Merkez Bankası 'Enflasyon Raporu 2018-1'i yayımladı

Merkez Bankası 'Enflasyon Raporu 2018-1'i yayımladı. Raporun genel değerlendirme bölümü aşağıda yer alıyor:
Küresel iktisadi faaliyet ve ticaret hacmindeki canlanma ve finansal piyasalardaki oynaklıklarda gözlenen
düşük seyrin katkısıyla küresel risk iştahı gücünü korumakta, gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy
girişleri istikrarlı görünümünü devam ettirmektedir (Grafik 1.1). Küresel enflasyon emtia ve petrol
fiyatlarındaki değişimlere bağlı olarak dalgalansa da, çekirdek enflasyon düşük seviyelerde yatay bir seyir
izlemektedir. Bu kapsamda, başta ABD Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) olmak üzere,
gelişmiş ülke merkez bankaları para politikasında normalleşme adımlarını ılımlı bir hızda devam
ettirmektedir. Söz konusu adımların büyük ölçüde beklentiler paralelinde gerçekleşmesi nedeniyle
gelişmiş ülkelerin uzun vadeli faizlerindeki artışlar sınırlı kalmıştır

Eylül ayı FOMC toplantısında Fed’in normalleşme sürecindeki kararlılığını vurgulaması dolayısıyla
gelişmekte olan ülkelerin risk primlerinde geçici artışlar gözlenmiştir. Türkiye’nin ülke risk primi Eylül ayı
ortalarından Kasım ayının ikinci yarısına kadar geçen dönemde jeopolitik gelişmelerin de etkisiyle diğer
gelişmekte olan ülkelerden bir miktar olumsuz yönde ayrışmıştır. Ancak, Kasım ayı sonundan bu yana
TCMB tarafından alınan politika önlemleri, küresel risk iştahındaki toparlanma ve jeopolitik risklerin
azalması sayesinde döviz kuru oynaklıkları, piyasa faizleri ve risk primi gibi finansal göstergelerde iyileşme
kaydedilmiştir. Mevcut Rapor döneminde, Türkiye’ye yönelen portföy akımları bahsi geçen gelişmeler
çerçevesinde bir miktar dalgalansa da, yılın ikinci ve üçüncü çeyreğindeki güçlü girişlerin katkısıyla portföy
akımları 2017 yılını birikimli olarak geçmiş yıllar ortalamasının üzerinde tamamlamıştır. 2017 yılı
ortalarından itibaren Kredi Garanti Fonu (KGF) kefaletli kredilerde limitlere yaklaşılması nedeniyle ticari
kredilerde bir miktar ivme kaybı gözlenmiş; ancak iktisadi faalliyetteki olumlu görünümün etkisiyle
bankaların kredi verme iştahı yılın son çeyreğinde de devam etmiştir.
Tüketici enflasyonu, Türk lirasının döviz kuru sepeti karşısındaki değer kaybı ve başta petrol olmak üzere
ithalat fiyatlarındaki artışlar nedeniyle bir önceki çeyrek sonuna kıyasla 0,72 puan artarak 2017 yılını yüzde
11,92 seviyesinde tamamlamıştır. Toplam talep koşulları enflasyondaki yukarı yönlü seyri desteklerken,
kuvvetlenen maliyet yönlü etkilerin üretici fiyatlarını önceki iki çeyreğe kıyasla önemli ölçüde
ivmelendirdiği ve tüketici fiyatları üzerinde baskı oluşturduğu gözlenmiştir. İktisadi faaliyet, yılın üçüncü
çeyreğinde, Ekim Enflasyon Raporu’nda ortaya konulan görünümle uyumlu biçimde güçlü seyrini
korumuştur. Öncü göstergeler, iktisadi faaliyetin son çeyrekte gücünü koruduğuna işaret etmektedir.
Dayanıklı tüketim mallarına verilen teşviklerin sona ermesini takiben, dördüncü çeyrekte özel tüketimin
bir miktar zayıfladığı, diğer taraftan makine teçhizat yatırımlarının dönemlik bazda toparlanmayı
sürdürdüğü tahmin edilmektedir. Bu dönemde ihracattaki güçlü seyrin devam ettiği, ithalat artışının ise
ikinci ve üçüncü çeyreklerdeki yüksek oranların ardından bir miktar yavaşladığı görülmektedir. İthalattaki
bu görünüm, iktisadi faaliyetteki sınırlı ivme kaybı ve döviz kuru gelişmelerinin yanı sıra altın ithalatındaki
yavaşlamadan kaynaklandığı değerlendirilmektedir. 2018 yılında reel kurdaki birikimli değer kayıpları ve
küresel büyümenin güçlenmesiyle birlikte ihracatın büyümeye desteğini sürdürmesi beklenirken, KGF
kefaletli kredi desteğinin 2017'ye göre daha sınırlı olsa da sürdürülecek olması yurt içi talebi desteklemeye
devam edecektir.

1.1 Para Politikası Uygulamaları ve Finansal Piyasalar

TCMB, enflasyon görünümündeki bozulmayı sınırlamak amacıyla 2017 yılı boyunca parasal sıkılaşmayı
kademeli olarak güçlendirmiştir. Yıl boyunca para politikasının öngörülebilirliği de önemli ölçüde artmıştır.
2017 yılının ilk yarısında alınan eşgüdümlü politika kkararları, finansal koşullar üzerinde ek bir sıkılık
oluşturmadan döviz kurundan kaynaklanan maliyet yönlü enflasyonist baskıları hafifletmeyi hedeflemiştir.
Destekleyici teşvik ve tedbirlerin katkısıyla, 2017 yılında iktisadi faaliyet güç kazanmıştır. Toplam talep ve
kredi koşulları enflasyondaki iyileşmeyi geciktirmiştir. 2017 yılının son çeyreğinde, fiyatlama davranışlarına
dair risklerin devamına dikkat çeken TCMB, para politikasının sıkılığını kademeli olarak güçlendirmiştir.
2017 yılının Kasım ayında, döviz kurunda yaşanan oynaklıkların ve ekonomik temellerden uzaklaşan fiyat
oluşumlarının fiyat istikrarı ve finansal istikrar üzerinde yaratabileceği olumsuz etkileri bertaraf etmek
amacıyla bazı likidite tedbirleri alınmıştır. Bu çerçevede, TCMB bünyesinde faaliyette bulunan
Bankalararası Para Piyasasında bankaların borç alabilme limitleri 22 Kasım 2017 tarihinden geçerli olmak
üzere gecelik vadede yapılan işlemler için sıfıra düşürülerek, TCMB fonlamasının tamamı GLP kanalıyla
yappılmaya başlanmıştır (Grafik 1.1.1). Buna bağlı olarak TCMB’nin ağırlıklı ortalama fonlama faizi GLP borç
verme faizi olan yüzde 12,25 seviyesinde oluşmuştur Grafik (1.1.2). Ayrıca TCMB, döviz likiditesini
destekleyici çeşitli önlemler almış ve 20 Kasım 2017 tarihinde reel sektörün döviz kuru riskinin etkin
yönetilmesi amacıyla TL Uzlaşmalı Vadeli Döviz Satım ihaleleri düzenlemeye başlamıştır. 2017 yılı Aralık ayı
PPK toplantısında enflasyonun bulunduğu yüksek seviyeler ile yaşanan maliyet gelişmelerinin beklentiler
ve fiyatlama davranışlarına dair riskleri artırdığını vurgulayan TCMB, GLP borç verme faiz oranını yüzde
12,75’e yükseltmiştir. TCMB, 2018 yılı Ocak ayı PPK kararında, enflasyon görünümünde baz etkisi ve geçici
faktörlerden bağımsız, belirgin bir iyileşme ve hedeflerle uyum sağlanana kadar para politikasındaki sıkı
duruşu kararlılıkla sürdüreceğini ifade etmiştir.
Son dönemde jeopolitik risklerin bir miktar azalması ile uzun vadeli kur takası faizlerinde bir önceki Rapor
dönnemine göre gerileme gözlenirken kısa ve orta vadeli kur takası faizleri para politikasındaki sıkılaşmaya
paralel olarak yükselmiş ve getiri eğrisinin negatif eğimi bir miktar daha belirginleşmiştir (Grafik 1.1.3).
Kasım ayı sonundan bu yana Türk lirasının ima edilen oynaklığı diğer gelişmekte olan ülke para birimlerine
benzer şekilde gerileme kaydetmiştir

2017 yılı son çeyreğinde, çeşitli sektörlerdeki KDV indirimlerinin sona ermesine ilaveten, baz etkilerinin de
katkısıyla tüketici kredileri artış hızı gerilemiştir. Söz konusu dönemde, Hazine destekli KGF kefalet
teşvikinin önceden ilan edilen sınırlara yaklaşmış olmasının etkisiyle ticari kredilerdeki dengelenme süreci
devam etmiş; toplam kredi büyüme hızı yatay seyretmiştir (Grafik 1.1.5). Tüm bu gelişmelerin
toplulaştırılmış bir göstergesi niteliğinde olan Finansal Koşullar Endeksi (FKE), 2017 yılı genelinde, toplam
finansal koşulların iktisadi faaliyetteki canlanmayı desteklediğine işaret etmektedir

1.2 Makroekonomik Gelişmeller ve Temel Varsayımlar
Enflasyon
Tüketici enflasyonu 2017 yılsonunda yüzde 11,92 ile Ekim Enflasyon Raporu tahmininin üzerinde
gerçekleşmiştir (Grafik 1.2.1). Benzer şekilde işlenmemiş gıda ve alkol-tütün dışı tüketici enflasyonu da
öngörülenden daha yüksek seyretmiştir (Grafik 1.2.2). Bu dönemde gıda enflasyonu yüzde 13,79’a
ulaşarak öngörülerin önemli ölçüde üzerinde kalırken, Türk lirasındaki hızlı değer kaybı ile uluslararası
petrol ve diğer girdi fiyatlarındaki belirgin artış da enflasyon üzerinde belirleyici olmuştur. Bu dönemde
iktisadi faaliyetteki güçlü seyir de enflasyondaki yükselişi destekleyen bir diğer unsur olmuştur.

Yılın dördüncü çeyreğinde, hizmet grubu yıllık enflasyonunda gözlenen sınırlı azalışa karşılık, temel mal,
gıda ve enerji grubu enflasyonlarındaki artışla birlikte tüketici enflasyonu bir önceki çeyreğe kıyasla
yükselmiştir (Grafik 1.2.1). Bu dönemde Türk lirasında gözlenen değer kaybı sonucu başta dayanıklı mallar
olmak üzere temel mal enflasyonu belirginn şekilde artmıştır (Grafik 1.2.3). Bunun yanında, mobilya ile
beyaz eşya sektörlerindeki geçici vergi indirimlerinin sona ermesi, belirli sektörlerde toplam talebin güçlü
olması ve giyim grubunun ağırlık sistemindeki yöntem değişiminin etkileri temel mal enflasyonundaki
yükselişte belirleyici olmuştur. Gıda enflasyonunda çeyrek genelinde kaydedilen artışta, işlenmemiş gıda
grubundaki dalgalı seyre karşın, daha ziyade süt ürünleri kaynaklı olarak işlenmiş gıda fiyatları etkili
olmuştur. Enerji fiyatları ise uluslararası petrol ve diğer girdi maliyetlerindeki gelişmelere bağlı olarak
yükselmeye devam etmiştir.
Üretici fiyatları kaynaklı baskılar, bu çeyrekte, döviz kuru gelişmeleri ile petrol ve diğer emtia fiyatlarındaki
artışlara bağlı olarak güçlenmiştir. İktisadi faaliyetin güçlü seyri maliyet baskılarının enflasyon üzerinde
hissedilir olmasında rol oynamıştır. Enflasyonun ulaşmış olduğu yüksek seviye, geriye dönük endeksleme
mekanizmasının güçlü olduğu alt kalemleri olumsuz etkilemiiştir. Orta vadeli enflasyon beklentileri
yükselişini sürdürerek tarihsel olarak yüksek düzeylere ulaşmıştır. Bu görünüm altında çekirdek enflasyon
göstergelerinin yıllık enflasyonları bir önceki çeyreğe kıyasla artarak yüzde 12,3 seviyesine ulaşmıştır.
Çekirdek göstergelerin ana eğilimi ise yüksek seviyelerini korumuştur

Arz ve Talep
İktisadi faaliyet, yılın üçüncü çeyreğinde, Ekim Enflasyon Raporu’nda ortaya konulan görünümle uyumlu
şekilde yurt içi talep kaynaklı olarak gücünü korumuştur (Grafik 1.2.5). Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH)
üçüncü çeyrekte dönemlik olarak yüzde 1,2 oranında artarken, baz etkisi, çalışılan gün sayısındaki artış ve
iktisadi faaliyetin ana eğilimindeki güçlü seyre bağlı olarak yıllık büyüme yüzde 11,1 gibi yüksek bir oranda
gerçekleşmiştir. Bu dönemde yıllık büyüme temelde yurt içi talepten kaynaklanmıştır (Grafik 1.2.6). Talep
bileşenleri açısından bakıldığında, vergi indirimlerine konu olan gruplardaki artışın da desteğiyle özel
tüketim harcamaları yılllık büyümeye en yüksek katkıyı veren kalem olurken, makine-teçhizat yatırımları
beş çeyreğin ardından yıllık büyümeye yeniden pozitif katkı yapmıştır. Öte yandan, yurt içi talepteki
toparlanma ve altın ticaretindeki artışla birlikte ithalat üçüncü çeyrekte yüksek oranlı bir artış sergilemiştir.
Böylece, ihracattaki olumlu seyre rağmen net ihracatın yıllık büyümeye katkısı üçüncü çeyrekte oldukça
sınırlı kalmıştır.

Son dönemde açıklanan veriler, iktisadi faaliyetin 2017 yılı son çeyreğinde de gücünü koruduğuna işaret
etmektedir. Vergi teşviklerinin etkisiyle öne çekilen talebin yavaşlamasıyla özel tüketimde bir miktar ivme
kaybı gözlenirken, yatırımlardaki canlanma devam etmektedir. Dış ticaret tarafında ise turizm
sektöründeki iyileşmenin de katkısıyla mal ve hizmet ihracatındaki artış eğilimi devam etmektedir. İç
talebin daha ılımlı büyümesi, Türk lirasındaki reel değer kaybı ve altın ithalatındaki yavaşlama sonucu
ithalatta ivme kaybı gözlenmektedir. Böylece son çeyrekte, yurt içi taalebin çeyreklik büyümeye katkısı
azalırken, net ihracatın katkısının ise artması beklenmektedir. Reel olarak ihracattaki artış ve ithalattaki
ivme kaybına karşılık başta petrol olmak üzere ithalat fiyatlarında gözlenen belirgin yükseliş, cari işlemler
dengesinde yılın son çeyreğinde sınırlı bir bozulmaya neden olmuştur.
Baz etkisi ve talep uyarıcı politikalar gibi 2017 yılına özgü unsurların desteğinin azalması ile birlikte 2018
yılında iktisadi faaliyetin ana eğilimine yönelerek kademeli olarak potansiyel düzeyine yakınsayacağı
öngörülmektedir. Reel kurdaki birikimli değer kayıpları ve küresel büyümenin istikrar kazanmasıyla birlikte
2018 yılında ihracatın büyümeye desteğinin sürmesi ve cari dengeyi olumlu etkilemeye devam etmesi
beklenmektedir (Grafik 1.2.7). KGF kefaletli kredi desteğinin 2017'ye göre daha sınırlı olsa da 2018 yılında
da devam edecek olması yurt içi talebi destekleyen bir faktör olacaktır. İktisadi faaliyetteki toparlanmanın
sektörel yayılımının artmasıyla birlikte büyümenin işgücü piyasasına yansımaları belirginleşmektedir. Diğer
yandan istihdamdaki artışların yanında katılım oranının da artması işsizlik oranlarındaki düşüşü
sınırlamaktadır (Grafik 1.2.8). Büyümenin istikrarlı bir biçimde sürmesiyle istihdam imkânlarını
genişletecek yatırımlardaki artışın ve işsizlik oranlarındaki düşüşün kademeli olarak devam edeceği
öngörülmektedir

Petrol, İthalat ve Gıda Fiyatları
Yakın dönem gelişmeleri çerçevesinde, önümüzdeki döneme ilişkin ham petrol fiyatları varsayımı Ekim
Enflasyon Raporu’na göre belirgin biçimde yukarı yönlü güncellenmiştir. Yıllık ortalamalar itibarıyla ham
petrol fiyatları varsayımı 2018 yılı için 56 ABD dolarından 66 ABD dolarına yükseltilmiştir. Ham petrol ve
diğer enerji kalemlerinin yanı sıra endüstriyel metal gibi üretime girdi oluşturan emtia fiyatlarında da son
dönemde yükseliş gözlenmiştir. Bu çerçevede, ABD doları cinsinden ithalat fiyatları varsayımında da 2018
yılı için yukarı yönlü güncelleme yapılmıştır (Grafik 1.2.9 vve Grafik 1.2.10).
Yılın üçüncü çeyreğinde düşüş gösteren yıllık gıda enflasyonu, son çeyrekte 1,28 puan yükselerek yüzde
13,79 olmuştur. Böylece, gıda enflasyonu Ekim Enflasyon Raporu’nda öngörülen seviyenin üzerinde
gerçekleşmiştir. İşlenmiş gıda enflasyonu bu dönemde gıda enflasyonundaki yükselişin ana belirleyicisi
olmuştur. Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi (Gıda Komitesi)
gündemindeki tedbirler de dikkate alınarak, gıda enflasyonu varsayımı 2018 ve 2019 yıl sonu için yüzde 7
olarak korunmuştur

Maliye Politikası ve Vergi Ayarlamaları
Orta vadeli tahminler üretilirken, mali disiplinin korunacağı ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ile
vergilerde öngörülmeyen bir artış gerçekleşmeyeceği varsayılmıştır. Tahminler üretilirken vergi
ayarlamalarının ve yönetilen/yönlendirilen fiyatların OVP projeksiyonları ve otomatik fiyatlama
mekanizmaları ile uyumlu olacağı öngörülmüştür. Maliye politikasının orta vadeli duruşu için de 2018-
2020 dönemini kapsayan OVPP projeksiyonları temel alınmıştır.
1.3 Enflasyon ve Para Politikası Görünümü
Enflasyonu düşürmeye odaklı ve sıkı bir politika duruşu altında, enflasyonun yüzde 5 hedefine kademeli
olarak yakınsayacağı, 2018 yıl sonunda yüzde 7,9 olarak gerçekleşeceği, 2019 yıl sonunda yüzde 6,5’e
geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağı öngörülmektedir. Bu çerçevede
enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2018 yılı sonunda yüzde 6,5 ile yüzde 9,3 aralığında (orta noktası yüzde
7,9), 2019 yılı sonunda ise yüzde 4,7 ile yüzde 8,3 aralığında (orta noktası yüzde 6,5) gerçekleşeceği
tahmin edilmektedir

Bu çerçevede, 2018 yıl sonu enflasyon tahmini, Ekim Enflasyon Raporu’na göre 0,9 puan yukarı çekilmiştir.
Türk lirası cinsinden ithalat fiyatları varsayımına dair yapılan yukarı yönlü güncellemenin 2018 yıl sonu
enflasyon tahminini 0,7 puan yukarı çekeceği değerlendirilmiştir. İktisadi faaliyet görünümündeki
iyileşmeye bağlı olarak 2017 ve 2018 genelinde bir önceki Rapor dönemine göre yyukarı yönlü güncellenen
çıktı açığının 2018 yıl sonu tahminini 0,1 puan yukarı çekeceği öngörülmüştür. Ayrıca, 2017 son çeyrekteki
enflasyon gerçekleşmelerinin Ekim Enflasyon Raporu’ndaki tahminlerin üzerinde olması ve enflasyon ana
eğilimindeki yükseliş 2018 yıl sonu enflasyon tahminini 0,1 puan yukarı yönde etkilemiştir. Bu çerçevede,
Ekim Enflasyon Raporu’nda yüzde 7 olarak açıklanan 2018 yıl sonu tüketici enflasyon tahmini yüzde 7,9’a
yükseltilmiştir.
Diğer taraftan, Türk lirası cinsi ithalat fiyatları varsayımındaki güncellemeye bağlı olarak 2019 yıl sonu
tüketici enflasyon tahmini Ekim Enflasyon Raporu’na göre 0,5 puan yukarı yönlü güncellenmiştir. 2018 yılı
ikinci yarısı ve 2019 yılını kapsayan döneme ilişkin ortalama çıktı açığı tahminindeki güncelleme sınırlı
olduğu için bu güncellemenin 2019 yılı enflasyon tahmini üzerinde belirgin bir etki yapmadığı
değerlendirilmiştir. Böylece Ekim Enflasyon Raporu’nda yüzde 6,0 olarak açıklanan 2019 yıl sonu tüketici
enflasyon tahmini yüzdde 6,5’e yükseltilmiştir.
Birikimli döviz kuru etkilerinin ve ithalat fiyatlarında 2017 yılında gözlenen hızlı artışların enflasyon
üzerindeki etkilerinin kademeli olarak zayıflayacak olması 2018 yılında enflasyona düşüş yönünde katkı
yapacak başlıca unsurlar olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca, 2018 yılında iktisadi faaliyet ve kredi
büyümesinin daha ılımlı bir seyir izleyeceği öngörüsüne ek olarak, para ve maliye politikaları arasında
güçlü bir şekilde devam edecek eşgüdüm dâhilinde vergi ve yönetilen/yönlendirilen fiyat ayarlamalarının
Orta Vadeli Program (OVP) ile uyumlu seyredeceği bir makro politika çerçevesi de enflasyondaki düşüş
sürecini destekleyecektir.
1.4. Riskler ve Para Politikası
Küresel büyümeye ilişkin veriler gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde büyümenin eşanlı olarak devam
ettiğini göstermektedir. PMI göstergelerinin her iki ülke grubu için de büyümeye işaret eden seviyelerde
olması ve özellikle Euro Bölgesi için önümüzdeki dönem büyüme tahminlerinin yukarı yönnlü güncellenmesi
küresel ekonomik görünümün istikrarlı seyrini teyit eder niteliktedir. Küresel enflasyon emtia ve petrol
fiyatlarındaki değişimlere bağlı olarak dalgalanmakla birlikte düşük düzeyini korumakta, küresel çekirdek
enflasyon ise yatay bir seyir izlemektedir.
Önümüzdeki dönemde, olumlu küresel büyüme görünümüne dair aşağı yönlü risk oluşturabilecek
unsurların başında Orta Doğu ve Kore yarımadası ile ilgili jeopolitik gelişmeler ve dış ticarette artan
korumacı söylemlerin yansıması sayılabilir. Bunun yanında ABD vergi reformu küresel ekonomik görünüm
açısından pozitif bir risk unsuru olarak değerlendirilmektedir.
Başta Fed ve Avrupa Merkez Bankası olmak üzere, gelişmiş ülke merkez bankaları para politikasında
normalleşme adımlarını devam ettirmektedir. Söz konusu adımların beklentiler paralelinde gerçekleşmesi
nedeniyle mevcut durumda piyasa tepkisi ılımlı seyretmektedir. Ancak sıkılaşma eğilimi üzerindeki riskler
yukarı yönlüdür. ABD’de istikrar kazanan ekonomik canlanma ille birlikte Fed, politika normalleşmesi
konusundaki kararlılığını ortaya koymuştur. Euro Bölgesi için de büyüme görünümünün güçlenmiş olması
nedeniyle Avrupa Merkez Bankası para politikasının beklentilerden daha önce sıkılaşabileceği
değerlendirilmektedir. Gelişmiş ülkelerde iktisadi faaliyetteki güçlü seyre rağmen ücret artışlarının
hızlanmaması fiyat artışlarını sınırlamaktadır. Bununla birlikte, işgücü piyasasındaki istikrarlı toparlanma
küresel enflasyon açısından yukarı yönlü risk oluşturmaktadır. Son dönemde petrol fiyatlarında gözlenen
hareketler de küresel enflasyondaki istikrarlı seyri bozabilecek temel unsurlardan biri olarak
görülmektedir.

Küresel iktisadi faaliyet ve ticaret hacmindeki olumlu görünümün yanı sıra küresel risk iştahının sürmesi
sayesinde gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy girişleri güçlü seyretmektedir. 2018 yılında, büyüme
görünümündeki olumlu seyrin korunması ve gelişmiş ülke para politikalarındaki normalleşmenin ılımlı
seyretmesi durumunda portföy giirişlerinin süreceği değerlendirilmektedir. Türkiye’ye yönelik portföy
akımları ise özellikle jeopolitik risklere bağlı olarak dönem dönem dalgalı bir seyir izleyebilmektedir.
Küresel finansal koşulların yanı sıra, yurt içi finansal koşullar da genel olarak iktisadi faaliyeti destekleyici
yönde gerçekleşmektedir. Aralık ayı PPK toplantısından bu yana döviz kuru oynaklıkları, piyasa faizleri ve
risk primi gibi finansal göstergelerde iyileşme kaydedilmiştir. TCMB’nin para politikasındaki sıkı duruşunu
güçlendirmesinin etkisiyle getiri eğrisinin negatif eğimi belirginleşmiştir. 2017 yılı ortalarından itibaren
KGF kefaletli kredilerde limitlere yaklaşılması nedeniyle geçmiş yıllar ortalamalarına yakın seviyelerde
dengelenmiş görünen kredi büyümesinin toplam talep ve iktisadi faaliyet üzerindeki etkileri yakından takip
edilmektedir.
Ek kredi ivmesinin büyümeye verdiği desteğin zayıflaması ve dayanıklı mallara uygulanan vergi
teşviklerinin son bulmasıyla yurt içi talepte bir miktar yavaşlama görülmekte ve ekonominin 2017 son
çeyreği ile birlikte ana eğilimine yönelmeye başladığı değerlendirilmektedir. 2018 yılında, 2017 yılındaki
destekleyici politikaların etkisinin azalacak olmasına ek olarak para politikasındaki sıkı duruş ve OVP
kapsamındaki mali tedbirlerin kredi büyümesi ve iktisadi faaliyetteki normalleşmenin ana unsurları olması
beklenmektedir. Bununla birlikte, 2018 yılında KGF desteğinin daha sınırlı da olsa devam edecek olması
yurt içi talebi destekleyen bir faktör olacaktır. Önümüzdeki dönemde, turizmde süregelen toparlanmanın,
küresel büyüme görünümündeki iyileşmenin ve reel kurun destekleyici seyrinin ihracat kanalıyla
büyümeye ve cari dengeye olumlu katkı vermeye devam etmesi beklenmektedir. Mevcut görünüm altında,
gelişmiş ülke para politikalarına ilişkin belirsizlikler, sermaye akımlarının seyri ve jeopolitik gelişmeler
iktisadi faaliyet açısından önemli rol oynamaya devam etmektedir. Bu faktörlerden kaynaklanabilecek
döviz kuru oynaklıkları, finansal koşullların iktisadi faaliyete verebileceği desteğin zamanlaması ve gücü
üzerinde aşağı yönlü risk oluşmaktadır.
2017 yılının son çeyreğinde enflasyon görünümü gerek döviz kuru gerekse emtia kanalıyla güçlenen
maliyet yönlü baskılar ve gıda fiyatlarındaki yükseliş sonucunda bozulmuştur. Enflasyon ve enflasyon
beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyeler fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturmaya devam
etmektedir. Enflasyonun ulaşmış olduğu yüksek seviye, geriye dönük endeksleme mekanizmasının güçlü
olduğu alt kalemleri olumsuz etkilerken; orta vadeli enflasyon beklentilerinde henüz bir iyileşme
gözlenmemesi, gerek ücret ayarlamaları gerekse genel fiyatlama davranışları kanalıyla enflasyon
üzerindeki yukarı yönlü riskleri canlı tutmaktadır. Söz konusu riskler enflasyon görünümünde 2018 yılının
ilk aylarında gözlenmesi beklenen iyileşmeyi sınırlayabilecektir.
Tahminler üzerinde bir diğer belirleyici unsur olan gıda enflasyonu üzerindeki risklerin yukarı yönlü olduğu
değerlendirilmektedir. Aralık ayında büyük ölçüde baz etkileri ve hava koşullarına bağlı olarak yıllık tüketici
enflasyonunu düşürücü yönde rol oynayan gıda fiyatları, 2018 yılının ilk çeyreğinde özellikle işlenmemiş
gıda fiyatlarındaki dalgalanmalardan kaynaklı olarak tüketici fiyatları üzerinde belirleyici olabilecektir. Gıda
enflasyonu varsayımları oluşturulurken, Gıda Komitesi’nin almakta olduğu tedbirlerin gıda fiyatları
üzerindeki yukarı yönlü riskleri büyük ölçüde dengeleyeceği bir görünüm esas alınmıştır.
Ayrıca petrol fiyatlarındaki gelişmeler de yurt içinde enerji fiyatları üzerinde yukarı yönlü risk
oluşturmaktadır. Diğer yandan, birikimli döviz kuru etkileriyle temel mal grubunda enflasyonun yukarı
yönlü eğilimini sürdürdüğü, toplam talep koşullarının da bu yükselişi desteklediği izlenmektedir. Hizmet
enflasyonundaki yüksek seviyeler dikkate alındığında çekirdek enflasyon görünümünde henüz belirgin bir
iyileşme olmadığı değerlendirilmektedir.
TCMB enflasyon görünümündeki bu gelişmeler sonucunda pparasal duruşunu sıkılaştırmıştır. Öncelikle 22
Kasım 2017 tarihinden itibaren ağırlıklı ortalama fonlama maliyetinin yaklaşık 25 baz puan yükselmesi
sağlanmıştır. Ayrıca, Aralık ayındaki PPK toplantısında, borç verme faiz oranı 50 baz puan artırılmış, Ocak
ayında ise mevcut sıkı duruşun korunmasına karar verilmiştir.
Enflasyon görünümünde baz etkisi ve geçici faktörlerden bağımsız, belirgin bir iyileşme ve hedeflerle
uyum sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruş kararlılıkla sürdürülecektir. Mevcut veriler itibarıyla
bu duruş, enflasyon trendinde ikna edici bir düşüş sağlanana kadar sıkı para politikasının korunmasını
gerektirmektedir. TCMB, para politikasını oluştururken orta vadeli enflasyon görünümünü dikkate almakta
ve dolayısıyla enflasyonda yıl içinde gözlenmesi beklenen baz etkileri kaynaklı dalgalanmalardan ziyade
enflasyonun ana eğilimindeki gelişmelere odaklanmaktadır. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları
ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmelerr yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave
parasal sıkılaştırma yapılabilecektir.
Para ve maliye politikaları arasında kuvvetlendirilen eşgüdümün bir yansıması olarak kamu maliyesinin
enflasyonla mücadeleye verdiği desteğin arttığı değerlendirilmektedir. 2017 yılı genelinde vergi artışı
kaynaklı enflasyonist etkiler geçmiş yılların önemli oranda altında kalmıştır. Söz konusu politika
eşgüdümünün sürekli ve sistematik bir yapıya dönüştürülmesi yönünde yürütülmekte olan ortak çabaların
2018 yılında da enflasyonla mücadeleye katkıda bulunacağı beklenmektedir.
Maliye politikasına ve vergi düzenlemelerine ilişkin gelişmeler enflasyon görünümüne etkileri bakımından
yakından takip edilmektedir. Para politikası duruşu oluşturulurken, mali disiplinin korunacağı ve
yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ile vergilerde öngörülmeyen bir artış gerçekleşmeyeceği varsayılmaktadır.
Maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon
görünümünü olummsuz etkilemesi halinde para politikası duruşunun da güncellenmesi söz konusu
olabilecektir.
Son yıllarda mali disiplinin sürdürülmesi Türkiye ekonomisinin olumsuz dış şoklara karşı duyarlılığını
azaltan temel unsurlardan biri olmuştur. Mali disiplinin sağlamış olduğu alan kullanılarak yakın dönemde
dengeleyici maliye politikası uygulanabilmiştir. Döngü karşıtı maliye politikası uygulama kapasitesini
güçlendirecek yapısal tedbirler, maliye ve para politikası eşgüdümüne katkıda bulunarak makroekonomik
istikrarı destekleyecektir. Bunun yanı sıra, enflasyondaki katılık ve oynaklıkları azaltacak yapısal adımlara
devam edilmesi fiyat istikrarına ve toplumsal refaha olumlu katkıda bulunacaktır



Diğer Haberler
TCMB, 1.25 milyar dolar tutarlı 1 hafta vadeli TL depo karşılığı döviz depo ihalesi açtı
ALMAN HÜKÜMETİ 2018 YILI İÇİN ENFLASYON BEKLENTİSİNİ %+1.6'DAN %+1.7'YE YÜKSELTTİ -DÖKÜMAN
NORVEÇ'TE OTO HARİÇ PERAKENDE SATIŞLAR ARALIK'TA AYLIK: %-1.0
BAŞBAKAN YARDIMCISI AKDAĞ: İFLAS ERTELEME SÜRECİ AZAMİ 23 AY OLACAK- BLOOMBERG HT
TCMB'nin USD cinsi zorunlu karşılıklara uygulayacağı gecelik faiz oranı bugün için % 1,500 olarak açıklandı
Facebookta Paylaş