TÜRK-İŞ internet sitesinde yayınlanan açıklama aşağıda bulunuyor:
TÜRK-İŞ (Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu) çalışanların geçim şartlarını otuz iki
yıldan bu yana aralıksız olarak her ay düzenli olarak yaptığı “açlık ve yoksulluk sınırı”
araştırması ile ortaya koymaktadır.
Son dönemde elektrik, doğalgaz, benzin fiyatındaki artışlar peşi sıra gündeme gelirken
gıda fiyatlarında -yaz mevsiminin etkisiyle- azalma görüldü.
TÜRK-İŞ Araştırmasının Ağustos 2019 ayı sonucuna göre:
Ø Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması
gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2.058,72 TL,
Ø Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim,
sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının
toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 6.705,94 TL,
Ø Evli olmayan-çocuksuz bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 2.540,97 TL
olarak hesaplandı.
Yılbaşından bu yana geçen sekiz ayda ailenin mutfak harcamasındaki artış tutarı 118
TL’ye ulaştı. Gıda yanı sıra yapılması zorunlu diğer harcamalarla birlikte aile bütçesine gelen
ek yük yılbaşına göre 384 TL oldu. Bir önceki yıla göre değişim gıda harcamasında 246 TL,
toplam harcamada ise 802 TL olarak hesaplandı.
Gelir durumu zaten yetersiz olan çalışan kesimin önemli bir bölümü, gerçekleşen
enflasyon nedeniyle, geçim koşullarının daha da kötüleşmesi karşısında çaresiz kalmaktadır.
Çalışanların içinde bulunduğu geçim koşullarının olumsuzluğu yaşanılan enflasyonun da
ötesindedir. Devlet tarafından ülke genelinde tespit edilen ortalama aylık kiranın 963 TL
olduğu ve fakat asgari ücretin aylık net 2.020 TL olduğu bir ekonomik yapıda ücretli
çalışanlar ve emeklileri sürekli olarak fedakarlığa zorlanmaktadır. Yılbaşına göre bekar bir
çalışanın yaşama maliyeti 148 TL artarak aylık net 2.541 TL olmuştur. Mevcut asgari ücret
değil bir ailenin bir kişinin bile geçimini karşılamaktan uzak kalmaktadır.
TÜRK-İŞ’in verileri temel alındığında “mutfak enflasyonu”ndaki değişim Ağustos 2019’da
şu şekilde oldu:
? Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin “gıda için” yapması gereken asgari
harcama tutarı bir önceki aya göre yüzde 0,80 oranında geriledi.
? Yılın ilk sekiz ayı itibariyle fiyatlardaki artış yüzde 6,06 oranında oldu
? Gıda enflasyonunda son on iki ay itibariyle artış oranı -baz etkisiyle- yüzde
13,59 olarak hesaplandı.
? Yıllık ortalama artış oranı ise yüzde 22,19 oldu.
TÜRK-İŞ tarafından hesaplanan gıda fiyatları endeksi ile TÜİK tarafından hesaplanan gıda
endeksi aylık değişim olarak değerlendirildiğinde benzeri bir eğilim gösterdiği görülmektedir.
2019 Ağustos ayı itibariyle TÜRK-İŞ hesaplamasına temel alınan gıda ürünlerinin
fiyatlarında gözlenen değişim şu şekilde olmuştur:
? Süt, yoğurt, peynir grubunda; süt ve yoğurt fiyatında bir değişiklik belirlenmezken
beyaz peynir fiyatı artış gösterdi. Hesaplamada yer almamasına rağmen Ezine
peynir kilogram fiyatının 58,50 TL olduğu da dikkate alınmalıdır.
Et, tavuk, balık, sakatat, bakliyat ürünlerinin bulunduğu grupta; kıyma ve kuşbaşı
et ile sakatat ürünleri fiyatı aynı kaldı, tavuk fiyatı ise geriledi. Önümüzdeki ay
yeni av mevsimi öncesi kültür balıkları fiyatı da değişmedi (Hesaplamada dikkate
alınmayan Norveç somonunun kilogram fiyatı 85 TL). Fiyatı son aylarda gerileyen
yumurta bu ay zam gördü. Bakliyat ürünlerinde (kuru fasulye, kırmızı-yeşil
mercimek, nohut, barbunya vb.) fiyatlar geçen aya göre aynı kaldı, ancak kırmızı
mercimek fiyatı -bazı marketlerdeki kampanya nedeniyle- ortalamada biraz düştü.
? Sebze ve meyve fiyatları mutfak harcamasında bu ay da bir rahatlama sağladı ve
diğer gıda fiyatlarındaki artışı kısmen karşıladı. Ancak pazar esnafı bu gerilemenin
geçici olduğunu, tarlada ürünün azaldığını ve bu olumsuzluğun önümüzdeki ay
fiyatlara yansıyacağını belirtti. Hanehalkının mutfak harcamasında önemli yer
kaplayan yaş sebze-meyve ortalama kilogram fiyatı bu ay 6,12 TL (geçen ay 6,63
TL) olarak hesaplandı. Sebze ortalama kilogram fiyatı bu ay 5,38 TL (geçen ay
5,82 TL) olarak hesaplanırken meyve ortalama kilogram fiyatı bu ay 6,92 TL’ye
(geçtiğimiz ay 7,58 TL) geriledi.
Hesaplamada 13 sebze ve 12 meyve olmak üzere toplam 25 ürün dikkate alındı.
Hesaplama yapılırken -her zaman olduğu gibi- pazarda yaygın bulunan mevsim
ürünleri esas alındı. Bu ay limondaki fiyat artışı özellikle dikkati çekti. Araştırmada
ürünlerin tek tek ağırlığı yerine harcama sepetindeki meyve-sebze tüketiminin
toplam miktarından hareket edildi.
? Ekmek, pirinç, un, makarna, bulgur, irmik gibi ürünlerin bulunduğu grupta; bu ay
fiyatlar değişmedi.
? Son grup içinde yer alan gıda maddelerinden; tereyağı, margarin, zeytinyağı ve
ayçiçeği yağı fiyatı değişmedi. Zeytin fiyatı da -siyah ve yeşil zeytin ortalaması
olarak- aynı kaldı. Yağlı tohum (ceviz, fındık, fıstık, ayçekirdeği vb.) ürünlerinden
fıstık fiyatı geriledi, diğerlerinin fiyatı değişmedi. Baharat (kimyon, nane,
karabiber vb.) fiyatı yine aynı kaldı. Çaya yapılan zam henüz piyasaya yansımadı,
eski fiyatı üzerinden satışı -şimdilik-devam ediyor. Şeker ve tuz ile bal, reçel,
pekmez fiyatı da değişmedi. Salça ve ıhlamur fiyatı yine aynı kaldı.
Konfederasyonumuzca hesaplanan tutarlar ücret düzeyi olmayıp haneye
girmesi gereken toplam gelir miktarıdır. Ancak hanede çalışan sayısının sınırlı ve fakat
ele geçen ücretin yetersiz olduğu durumlarda, elde edilen gelir birden fazla kişinin geçimini
karşılayamamakta, kişi başına “insanca geçim için” yapılması gereken harcama tutarı
yetersiz kalmaktadır.
TÜRK-İŞ’in bu araştırması alanında ilktir. Daha sonra bu alanda yapılan benzeri
çalışmalara da örnek olmuştur/olmaktadır. “Açlık ve Yoksulluk Sınırı” çalışmasında
hesaplamaya temel alınan gıda maddelerinin fiyatları, Konfederasyonumuzca piyasadan,
market ve semt pazarları sürekli ve düzenli dolaşılarak doğrudan tespit edilmektedir. TÜİK
tarafından derlenen fiyat verileri kullanılmamakta ve fakat, gelişmeleri değerlendirmek ve
kıyaslama yapmak için sonradan izlenmektedir. Çalışma bu niteliğiyle bağımsızdır.
Konfederasyonumuz her ayın son haftasında ve TÜİK açıklamasından yaklaşık bir hafta
önce hesaplama sonuçlarını kamuoyuna açıklamaktadır ve bu yönüyle, tüketici fiyatlarındaki
artış eğilimini yansıtan “öncü gösterge” niteliğini de taşımaktadır.
Çalışanların, kendilerine ve ailelerine saygın yaşam düzeyi sağlayacak bir gelir elde etmeleri
esastır. Yoksulluk, genel anlamıyla, insanların temel ihtiyaçlarını karşılayamama durumu olarak
tanımlanmaktadır. Yoksulluk sınırı tutarı, bir ailenin, insan onurunun gerektirdiği zorunlu
ihtiyaçları karşılayabilmesi için yapması gereken harcama düzeyidir.
Türkiye’de bu konuda düzenli bir çalışma bulunmamaktadır. TÜRK-İŞ, var olan bu eksikliği
gidermek amacıyla, Aralık 1987’dan bu yana düzenli olarak her ay, gıda harcaması tutarını ve
buradan hareketle açlık ve yoksulluk sınırını açıklamaktadır.
Türkiye’de yoksulluk sınırı ve yoksulluğun boyutları ile ilgili ilk resmi çalışma TÜİK tarafından
14 Nisan 2004 günü açıklanan “2002 Yoksulluk Çalışması”dır.
Çalışanların, kendilerine ve ailelerine yetecek bir ücret almaları gereği açıktır. Ancak temel
ihtiyaçların karşılanabilmesini sağlayacak ve refahtan pay almasını mümkün kılacak ücretin
hesabı nasıl yapılacaktır? İşçinin yaşam standardını sürdürmesi ya da iyileştirmesi için gerekli
olan tutar ne kadar olmalıdır? Kuşkusuz bu ve benzeri soruların cevabını vermek kolay değildir.
Gerekli olacak tutarın hesabı, yaşam standardı ve tüketim alışkanlıklarına da bağlı olarak kişiden
kişiye, hatta ülkeden ülkeye farklılıklar göstermektedir.
İşçinin ailesiyle birlikte, insan onuruna yaraşır bir yaşam düzeyi sağlayabilecek harcama tutarını
belirlemek için yapılabilecek hesaplamalardan biri, beslenmeye ilişkin ihtiyaçların
belirlenmesidir. Dengeli beslenebilmek için, yetişkinlerin ihtiyaç duyacağı kalori miktarı ile
çocukların yaşlarına göre gerekli olan kalori miktarının ne olması gerektiği hakkında bilimsel
araştırmalar yapılmıştır. Sağlığın korunabilmesi için bu kalorileri sağlayacak besin miktarları
yanı sıra, gerekli protein, yağ ve karbonhidrat miktarları konusunda da belirlemelerde
bulunulmuştur. Bu kapsamda, farklı büyüklükteki aileler için toplam besin ihtiyacı
hesaplanabilmektedir.
TÜRK-İŞ’in bu çalışmasında, dört kişilik bir ailenin, bilimsel olarak belirlenmiş beslenme kalıbı
temel alınmaktadır. Anılan beslenme kalıbı, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Teknolojisi Yüksek
Okulu’ndan sağlanmıştır. Günlük kalori ihtiyacının hesabında, hem yetişkin kişiler hem de genç
ve çocuk nüfus dikkate alınmaktadır. Buna göre yetişkin erkek için 3500, yetişkin kadın için
2300, 15-19 yaş grubundaki erkek çocuk için 3200 ve 4-6 yaş grubundaki çocuk için 1600
kalorilik liste temel alınmıştır.
Çalışmada kullanılan besin grubunda şu besin maddeleri yer almaktadır:
Birinci grupta; süt, yoğurt, peynir… İkinci grupta; et, tavuk, balık, sakatat ürünleri, yumurta,
kuru bakliyat (nohut, mercimek, kuru fasulye, barbunya vb.)… Üçüncü grupta; meyve ve
sebze… Dördüncü grupta; ekmek, makarna, pirinç, bulgur, un, irmik, diğer tahıl unları… Beşinci
grupta; tereyağı, margarin, ayçiçeği yağı, zeytinyağı, zeytin, yağlı tohum (ceviz, fındık, fıstık
vb.), şeker, reçel, marmelat, bal, pekmez, tuz, baharat (kimyon, karabiber, pul biber, nane vb.),
çay, ıhlamur, salça…
5
Araştırmada, dört kişilik bir ailenin fizyolojik ihtiyaçları ile tutarlı, yeterli ve dengeli
beslenmesini sağlamak için gerekli olan kalori sayısı ve bunu karşılayacak besinlerin cins ve
miktarı temel alınmaktadır. Ankara’da çalışanların yoğun olarak alışveriş yaptıkları market ve
semt pazarları ayda iki-üç kez dolaşılarak fiyatlar derlenmekte ve yapılması gereken asgari
düzeydeki gıda harcaması tutarı hesaplanmaktadır.
“Açlık Sınırı” dört kişilik bir ailenin, sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için bir ayda gıda için
yapması gereken asgari harcama tutarını tanımlamaktadır.
İnsan onuruna yaraşır düzeyde yaşam sürdürebilmek için gereken harcama tutarı, hiç kuşku yok
ki, gıda ile sınırlı değildir. Gıda harcaması yanında giyim, konut, ulaşım ve diğer ihtiyaçlar için
gerekli tutarın da ayrıca hesaplanması gerekmektedir. “Yoksulluk sınırı” zorunlu ihtiyaçlar için
yapılması gereken toplam harcama tutarını ifade etmektedir.
Gıda dışındaki zorunlu harcamaların tutarını ayrıntılı olarak ve tek tek hesaplamak için
kullanılabilecek, “beslenme kalıbı” benzeri bir bilimsel ve objektif yöntem -maalesef- mevcut
değildir. Bu tutarın hesaplanmasında, genellikle aile bütçesi yöntemi kullanılmaktadır. Ailelerin
elde ettiği geliri ve temel ihtiyaçları için yaptıkları harcamaları gösteren çalışmalardan
yararlanılarak bir hesaplama yapılabilmektedir. Diğer bir ifadeyle, ailelerin toplam harcamaları
içindeki “gıda” payı temel alınarak gıda dışı harcamalara ulaşılmaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından, aile bütçesine yönelik anket çalışması
yapılmaktadır. TÜİK, ülke genelinde yaptığı anket ile ailelerin elde ettiği geliri ve tüketim
harcamalarını bulmaktadır. TÜİK’in 2003-2004 Hanehalkı Tüketim Harcamaları Anketi’ne göre
gıda harcamalarının toplam tüketim harcamaları içindeki payı yüzde 30,70 oranındadır.?
Hesaplamalarda bu oran esas alınmaktadır.
TÜRK-İŞ çalışması sonucu açıklanan yoksulluk sınırı tutarı, işçinin eline geçmesi gereken ücret
düzeyi değildir. Bu değerlendirme eksik bir yaklaşımın ifadesidir. Yoksulluk sınırı tutarı, ailenin
yapması gereken insan onurunun gerektirdiği harcama düzeyidir ve bir bakıma, haneye girmesi
gereken toplam gelirin alt sınırını ortaya koyan önemli bir göstergedir. Ancak çoğu zaman,
ücretli çalışan ailenin tek gelir kaynağı olduğundan yoksulluk sınırı tutarı olması gereken ücret
düzeyi olarak görülmektedir.
TÜRK-İŞ’in bu çalışmasıyla hesaplanan gıda harcama tutarında, aylar ve yıllar itibariyle
meydana gelen değişimi yansıtan oranları enflasyon verisi olarak değerlendirmek de ihtiyatlı bir
yaklaşımı gerektirmektedir.
Konfederasyonumuzun otuz iki yıldan bu yana her ay düzenli olarak yaptığı gıda harcaması
tutarındaki değişim, bir bakıma TÜİK’in açıkladığı tüketici fiyatlarındaki değişimin yönünü
ortaya koyan öncü gösterge niteliğindedir. Nitekim 1988-2018 yıllarını kapsayan dönemdeki
TÜİK tüketici fiyatları endeksindeki artış ile birlikte tüketici fiyatları içinde önemli alt harcama
grubu olan gıda harcamalarındaki yıllık ortalama değişim TÜRK-İŞ gıda harcaması ile
kıyaslandığında -neredeyse- paralel bir gelişme hemen dikkati çekmektedir.
Ancak, yinelemek gerekir ki, bu çalışma, tüketici fiyatları endeksi olarak değerlendirilmemelidir.
Dar gelirli ailelerin elde ettiği gelirin yeterli ve dengeli beslenme için gerekli harcamaları bile
karşılayabilecek düzeyde olmadığı açıktır. Aileler, düşük düzeydeki geliriyle beslenme ve
beslenme dışı harcamaları karşılayabilmek için çeşitli malların fiyatlarını da dikkate alarak
tüketim malları arasında tercihte bulunmak zorunda kalmaktadır. Çoğu zaman fiyatı yüksek olan
gıda maddeleri yerine fiyatı düşük olan gıda maddelerini seçmektedir.
Bu durumda olan aileler, büyük bir olasılıkla beslenme dışı harcamalarının (kira, ulaşım, yakıt,
elektrik ve benzerleri) bir kısmını da beslenme harcamalarından kısarak elde edebilmektedir.
Sonuçta, gelir düzeyinin düşük ve yetersiz olması, dar gelirli kişi ve ailelerin sağlıksız ve
dengesiz beslenme yapmasına yol açmaktadır.
TÜRK-İŞ tarafından hesaplanan açlık ve yoksulluk sınırı tutarları ile elde edilen gelir arasındaki
fark, çalışanların içinde bulunduğu geçim sıkıntısının boyutlarını ortaya koyan önemli bir
gösterge olmaktadır