancak 2020’nin nisan-mayıs aylarında fabrika üretimleri pandemi öncesini yakaladı, yatırımlar ağustos gibi, perakende satışlar da eylülde toparlandı. İlk çeyrekte yüzde 6,5 civarında bir daralma söz konusuydu, ikinci çeyrekte pozitif rakamlar gelmeye başladı ve Çin yılın toplamını yüzde 2,3’lük büyüme ile kapattı. Çin ekonomisi çok büyük bir aktör. Ayrıca Çin dünyanın en fazla ithalat yapan ikinci ülkesi. Ara mamulleri ham maddeleri ithal ediyor. Çin’deki fabrika üretimi artıyorsa bu birçok ülkeyi etkiliyor. Bütün bunların etkilerini de net bir şekilde yaşadık.”
2 bin dolar olan konteyner navlun ücreti 8 bin dolara çıktı
Küresel tedarik zincirine de değinen Dr. Altay Atlı, “Şu an dünyada Asya-Pasifik bölgesi küresel tedarik zincirinin en çok yoğunlaştığı bölgelerin başında geliyor. Nihai bir ürünün üretimi, birçok farklı ülkeden gelecek ara parçalara bağlı. Sadece arz ve talep değil, aradaki nakliye imkanlarında da sıkıntılar yaşandı. Konteyner fiyatları yükseldi. Pandemi öncesinde Şangay’dan Avrupa’ya yaklaşık 2 bin dolar olan konteyner navlun ücreti 8 bin dolara kadar çıktı” dedi.
Yeni yaklaşımlar: “Evimize geri dönelim”
Dr. Altay Atlı, tedarik zincirine yönelik yeni yaklaşımları ise şöyle anlattı: “Günümüzde ‘Nearshoring’ tabiri kullanılıyor. Bu kadar fazla yayılmamak, bu zincirleri esnetmemek lazım. Biz yine tedarik zincirlerimizi kuralım ama yakın coğrafyamızda kuralım yaklaşımı var. Bir de ‘Reshoring’ tartışması söz konusu. Yani ‘Evimize geri dönelim. Maliyetler daha yüksek olabilir ama ülkemizde üretim yapalım.’ Bunun da başka avantajları var. Bu tartışmalar işin coğrafyasına yönelik.”
Çin’in teknolojide çok ciddi yatırım yaptığını belirten Dr. Altay Atlı şöyle devam etti: “Çin’in dünyada bir rekabet avantajı vardı; düşük maliyet. Yeni bir rekabet avantajını daha yüksek katma değer, daha yüksek teknoloji içeriği ile yapmaya çalışıyor. Çin eskiden başkasının tasarladığı cep telefonunu ucuza üretip, dünyaya satıyordu. Yeni yazmak istediği hikaye ise şu; artık kendi dizayn ettiğim, daha da geliştireceğim cep telefonunu üreteceğim.”
Dijital İpek Yolu hız kazanacak
Dr. Altay Atlı, Kuşak ve Yol’da ise birçok projenin sürdüğünü ifade ederek, “Türkiye’de büyük bir proje var şu anda; Hunutlu Termik Santral projesi. Pandemide durmadı, Çin’den yeni personel bile getirildi. Bence Kuşak ve Yol projesinin önceliği farklılaşacak. Geldiğimiz noktada daha farklı, dijital bağlantılar öne çıkacak. Dijital İpek Yolu adı altında sürdürülen girişimler hız kazanacak. Avrasya coğrafyasının iki ucunu sadece liman, deniz ve demiryolları ile bağlamak değil fiberoptikle, dijital bağlantılarla, dijital ticaretle bağlamak daha ön planda olacak. Sağlık İpek Yolu konusu da ciddi şekilde hız kazanıyor” dedi.
Yabancı yatırımcıların yüzde 67’si Avrupa’dan
Dr. Altay Atlı, sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye, küresel ekonominin önemli bir parçası. Kendine yeterlilik ve çeşitlendirme öncelikli hedefimiz olmalı. Asya’ya bakışımızı da çeşitlendirme olarak görüyorum. Türkiye’deki doğrudan yabancı yatırımcılara baktığımızda, yüzde 67’sinin Avrupa’dan, yüzde 4’ünün Asya-Pasifik’ten, bunun yüzde 1’inin de Çin’den olduğunu görüyoruz. Türkiye açısından Çin, Asya-Pasifik’teki etkisini artırmak için de uygun bir partnerdir.”
Türkiye, Avrupa+Çin formülünü değerlendirmeli
Pandemiyle beraber bölgeselleşmenin daha önemli hale geldiğini vurgulayan toplantının moderatörü Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan, Dr. Altay Atlı’nın konuşmasında, firmalara çeşitlendirme için önerdiği ‘Çin+1’ formülü ile ilgili “Bugün Türkiye hem ihracatı hem ithalatını ağırlıklı olarak Avrupa ile yapıyor. Türkiye şu an Avrupa+1 formülünü değerlendirmeli. Bu +1, Çin olabilir” dedi.