Makro analiz (Sesmir)

Mevcut konjonktürde, ülkelerin rekabet gücünü koruma çabaları, küresel enflasyonu dengeleyici en önemli faktördür: Küresel enflasyonun yönünü, artan küresel para tabanı olumsuz etkilese de özellikle Çin ve Hindistan başta olmak üzere ekonomileri ihracata dayalı olan uzak doğu ülkeleri esaslı bir şekilde dengelemektedir.

Varlık balonları, ülkelerin artan borçları, ülkeler arasında artan eşitsizlik, iklim değişikli küresel ekonomiler için başlayan önemli risk başlıklarıdır.

Kredibilitesi azaldığı için Merkez Bankası’nın yönlendirdiği enflasyon hedefine itibar eden herhangi bir ekonomik birim kalmamıştır. Türkiye ekonomisinde artık fiyatlama davranışları tamamen gerçekleşen enflasyona bakılarak oluşturulmaktadır.

Düşen faizin canlandıracağı talebi, yükselen enflasyon anında bertaraf edeceği için, Merkez Bankası’nın şu andaki planladığı ekonomik büyüme hiçbir şekilde sağlanamayacaktır.

Yüksek İstihdam ve düşük faiz ortamlarının temel ön koşulu fiyat istikrarıdır. Ancak Merkez bankası düşük faizi önceleyerek fiyat istikrarını ve dolayısıyla yüksek istihdamı imkânsız kılmaktadır.

İhracat kesiminin enflasyon kadar kur artışının sürüp gitmesine ilişkin talebine boyun eğer Merkez bankası, faize ilişkin paradigmasını değiştirmeden bu kısır döngüden sağ salim kurtulması artık imkansızlaşmıştır.

Merkez Bankası’nın benimsediği ve ancak sebep-sonuç sıralaması yanlış kurgulandığı için gerçekleşmesi imkansız hale gelen ekonomik durak ve hedeflerin hiç birisi Merkez Bankası’nın kanunda tanımlanmış görevleri arasında değildir: Düşük faiz yoluyla değersizleştirilen TL ile rekabet avantajı sağlanıp ihracatın artırılması, artırılan ihracatla cari açığın düşürülüp bu yolla dövizin bollaştırılması, bollaşan dövizle kurun düşürülmesi, düşürülen kurla enflasyonun düşürülmesi şeklinde sıralanan bir planlama, ekonomi literatüründe kabul görmediği bilinmekle birlikte T.C. Merkez Bankası’nın böyle bir plana itibar etmesinin geçerli ve makul bir sebebi yoktur. Sebep-sonuç sıralamasında yanlış yerleştirilerek gerçekleştirilmesi imkansızlaştırılan bu durakların ve bu görevlerin hiç birisine Merkez Bankası Kanunu’nda da yer verilmemiştir. Ortaya yasal olmayan bir politika çıkmıştır.

TL’nin değer kaybetmesi her zaman rekabet avantajı getirmeyeceğinin en önemli kanıtı, dış ticaret hadlerinin 100’ün üzerinde iken 2021 yılında 80’lere düşmesidir: Yurtiçi milli gelirin oluşumuna yapışık olan ve son derece düşük esnekliği olan ara malı ithalatı yüksek veya düşük döviz kurundan etkilenmemektedir. Türkiye’nin ihracatı da ara malı ithalatına endeksli olduğuna göre TL’nin değer kaybı her zaman rekabet avantajı getirmeyecektir. Nitekim, TL’nin değer kaybetmesi her zaman rekabet avantajı getirmeyeceğinin en önemli kanıtı, dış ticaret hadlerinin 100’ün üzerinde iken 2021 yılında 80’lere düşmesidir.

Türkiye de ara malı ithalatının esnekliğinin düşük olması Marshall-Lerner koşulunun gerçekleşmesini zorlaştırmakta, değersizleşen TL’nin yaratacağı beklenen rekabet avantajı, uzun dönemde dahi Türkiye ekonomisini kalıcı bir cari fazla alanına ulaştırmaya yetmemektedir
 Orhan Ökmen
 Başkan
Sesmir Kurumsal ve Finansal Danışmanlık A.Ş
                                  ***
                               Yasal Uyarı
 
 Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.