Makro analiz (Sesmir)

Liralaşma Stratejisi olarak kurgulanıp uygulanan politika bileşiminin Türk lirasına (TL) olan yapısal talebi destekleyeceğine dair Merkez Bankası’nın beklentileri beyhudedir.

 Hedefli kredi politikaları parasal istikrara pozitif katkı yapmakla beraber, uygulanan düşük faiz politikaları, parasal aktarım mekanizmalarını bizzat tam tersi yönde bozmakta ve iddia edildiği gibi maliyet kanalıyla potansiyel arz kolaylığı yaratamamaktadır.

 Merkez Bankası’na güven duygusunun aşınmış olması nedeniyle, fiyatlama davranışlarındaki atalet hala kırılamamış ve enflasyon beklentileri düzelmemiştir. Merkez Bankası’nın 2023 yılı için öngördüğü %23 enflasyon hedefi birkaç ay sonra yukarı yönlü en az iki kat revize edilmek zorunda kalınacaktır.

 İdeolojik ve siyasi bağımlılık, Merkez Bankası’nın tahmin ufkunu, sadece birkaç ayla sınırlamaktadır. Bir yıllık perspektifte defalarca yanıldığı ve değiştirilmiş olduğu halde, sadece yılın son iki ay öncesindeki tahmin aralığı çerçevesinde enflasyonun gerçekleşmiş olması, Merkez Bankasının tahmin ufkunun sağlıklı olduğunu değil, tam aksine sağlıksız olduğunu gösterir.

 Zayıflamaya devam eden dış talep nedeniyle, sanayi sektörünün büyümeye katkısı düşük kalacaktır. Ayrıca iç talebin düşen dış talep üzerindeki telafi edici etkisi de zayıflayacağı için imalat sanayinin ve istihdam artışındaki büyüme gücü de azalacaktır.

 Hizmet dengesinin güçlü katkısına rağmen, ihracat hızındaki azalmaya rağmen, enerji ve altın ithalatı başta olmak üzere ithalat genelindeki artışın yüksek seviyelerde seyretmesi carı açığı daha da problemli hale getirecektir. Özellikle, jeopolitik gelişmeler ve gelişmiş ülke merkez bankalarının izlediği para politikaları dış talebi olumsuz etkilediği için ihracattaki ivme kaybı devam edecektir. Hizmet gelirleri ise, 2023 yılındaki taşımacılık ve yıl geneline yayılan turizm faaliyetinin belirsizliği ile depremin sınırlayıcılığı nedenleriyle hızlı artışını koruyamayacaktır.

 Türk lirasında devam eden suni, süreli ve koşullu istikrar seyrinin, seçim sonrasına ertelenen baskılara yenik düşme olasılığı oldukça yüksektir. Mevcut yönetim paradigmasının özellikle seçim sonrasında da aynen devam etmesi halinde TL’nin değerini koruması mümkün olamayacak, küresel gelişmelerin aksine iç nedenlerle enflasyon davranışları daha da bozulacaktır.

 Türkiye’de Ortodoks politikalara karşı gösterilen alerji, küresel finansal koşullardaki nispi iyileşmenin yarattığı ek risk iştahının Türk varlıklarına bir bütün olarak yönelmesini engellemektedir. Ancak yine de kısmen de olsa uluslararası alanda ortaya çıkan ek risk iştahının kısmen de olsa Türk varlıklarına yönelmesi Türkiye’nin risk primini aşağılara çekmiştir.

 Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) getirilerinin düşmesinin nedeni enflasyon beklentilerinin düşmesi değil, Merkez Bankasının menkul kıymet tesisi, likidite ve teminat yönetimi şeklindeki piyasa dışı zorlayıcı regülasyonlarıdır.

 Merkez Bankası’nın regülasyonları, sektörel dengeleri tahrip etmektedir: Merkez Bankası’nın piyasa dışı zorlayıcı düzenlemeleri, Ticari Kredi Kullananlar, İhtiyaç Kredisi ve Bireysel kredi Kullananalar, Yatırım ve İhracat kredileri ile Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin (KOBİ) kredilerini kullananlar arasında haksız ve gereksiz sermaye transferlerine neden olmakta, sektörel dengeleri tahrip etmektedir.

 Mevcut konjonktürde fiyat istikrarsızlığına sebep olacak düşüklükte belirlenen faiz oranlarının arz sürekliliğine ve cari fazla kapasitesinin korunmasına ve üretimin finansman maliyetlerinde uygun seviyelerin belirlenmesine yol açmadığı, tam tersine bu hedeflere zarar verdiği bir kez daha ortaya çıkmıştır.

 Karşılık ve disbonobilite mekanizmaları amacı dışında kullanılmaktadır: Faktoring Şirketlerine Türk lirası cinsinden faktoring alacaklarına uyguladıkları faiz oranına göre menkul kıymet tesisi yükümlülüğü getirilmesi ve bankaların kredi faiz oranına ve kredi büyüme oranına göre menkul kıymet tesisi uygulamalarının süresi ve kapsamının genişletilmesi, karşılık ya da disponibilite uygulamalarını amacı dışına çıkarmakta, piyasalara ilave stres yüklemektedir.

 Ülkelerin faiz artırım hızlarındaki farklılıkların, Merkez bankası tarafından para politikası adımlarında ülkeler arası ayrışma diye değerlendirilmesi yanlıştır. Esas olarak dünya uygulamalarından ayrışan tek örnek TCMB’’nın bizatihi kendisidir.

 Fiyat ve iş çevrimlerinin etkisi arındırıldığında Türkiye ekonomisinin cari fazla verdiği ya da vereceği yönündeki Merkez Bankası belirlemesi avuntudan öte bir şey değildir. Küresel emtia ve enerji fiyatları normalleşse bile, Türkiye’nin ithalat kalemleri değişmedikten sonra ve yapısal dönüşüm sağlayıcı politikalar uygulanmadan cari açık hiçbir zaman cari fazlaya dönemeyecektir.

 Orhan Ökmen
 Başkan
Sesmir Kurumsal ve Finansal Danışmanlık A.Ş
                                  ***
                               Yasal Uyarı
 
 Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.