TÜREB/Erden: Türkiye yenilenebilirdeki potansiyelini kullanmıyor - DW

Deutsche Welle Türkçe internet sitesinde yayınlanan habere göre, Türkiye'nin, rüzgâr ve güneş enerjisindeki potansiyelini tam olarak kullanmadığını belirten sektör temsilcileri, gerekli kapasite artışı yapıldığı takdirde Türkiye'nin bu alandaki üretimini katlayabileceğini belirtiyor.

"Türkiye, rüzgârda ve güneşte yeni rekorlar duymaya hazır olsun." Bu sözler Türkiye Rüzgâr Enerjisi Birliği (TÜREB) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Erden’e ait. Türkiye’nin elektrik üretiminde yaklaşık 100 bin megavatlık kurulu güce sahip olduğunu ve buradaki yüzde 10’luk payın rüzgâr santrallerinde bulunduğunu söyleyen Erden, "Önümüzde gidilecek çok yok var. Şu an günlük bazda rekorlar duyuyoruz ve bu rekorlu günler giderek artıyor. Yaz aylarında rüzgârda ve güneşte üretimin artması ve yeni projelerin de devreye girmesiyle çok daha fazla rekor duyacağız" dedi.

Son olarak 2 Nisan'da rüzgarın Türkiye’de elektrik üretimindeki payı yüzde 25.42’ye ulaşarak tüm zamanların rekoru kırılmıştı. Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ) verilerine göre, 2 Nisan tarihinde Türkiye'de 798 bin 857 megavatsaat elektrik üretildi. Üretimde yüzde 25.42 payla rüzgâr enerjisi santralleri ilk sırada yer aldı. Rüzgâr santrallerini, yüzde 17 ile linyit, yüzde 11,58 ile barajlı hidroelektrik santralleri takip etti.

Bu alanda daha fazla rekor duyulması gerektiğinin altını çizen Yenilenebilir Enerji Yatırımcıları Derneği (GÜYAD) Başkanı Cem Özkök de, yatırımların son dönemde yavaşladığına dikkat çekiyor. 2009 yılından itibaren Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması’nın (YEKDEM) döviz bazında uygulandığını ve bu süreçte rüzgârda, güneşte ve jeotermalde Türkiye’nin çok hızlı yatırımlar yaptığını belirten Özkök’e göre bu mekanizmanın yakın zamanda Türk Lirası’na dönemsinden sonra yatırımlar aniden hız kesti.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) ocak ayı sektör raporuna göre şu anda kurulu gücün yüzde 31.59’unu HES’ler, yüzde 10,71’ini rüzgar, yüzde 7.91’ini güneş, yüzde 1.68’ini jeotermal, yüzde 1.66’sını biyokütle santralleri oluşturuyor. Yani yenilenebilir enerjinin kurulu güçteki toplam payı yüzde 53.55. Kalan yüzde 46.45 bölümün yüzde 25.76’sı doğal gaz, yüzde 10.17'si linyit, yüzde 9.02'si ithal kömür, yüzde 0.84’ü taş kömürü, yüzde 0.4’ü asfaltit ve yüzde 0.25’i fuel oil’den oluşuyor.

Harekete geçmek gerekiyor
Özkök’e göre bu dağılıma bakıldığında Türkiye, bu alandaki potansiyelini tam anlamıyla kullanamıyor. Türkiye’nin yılda 5 bin megavat güneş, 5 bin megavat da rüzgâr kapasitesi eklemesi gerekiyor. Almanya’nın Türkiye’ye göre 3 kat daha az güneş ışınımına sahip olduğunu ancak 60 bin megavatı aşan güneş enerjisi gücüne sahip olduğunu hatırlatan Özkök, "Yaşadığımız enerji sorunu ortada. Enerji bütün ülkeler için büyük bir problem. Elimizde güneş gibi bir şans var. Yakın zamanda tükettiğimiz elektriğin yarısını buradan sağlayabiliriz. Çok yüksek potansiyelimiz var. Artık harekete geçmemiz şart" dedi.

Tekrar hızlanmamız gerekiyor
Almanya’nın, Danimarka’nın ve İspanya’nın şebekelerine bakıldığında ve oradaki yenilenebilir enerjinin büyümesi incelendiğinde Türkiye’nin de önünün açık olduğunu gördüklerini anlatan TÜREB Başkanı İbrahim Erden’e göre, "Rüzgârın kurulu güçteki mevcut payı yüzde 10. Ancak zaman zaman üretimdeki payının yüzde 20’lere geldiğini görüyoruz. Bizim şebekemiz bunun iki katından daha fazla rüzgâr ve güneşi kaldırabilir. Bu konuda adımları hızlandırmalıyız. 2030 yılında artan enerji ihtiyacını da düşündüğümüzde rüzgâr e güneşin payı yüzde 35’leri aşabilir. Hatta ihtiyacımızın yarısını bile karşılayacak bir noktaya gelebiliriz. Şimdiye kadar YEKDEM mekanizması ile çok hızlı bir süreç yaşamıştık ama son yıllarda yavaşladık. Tekrar hızlanmamız lazım. Bunun için de yılda en az 2 bin megavatlık ek kurulu güç gerekiyor. Hatta 2027-2030 arasında bunun daha da fazla olması şart" ifadelerini kullandı.

Daha fazla kapasite
Türkiye’nin yenilenebilir enerjide yeni yatırımları hayata geçirebilecek teknik yeterliliğinin bulunduğunun altını çizen Erden’e göre bu büyümenin gerçekleşmesi için planlanan kapasite tahsislerinin de gözden geçirilmesi gerek. Erden, bu anlamda rüzgâr 3 bin ve güneşte 3 bin megavatlık kapasite tahsislerinin talep edildiğini söylüyor. GÜYAD Başkanı Cem Özkök ise hem yeni yatırımların hızlandırılması gerektiğini hem de şebeke yatırımları için acil eyleme geçilmesi gerektiğini bildiriyor.

"Geçtiğimiz haftadan bir örnekle durumu anlatmak istiyorum. Ege Bölgesi’nde güçlü rüzgarlar sayesinde ciddi bir elektrik üretimi gerçekleşti. Bu sırada jeotermal santrallerine 'dur' emri verildi. Yani rüzgârdan elektrik üretimi çok arttı, şebeke daha fazlasını iletemeyeceği için jeotermal santraller durduruldu" diyen Özkök'e göre, 2022 yılında böyle bir durumun yaşanmaması gerekiyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen enerjinin çok değerli olduğunu hatırlatan Özkök, "Bizim bu şebekeyi güçlendirmemiz lazım. Gerekirse bunu yatırımcılar ile devlet beraber yapsın. Kışın yaşanan doğal gaz krizinin sanayiyi nasıl etkilediğini gördük. Sanayiciden üretimi azaltılması istendi. Şimdi bizim daha fazla güneş santralımız, daha fazla rüzgâr santralımız olsa bunun önüne kısmen geçebilirdik" değerlendirmesinde bulundu.

Şebekenin rolünün yenilenebilir enerji kaynakları için kritik olduğuna değinen İbrahim Erden ise, "Türkiye’nin nüfusu batı bölgelerde toplanmış durumda. Enerji talebinin büyük bölümü de burada. O yüzden enerjinin tüketildiği yerde üretilmesi çok değerli oluyor. Şu anda Batı Anadolu rüzgâr için biz enerji üssü konumunda. Şebeke de bu anlamda önem taşıyor. Bunu bir problem gibi görmeyip avantaja çevirmemiz gerekir" diyor.

Denizlerde de büyümek gerekiyor
Türkiye’nin özellikle rüzgardaki potansiyelini değerlendirmesi için deniz üstü rüzgâr santrallerine de daha fazla odaklanması gerektiğini aktaran Erden, "Dünyada bu konuda gelişmeler hızlanıyor. Türkiye, geçtiğimiz dönemde bir ihaleye çıkmıştı ancak gerekli şartlar oluşmamıştı. Şimdi deniz üstü rüzgâr santrali projeleri için yeni hazırlıklar yapılıyor. Bu Türkiye’yi başka bir seviyeye çıkaracaktır. Türkiye denizlerindeki deniz üstü projeler daha çok yüzer santraller olacak. Avrupa’daki gibi denize kazık çakılarak yapmak burada zor. O yüzden tersanecilik sektörüne de büyük işler düşüyor. Onlar da bu anlamda gelişmeleri yakından izliyor" söyleminde bulundu.

Güneş enerjisinin yaz aylarında kritik bir görev üstlendiğini anlatan Cem Özkök, "Yaz aylarında klima kullanımı çok artıyor. Bu artıştan kaynaklanan ek enerji talebinin sistem üzerindeki yükünü ise güneş enerjisi alıyor. Bizim güneşte daha hızlı büyümemiz gerekiyor" ifadesini kullandı.

Maç oynanırken kural değişiyor
Yatırımcının alınan kararlarla bir belirsizlik süreci yaşadığını anlatan Özkök, şunları söyledi: "Ben sabahları uyandığımda Resmi Gazete’ye bakmaya çekiniyorum. Sürekli değişiklikler oluyor. Maç oynanırken kural değişiyor. Finansman bulmak zorlaşıyor. Yatırımcı tedirgin oluyor. Son yapılan değişikliklerden sonra yeni proje hayata geçmedi. Burada yatırımcılar önünü görmek ister. Yabancı yatırımcılar gelmekten vazgeçiyor. Bizim bu piyasayı daha öngörülebilir hale getirmemiz lazım. Yoksa faturası ağır olacak."

Sektör temsilcilerine göre rüzgâr enerjisinde İzmir ve çevresi, güneş enerjisinde ise Konya ve çevresinde yakın zamanda daha da büyük gelişmeler yaşanacak.

  
 Sözkonusu habere aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
https://www.dw.com/tr/t%C3%BCrkiye-yenilenebilirdeki-potansiyelini-kullanm%C4%B1yor/a-61418207



Facebookta Paylaş