Mevcut para politikası, faiz ve fiyat arasındaki itme/çekme korelasyonuna aykırıdır. Merkez Bankası’nın mevcut para politikasında esas aldığı paradigma, faiz oranlarındaki değişim eğiliminin, müdahalesiz ortamlarda fiyat artış ya da azalış hızına ulaşıncaya kadar devam edeceği kuralına tamamen aykırı bir şekilde kurgulanmıştır.
nflasyon- faiz ilişkisi dışsal müdahalelerle bozulursa, parasal politikalar reel faizleri de negatif yönde etkilemeye başlayacaktır. Şu anda Türkiye’de olan tam da budur.
Merkez Bankası’nın uyguladığı faiz politikası, Faiz oranlarındaki değişim fiyat artışlarıyla aynı paralelde ve aynı düzeyde değilse pahalılığın devam edeceği kuralıyla çelişmektedir. Yükselen fiyatların, reel faiz maliyetlerini suni olarak düşürmesi de genel bir kuraldır. Faiz oranlarındaki değişim düşüş yönündeyken, fiyat artışları artış yönündeyse devam eden pahalılık, stokçuluk, aşırı borçlanma ve spekülatif davranışlar daha da artmaktadır. Ayrıca, reel faiz oranları, gerçek, güncel ve somut faktörler tarafından belirlenmektedir.
Faiz oranları düşerken para arzı genişlemeye devam ederse fiyat artışlarının üzerindeki artırıcı etkisi daha da güç kazanır. Tam aksi olarak da faiz oranları yükselirken para arzı genişlemeye devam ederse, fiyat artışlarının üzerindeki azaltım gücü zayıflar. Şua anda Türkiye ekonomisindeki yüksek enflasyon hem faizi düşürüp hem de eş zamanlı olarak para arzını artırmanın doğal sonucudur.
Reel faiz oluşum mekanizmaları doğal mecrasından uzaklaştırılmıştır. Dış müdahalelerin olmadığı serbest piyasa ve rekabet koşullarında, enflasyonda meydana gelen artışlar, faiz artışlarını da peşi sıra tetiklediği için, uzun vadede reel faizler doğal olarak değişmemektedir. Ancak, enflasyonda meydana gelen artışların faizler üzerinde başlatacağı artış eğilimleri dışsal müdahalelerle bastırılarak tam aksi yönde faizlerin düşürülmesi, negatif reel faizlerin başlamasına ve giderek artmasına neden olmaktadır.
Enflasyon açısından Merkez Bankası’nın beklentiler kanalını dikkate almaması temel eksikliktir. Parasal politikalar beklentiler üzerinden enflasyonu şekillendirmektedir. Türkiye’de yapılan bütçelerde ve geleceğe dair alınan kararların tamamında enflasyon beklentileri güven eksikliği nedeniyle hep yüksek kaldığı için yüksek enflasyon hali oldukça uzun süre devam edecektir.
Yerli tasarruf sahiplerinden, bankalara, şirketlere ve borçlanma yönünden kamuya yönelik sermaye transferine neden olan bu faiz politikası, gelir dağılımını bozmuş ve bozmaya devam etmektedir.
Politika değişikliği olmaz ise, dengesizlik hali 2023 yılında da devam edecektir. Mevcut politika paradigmasının devam etmesi halinde, yüksek enflasyonun yanında, cari açığın, portföy çıkışlarının, yüksek dış borç servisinin, Türk Lirasındaki değer kayıplarının, geniş yığınların satın alma güçlerindeki erimelerin ve negatif reel faiz halinin 2023 yılında da devam edeceği anlaşılmıştır.
Parasal aktarım kanallarını; faiz kanalı, döviz kuru kanalı, varlık fiyatları kanalı, kredi kanalı ve beklenti kanalı yelpazesinde yer alan tüm parasal aktarım kanalları tıkanmıştır.
Politika faizleri piyasa faizlerine aynı ölçüde yansımıyor. Parasal aktarım mekanizması tıkandığı ve çalışmadığı ve yine güven unsuru zayıfladığı için, indirilen politika faizleri piyasa faizlerine aynı ölçüde yansımıyor. Piyasalar faiz indirildiğinde, enflasyonun da ineceğine ikna olmamışlardır. Piyasa faizlerini piyasa kuralları dışında oluşturulan regülasyonlarla indirilmeye çalışılması makro ve mikro tüm dengeleri biraz daha bozmakta, regülasyonların içsel ve dışsal maliyetleri ve riskleri ise ekonominin fay hatlarını zorlamaktadır.
Mevcut para politikası, bankacılık sistemini kredi verme gibi ana fonksiyonundan uzaklaştırıp, devlet tahvillerine kayması sonucunu doğuruyor ve yine bu süreç aktarım mekanizmasının tıkanmasına yol açıyor.
Cari tahvil politikası normalleşme dönemine girilmesi halinde bankacılık kesiminin sermaye kayıplarına neden olacaktır. Bankacılık sisteminin verdiği krediler üzerinden zorunlu karşılık tutulması, zorunluk karşılıkların da tahvil cinsinden tutulması hazine tahvillerine ek bir talep yaratmaktadır. Düşük faizli bu tahvillere, hazinenin düşük faizle borçlanmasına olanak sağlamaktadır. Ancak, normalleşme döneminin başlaması halinde yükselecek olan politika faizleri nedeniyle bu düşük faizli tahvillerin yaratacağı değer kayıpları bankacılık sisteminde sermaye erimesine neden olacağı kesindir. Değer düşüklüğü için vadeyi bekleyenler ise enflasyonun yaratacağı negatif farka maruz kalacaklardır.
Türkiye ekonomisinin dış şoklara karşı dayanıklılığı giderek zayıflamaktadır. Rusya-Ukrayna savaşı ve gelişmekte olan ülkelerdeki parasal sıkılaşmaların küresel ortamda yarattığı etkiler ile TCMB tarafından uygulanan para politikası Türkiye ekonomisinin dış şoklara karşı dayanıklılığını ciddi olarak zayıflatmaktadır.
Sistemin temel ihtiyaçları giderilmeden ekonomik zorluklar var olmaya devam edecektir. Kurumların bağımsız inisiyatif kullanma yapılarında ve merkezileşen yönetsel yapı içerinde yasama, yürütme ve yargı yelpazesinde olması gereken kuvvetler ayrılığı süreçlerinde ve yerel idarelerin yapılanmalarında meydana gelen zayıflama ve denge-denetleme mekanizmalarında oluşan yapısal sorunların giderilmesi ve hesap verilebilirlik mekanizmalarının işler hale getirilmesi sistemin en temel ihtiyaçlarıdır.
Orhan Ökmen
Başkan
Sesmir Kurumsal ve Finansal Danışmanlık A.Ş
***
Yasal Uyarı
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.