Merkez bankası, kontrol bandı dışında seyretmekte olan enflasyon ve liradaki değer kaybı gibi faktörlere rağmen para politikasında sabit kalmayı tercih etmektedir. Bu kapsamda, Sn. Şahap Kavcıoğlu yönetimi, ekonomistlerin çoğunun tahminlerine paralel olarak altıncı ayda da politika faiz oranını %14'te tuttu. Bu aksiyonsuzluk ile birlikte %73,5 ile 24 yılın en yüksek seviyesinde olan enflasyon ortamında politika faizi - enflasyon farkı rekor negatif seviyelerde kalmayı sürdürmektedir.
TCMB’nin politika açıklamasından öne çıkan noktalara bakacak olursak;
• Bir haftalık repo oranı %14'te değişmedi. Ekonomistlerin tamamına yakınının beklentisi de bu yöndeydi.
• Merkez bankalarının finansal piyasalarda artan belirsizliklerle baş edebilmek için yeni destekleyici tedbirler ve araçlar geliştirme çabalarını artırdıkları görülmektedir.
• Türkiye ekonomisinde dış talep desteğiyle güçlü büyüme 2Ç22’de de devam ediyor.
• Enerji fiyatları nedeniyle cari denge üzerindeki riskler devam etmektedir.
• PPK, güçlendirilmiş makroihtiyati politika setini kararlılıkla uygulamaya devam edecek ve gerektiğinde ek tedbirler alacaktır.
• Enflasyondaki artış, jeopolitik gelişmelerden kaynaklanan artan enerji maliyetleri, ekonomik temellerle desteklenmeyen fiyat oluşumlarının geçici etkileri, küresel enerji, gıda ve tarım emtia fiyatlarındaki artışın neden olduğu güçlü negatif arz şoklarından kaynaklanmaktadır.
• Merkez bankasının tüm politika araçlarında kalıcı ve güçlendirilmiş liraizasyonu teşvik etmek amacıyla politika çerçevesinin kapsamlı gözden geçirilmesi devam etmektedir.
• Para politikası aktarım mekanizmasının etkinliğinin güçlendirilmesi amacıyla inceleme süreci tamamlanan teminat ve likidite politikası uygulamalarına devam edilecektir.
Politika faizi, mevcut politika bileşenleri içinde beklenen %14'te kalmaktadır. Merkez bankasının enflasyonist faktörlere yönelik okumasında halen arz şokları ve jeopolitik nedeniyle enerji fiyatlarındaki artış yer etmektedir. Bu değerlendirme halen enflasyonist faktörlerin genel olarak küresel etkilerle oluştuğunun varsayıldığını ortaya koyarken, enflasyonla mücadele zemininin halen likidite, fiyat kontrolleri, yan piyasa araçları ve tüketime yönelik tedbirler kapsamında yürütülmek istendiği anlaşılıyor. Söz konusu yaklaşımda, TCMB’nin politika faizini hiçbir şekilde aktif olarak kullanmaması da küresel Merkez bankalarının 1980’lere benzer bir enflasyon ortamından kaçınmak için uyguladığı sıkılaştırıcı para politikalarına katılmayan görüntüsünü devam ettirdiğini göstermektedir.
Enflasyon halen %80’lere yakınsayan bir şekilde artış eğilimini sürdürüyor ve liranın faiz desteğinden yoksunluğu, konvansiyonel olmayan bir politika zemininde dünyada faizler artarken liranın dayanıklılığının daha sert test edilmesine yol açacaktır. Fed ve Avrupa Merkez Bankası gibi trend belirleyici finansal aktörler küresel parasal sıkılaştırma furyasının başını çekerek faiz oranlarını yükseltiyor. Küresel olarak, 2022'nin başından bu yana 60'tan fazla merkez bankası borçlanma maliyetlerini artırdı. Geçen hafta Fed 1994'ten bu yana en büyük hamlesini yaptı ve İsviçre yıllar süren politika yaklaşımını değiştirir şekilde beklenmedik bir hamleyle faiz oranlarını artırdı. Lira, böyle bir ortamda hali hazırda bu sene için dolara karşısında %23 oranında bir değer kaybına maruz kalmış ve gelişen piyasalar içindeki en kötü performansı sergilemiş durumda. Daha değersiz bir lira, yurtiçindeki fiyat baskılarını da yoğun şekilde artırıyor, ki başta enerji olmak üzere girdi fiyatlarındaki global baskılara, döviz kaynaklı fiyatlamalar da eklenince enflasyon oranları yurtdışındaki emsal ülkelerden de kopuk bir şekilde artmayı sürdürmektedir.
Enflasyon oranları ve TRY’nin değer kaybının karşılaştırması… Kaynak: Bloomberg, TÜİK
Bilindiği gibi, Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan da birkaç gün önce faiz indirimlerinin yeniden başlatılması yönündeki değerlendirmelerini yeniden dile getirmişti. Erdoğan’ın bu görüşlerinin temelinde de, birçok ekonomi otoritesinin ve Merkez bankacılarının düşündüğünün tersi şekilde daha yüksek faiz oranlarının fiyat artışlarını körüklediği şeklindeki görüşü yatmaktadır. Bu doğrultuda da enflasyon perspektifi, daha düşük borçlanma maliyetlerinin enflasyonu düşüreceği şeklinde bir görüş çerçevesinde hareket planı oluşturulmasını beraberinde getirmektedir. Ekonomi yönetimi ve hükümetin büyüme yanlısı politikalardaki ısrarcı duruşu, Kavcıoğlu yönetiminin de faizleri ilerleyen aylarda artırmamasına yönelik beklentilerin ana kaynağını oluşturuyor. Kavcıoğlu, son politika açıklamalarından birinde Türkiye'nin sırf başkaları yapıyor diye faiz artırmasına gerek olmadığını söylemişti.
Ekonomi yönetiminin büyüme perspektifine sıkı sıkıya bağlı kalması, küresel parasal sıkılaştırma hareketlerine rağmen Merkez Bankası'nın geniş politika tarafında kalmaya devam edeceğini de göstermektedir. Bu noktada tabii ki küresel konjonktür hem reel ekonomi hem de para hareketleri için risk noktasında olduğundan döviz kuru ve enflasyonu besleyen unsurlar normalde göz ardı edilemez. Bu tür risk faktörleriyle başa çıkma rolü, liraizasyon politikasına devredilmeye devam etmektedir. Politika yapıcılar kredi büyümesini frenlemek ve rezervleri yeniden inşa etmeye çalışırken lirayı tasarruf sahipleri için daha çekici hale getirmek için önlemler almakta. Yeni önlemlerin liranın istikrarını korumak ve enflasyonu kontrol altına almak yolunda çok etki yapamadıkları ve oyunun yönünü değiştiremedikleri görülmektedir.
Küresel konjonktür, önümüzdeki aylarda ihracat performansının düşeceğini, cari denge tarafında zorlanan bir kompozisyon içinde olmaya devam edeceğimizi ve aynı zamanda Fed'in faiz artırımlarını düşük finansal tamponlarla karşılayacağımızı gösteriyor. Büyüme ve fiyat istikrarına yönelik makro ihtiyati tedbirler açısından ekonomik otoritelerin likidite, piyasa mekanizması ve swap gibi yan enstrümanlar açısından halen aktifleşme modunda olduğunu biliyoruz. Diğer yandan, faiz artırımı konusunda zaten zayıf olan önceki beklentilerin tamamen silinmesi ve olası faiz indirimlerinin denge bozucu etkileri nezdinde özellikle enflasyon beklentileri ve risk profilinden ileri gelen yüksek CDS kompozisyonu borçlanma maliyetlerinin piyasa mekanizması içinde düşmesinin zor olduğunu ve kredi / mevduat faizlerinin bundan yukarı yönlü olarak etkilenebileceğini göstermektedir. Bu da finansal gevşeme perspektifine tezat oluşturacak ve bankaların fonlama kompozisyonları ile kredi çıkışları arasında kopuk bir aktarım mekanizmasına işaret edecektir. Böyle bir politika doğrultusunda faiz oranlarının değiştirilmesi şu an için beklenen bir durum değil
https://terayatirim.com/arastirma/teradan-notlar/230620221307
Enver Erkan
Araştırma - Başekonomist
Tera Yatırım Menkul Değerler A.Ş.
www.terayatirim.com
***
Yasal Uyarı
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.