ekonomim.com internet sitesinde yayınlanan habere göre; Harvard Üniversitesi ekonomi profesörü Jeffrey Frankel Türkiye'nin hiperenflasyon konusunda muhtemelen uçurumun kenarından döneceğini, ancak hükümetin faiz oranlarını indirerek enflasyonla mücadele edilmesi şeklindeki geleneksel olmayan modelinin hiç başarılı olma şansı bulunmadığını söyledi. EKONOMİ gazetesine konuşan Frankel, küresel enflasyonun yaklaşık 4 puan yükseldiği bir yılda Türkiye'de enflasyonun 60 puan yükseldiğine bakılırsa, basit bir hesabın Türkiye'deki enfl asyonun yüzde 93'ünün kendi politikalarının bir sonucu olduğunu ortaya koyduğunu da belirtti.
Küresel görünüme ilişkin görüşlerini de paylaşan Frankel 2023'te küresel ekonominin de ABD'nin de resesyona gireceğinin kesin olmadığına ancak, merkez bankalarının yüksek enflasyonla mücadele için başvurduğu faiz artırımları nedeniyle durgunluk veya en azından küresel bir yavaşlama riskinin kesinlikle normalden daha yüksek olduğuna dikkat çekti. Frankel “Küresel çapta yükselen faiz oranları, yavaşlayan büyüme ve Ukrayna’nın işgaliyle artış kaydeden petrol fiyatları elbette Türkiye için işleri daha da zorlaştırıyor” dedi.
Akademik kariyerini halen Harvard Üniversitesi Kennedy School’da James W. Harpel Sermaye Oluşumu ve Büyüme Profesörü olarak sürdüren Jeffrey Frankel özellikle büyüme ve gelir eşitsizliği alanındaki çalışmalarıyla öne çıkıyor. ABD Ulusal Ekonomik Araştırmalar Bürosu (NBER) üyesi olan Frankel eski ABD başkanları Ronald Reagan ve Bill Clinton'ın ekonomi danışmanları arasında da yer aldı.
“2023’TE KÜRESELDE RESESYON KESİN DEĞİL”
2023'te küresel ekonomideki görünümü nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir resesyon beklentisi var ve bunun Türkiye'ye yansımaları ne şekilde olacak?
Konuşulanların aksine esasında 2023'te küresel ekonominin de ABD'nin de resesyona gireceği kesin değil. Ancak, çok sayıda merkez bankasının yüksek enflasyonla mücadele için başvurduğu faiz artırımları nedeniyle, durgunluk veya en azından küresel bir yavaşlama riski kesinlikle normalden daha yüksek. Küresel çapta yükselen faiz oranları, yavaşlayan büyüme ve Ukrayna’nın işgaliyle artış kaydeden petrol fiyatları elbette Türkiye için işleri daha da zorlaştırıyor.
Dünya genelinde enflasyonla mücadele için politika faizleri artırılırken, Türkiye faiz oranlarını düşürüyor. Bu politikanın sonucu sizce ne olur?
Öncelikle, Türk hükümetinin faiz oranlarını düşürerek enflasyonla mücadele edebileceği şeklindeki geleneksel olmayan teorisinin hiç başarılı olma şansı yok. Düşük faiz oranlarının sermaye girişlerini caydırmasıyla lira değer kaybederken, bu da doğrudan enflasyonu besliyor ve bu nedenlerle uygulanmakta olan modelin başarılı olamayacağı çok açık.
Türkiye'de son bir yıldaki enflasyon artışının ne kadarı dünyadaki gelişmelerden, ne kadarı Türkiye'nin uyguladığı para politikasından kaynaklanmış olabilir?
Küresel enflasyonun yaklaşık 4 puan yükseldiği bir yılda Türkiye’de enflasyon 60 puandan fazla yükselmiş. Buna göre, basit bir hesaplama Türkiye’deki enfl asyonun yüzde 93’ünün kendi uyguladığı politikaların bir sonucu olduğunu, kendi ürünü olduğunu son derece açık bir şekilde gösteriyor.
Türkiye’de parasal teşvik gücünü kaybetti
Türkiye, 1970'lerden 2000'lerin başlarına kadar 30 yılı aşkın bir süre yüksek enflasyonla yaşadı, ancak teknik olarak hiperenflasyon (ayda %50'nin üzerinde) yaşanmadı. Sizce Türkiye'deki enfl asyonist süreç hiperenfl asyona gider mi?
Türkiye hiperenflasyon konusunda muhtemelen uçurumun kıyısından dönecektir. Ancak şimdiden, yüzde 80'lerdeki enflasyonla bile parasal teşvikin genel anlamda gücünü kaybettiği ve enflasyonun ekonomik büyümeyi engellemeye başladığı bir süreç yaşanıyor.
Sözkonusu habere aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
https://www.ekonomim.com/ekonomi/prof-jeffrey-frankel-enflasyon-turkiyenin-kendi-politikalarinin-bir-sonucu-haberi-675263