Ekonomi politikaları normalleşirken, risk algısındaki iyileşme de korunuyor…
? TCMB 22 Haziran’daki PPK toplantısında beklendiği gibi enflasyonist risklere dikkat
çekerek faiz artırım döngüsünü başlattıysa da, Haziran ve Temmuz toplantılarındaki 650
ve 250 bazpuanlık faiz artışları piyasa beklentilerini karşılamadı. 22 Haziran’daki sınırlı
faiz artışı sonrasında $/TL kuru 23,50 civarındaki seviyelerden önce 26,00, ilerleyen
günlerde de 27,00’li seviyelere kadar yükseldi. Böylece $/TL’de son dönemde yaşanan
değer artışı kabaca %40’ı buldu. 20 Haziran’da yayınladığımız önceki strateji
raporumuzda paylaştığımız gibi, TL’deki kademeli değer kaybı makro senaryomuz
dahilinde olsa da, kısa sürede bu orandaki değer kaybının beklentilerimizi aştığını
belirtmek gerekiyor, ki bunu da faiz artış hızının piyasa beklentilerinin çok altında
kalmasına bağlayabiliriz.
? TCMB’nin 750 baz puanlık son faiz artırım adımının ardından, ticari kredi faizlerindeki
referans faiz (mevcutta %31,3) üzerinden 1,8’lik katsayı da dikkate alındığında, ticari
kredi faizlerindeki üst sınır da kabaca %38’den %56’ya yükselmiş oldu. Buna göre,
önümüzdeki günlerde KKM’den çıkışı teşvik edici adımların da etkisiyle hem kredi
faizlerinde hem de TL mevduat faizlerinde hızlı yükselişler (mevduatta %40’ın, kredilerde
%50’nin üzerine) görebiliriz.
? Politika faizinin üst sınır olduğu varsayılan %25 seviyesine yükseltilmesine karşın, parasal
sıkılaştırmanın kademeli olarak güçlendirileceği ifadesinin metinde tutulması, faiz
artışlarının devam edebileceğine işaret ediyor. Buna göre, politika faizinin birkaç ay içinde
%35 seviyelerine yükseltilebileceğini düşünüyoruz.
? Seçimlerin ardından hükümet de hızla bozulan bütçe açığını kontrol etmek üzere bir dizi
vergi artışına gitti. Vergi artışları beklentimiz dahilinde olsa da, özellikle akaryakıtta
%200’ü aşan maktu ÖTV artışı beklentilerimizin oldukça üzerinde gerçekleşti.
? Kurdaki yükseliş ve vergi artışlarının beklentilerimizin ötesine geçmesi, akaryakıt
zamlarının dolaylı enflasyonist etkileri ve bu gelişmelerin fiyatlama davranışlarında yol
açtığı bozulmayı dikkate alarak sene sonu TÜFE enflasyonu tahminimizi 26 Temmuz’da
%55’ten %69’a revize etmiştik. Ancak mevcut enflasyon görünümü bu tahmin üzerindeki
risklerin yukarı yönlü olduğuna ve TÜFE enflasyonunun en geç 2024 içinde %70-80
aralığına doğru yönlenebileceğine işaret ediyor
TL mevduat faizleri %60’ı aşan enflasyon beklentilerine yaklaştığı ölçüde, ilerleyen dönemde
TL’de değer kaybı baskısı hafifleyebilir. Uluslararası rezervlerdeki güçlenme ve Ortadoğu
bölgesinden beklenen sermaye girişleri de TL’deki değer kaybı baskısını bir süre
sınırlandırabilir. Bununla beraber, dış ticaret dinamikleri ve enflasyon görünümü kur üzerinde
baskı yaratmaya devam edecektir. Temmuz ve Ağustos’ta kümülatif enflasyon neredeyse
%20’ye ulaştı ve önümüzdeki aylarda parasal sıkılaştırmaya rağmen %4-5 civarında aylık
enflasyon rakamları görülmesi mümkün görünüyor. Bu durum da “kur artışı - enflasyon artışı
- ücret artışı” spiralini derinleştirebilir. TCMB’nin KKM’den çıkışları teşvik ettiği ve KKM’den
dönüşlerin çok yoğun olduğu önümüzdeki birkaç aylık dönemde, bireylerin potansiyel döviz
talebi de kur üzerinde ek bir baskı unsuru olabilir.
? Yukarıda saydığımız tüm bu unsurları bir arada değerlendirdiğimizde, $/TL kurunu sene
sonunda 29,50 seviyesinde (riskler yukarı yönlü olmak üzere) öngörüyoruz (varsayıyoruz).
? İhracat ve sanayi üretimindeki zayıflığa karşın, iç talebin çok güçlü katkısıyla hizmet
sektörlerinin sürüklediği dengesiz büyüme görünümü sürüyor. Talebin güçlü seyretmesinde,
enflasyonist ortamda talebi sürekli öne çekme eğilimi etkili olurken, kredi kartı faizlerinin
enflasyonun çok altında kalması da bu eğilimi destekliyordu (örneğin nakit çekim gecikme
faizi Haziran’da %22 idi). Ancak, son politika faizi artışlarıyla beraber bu oran de %59’a ulaştı
ve ek politika faizi artışlarıyla bu oran 2-3 ay içinde %80’e yaklaşabilir. Faizlerdeki bu artış
eğiliminin özellikle son çeyrekten itibaren iç talepte sert bir yavaşlamaya yol açabileceğini ve
bunun da GSYH büyümesini %1-2 aralığına çekebileceğini düşünüyoruz. Bu potansiyel geri
çekilmeye karşın, 2023 yılı GSYH büyümesinin yılın ilk yarısındaki büyüme performansının
yardımıyla %3,5 civarında gerçekleşebileceği görülüyor.
? Cari açık Temmuz sonrasında altın ve enerji ithalatındaki gerileme sayesinde düşüşe
geçebilir. Buna göre, mevcutta 56,5 milyar $ seviyesindeki cari açığın Temmuz’a 58 milyar $
civarına yükseldikten sonra, sene sonunda 50 milyar $, 2024’ün ilk çeyreğinde 40-45 milyar
$ seviyelerine gerileyebileceğini düşünüyoruz.
? Kredi derecelendirme kuruluşlarının bu sene görünüm iyileştirmelerine gitmelerini mümkün
görmekle beraber, Fitch ve S&P özelinde olası kredi notu artışlarının 2024’e sarkabileceğini
düşünüyoruz.
Gedik Yatırım Menkul Değerler A.Ş.
www.gedik.com
***
Yasal Uyarı
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.