SO Nisan ayı olağan Meclis toplantısında teknoloji ve yüksek katma değerli üretimde bilgi ve becerilerini üretime yansıtabilen nitelikli insanın en temel faktör olduğunu söyleyen İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal bahçıvan “Çağımızda bu hedeflere ulaşmak ancak nitelikli insana yatırım yapmakla mümkün. Bu doğrultuda, üniversite ve meslek lisesi eğitimlerinin nitelikli insan, nitelikli işgücü ihtiyacına cevap verebilmesi büyük önem taşıyor” dedi. Bahçıvan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan’ın katıldığı Meclis toplantısında “Ülkemizde önemli bir gündem maddesi olan yabancı işgücü de Türkiye'nin sanayisine nitelik, akıl ve değer katacak şekilde bu planlama sürecine dahil edilmelidir. Ayrıca kıdem tazminatı konusunun da gözden geçirilerek reforma tabii tutulmasının zamanı gelmiştir” diye konuştu.
Türkiye’nin çalışma hayatında her zaman güvenli bir ortam sağlamak için yoğun bir gayret içinde olduklarını ifade eden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan, “Bu çerçevede, iş sağlığı ve güvenliği standartlarının yüksek tutulması ve kayıt dışı istihdamla mücadele konularında daha etkin adımlar atmamız gerektiğine inanıyorum. Bu nedenle önümüzdeki süreç, denetimlerin çok daha sıkı yapılacağı bir süreç olacak. Bu konuda sıfır tolerans ve sıfır taviz ile çalışmalarımızı yürütmeye devam edeceğiz. İş sağlığı ve güvenliği konusu, artık yüzyıllık planlar yapan Türkiye’nin ana gündem maddesi olmaktan çıkarılmalı. Bu hususta özellikle sizlerden büyük bir hassasiyet bekliyoruz.” dedi.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin 2024 yılı Nisan ayı olağan toplantısı ‘Çalışma Hayatına Vizyoner Bir Anlayışla Bakarken; Sanayicilerimizin Beklentileri ve Çözüm Önerileri’ ana gündemi ile yapıldı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan’ın da katıldığı toplantının açılış konuşmasını İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan gerçekleştirdi.
SIFIR TAVİZLE ÇALIŞMALARIMIZI SÜRDÜRÜYORUZ
Bakan Vedat Işıkhan, programda şunları söyledi: “Özellikle son zamanlarda bir takım üzücü haberler üst üste geldi. Bu elim hadiselere ve ciddi can kayıplarımıza sebep olan iş kazaları bize, iş sağlığı ve güvenliği konusunda sadece rehberlik rolünün değil aynı zamanda teftiş ve denetim görevlerinin de sıfır toleransla, büyük bir hassasiyetle arttırılması gerektiğini bir kez daha göstermiştir. Ülkemizin çalışma hayatında her zaman güvenli bir ortam sağlamak için yoğun bir gayret içindeyiz. Bu çerçevede, iş sağlığı ve güvenliği standartlarının yüksek tutulması ve kayıt dışı istihdamla mücadele konularında daha etkin adımlar atmamız gerektiğine inanıyorum. Bu nedenle önümüzdeki süreç, denetimlerin çok daha sıkı yapılacağı bir süreç olacak. Bu konuda sıfır tolerans ve sıfır taviz ile çalışmalarımızı yürütmeye devam edeceğiz. İş sağlığı ve güvenliği konusu, artık yüzyıllık planlar yapan Türkiye’nin ana gündem maddesi olmaktan çıkarılmalı. Bu hususta özellikle sizlerden büyük bir hassasiyet bekliyoruz.”
ÜLKEMİZİN SÜRDÜRÜLEBİLİR İSTİHDAM POLİTİKASINA İHTİYACI VAR
İSO meclis konuşmasında yüksek ve orta-yüksek teknoloji yoğunluklu imalat sektörlerinde sürdürülebilir rekabet gücü kazanılabilmesi için, yüksek verimlilik artışlarını kalıcı olarak sağlayacak politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini kaydeden Erdal Bahçıvan, “Günümüzde yalnızca istihdamı ya da sermaye stokunu nicel olarak artırmaya dayalı bir büyüme modeli, sürdürülebilirlik sorunlarını çözmek için yeterli değil. Sermaye stoku artışını teknolojiyle buluşturmak, eğitim ve beceri düzeyini geliştirerek çalışanların niteliğini artırmak zorundayız. Erken emekliliği beklenti haline getiren bir toplumla gelişmiş ülke olmamız mümkün değil. Gelişmiş ülkelerin kalkınma hikayelerine baktığımızda bunu çok net görüyoruz. Teknoloji ve yüksek katma değerli üretimde bilgi ve becerilerini üretime yansıtabilen nitelikli insan en temel faktör olarak karşımıza çıkıyor. Çağımızda hedeflere ulaşmak ancak ve ancak nitelikli insana yatırım yapmakla mümkün. Bu doğrultuda, üniversite ve meslek lisesi eğitimlerinin nitelikli insan, nitelikli işgücü ihtiyacına cevap verebilmesi büyük önem taşıyor. Türkiye’nin orta vadeli, tutarlı ve sürdürülebilir bir istihdam politikasına acilen ihtiyacı var. Bu ihtiyaç; insan kaynağımızın etkin ve verimli bir şekilde değerlendirilmesi için YÖK’ün de dahil olacağı bir eğitim planlamasıyla geleceğimiz adına eğitimin her kademesinde mutlaka ele alınmalı.” diye konuştu.
YABANCI İŞ GÜCÜ PLANLAMA SÜRECİNE DAHİL EDİLMELİ
Türkiye’de ilk olarak bu kapsamda her geçen gün daha ciddi bir sorun haline gelen beyin göçünü mutlaka tersine çevrilmesi gerektiğine vurgu yapan Erdal Bahçıvan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğitim sistemimiz müfredat güncellemelerinden eğitmen yetiştirme politikasına kadar kapsamlı bir reformdan geçirilerek gençlerimizin eğitimden beklentileri yükseltilmeli. Türkiye’nin uzun vadeli bir bakışla önümüzdeki 25-30 yılın iş gücü planlamasını yapması, envanterini oluşturması gerekiyor. Bu çalışmalar yapılırken de yeni neslin hayattan ve çalışma hayatından beklentileri göz önünde bulundurulmalı. Ayrıca ülkemizde önemli bir gündem maddesi olan yabancı işgücü de Türkiye'nin sanayisine nitelik, akıl ve değer katacak şekilde bu planlama sürecine dahil edilmelidir. İşletmelerin hedeflerini yakalayabilmesindeki en kilit nokta çalışanlarıdır. Ancak çalışanlar en alt düzeyden en üste kadar hedeflerini gerçekleştirdiği zaman işletme hedeflerini yakalayabilir. Çalışanların da bu hedefleri tutturabilmesi onların mutlu, huzurlu ve aidiyet hissettikleri ortamlarda mümkündür.”
Geleneksel iş yöntemleri ve İK anlayışının, dijital dönüşümle yeniden şekillenen iş dünyasının ihtiyaçlarına artık cevap veremediğine dikkat çeken Erdal Bahçıvan, “Bu yüzden geleceğe yönelik iş tasarımlarını ve çalışan deneyimine öncelik veren yeni nesil çözümleri benimsemek, sürdürülebilir başarıya ulaşmak isteyen işletmeler için olmazsa olmaz.” ifadelerini kullandı.
SANAYİ SEKTÖRÜNDE ÇALIŞMA DAHA CAZİP HALE GETİRİLMELİ
İstihdamın sanayiden uzaklaşmaya başladığını dile getiren Erdal Bahçıvan, “2023 TÜİK verilerine göre, istihdam edilenlerin sadece yüzde 21,2’si sanayi sektöründe çalışıyor ve bu oran neredeyse son 20 yıldır aynı dengede duruyor. Çalışanlarımızın sanayiye yönelmek yerine hizmetler ve kamu sektörünü tercih etmelerinin en önemli faktör olduğunu görüyoruz. Ülkemizin kalkınması ve refah toplumuna ulaşabilmemizin yolu üretim ekonomisinden geçiyor. Bu noktada sanayi sektöründe çalışma daha cazip hale getirilmelidir. Bunun için, istihdam maliyetleri rekabetçi seviyelere çekilmeli, esnek çalışma modellerinin önü açılarak işgücü piyasasının esnekliği güvenceli bir şekilde sağlanmalı ve yüksek katma değerli üretimi gerçekleştirecek sanayi işçiliğini cazip kılacak muhtelif önlemler alınmalıdır. Pandemi ile birlikte esnek, kısmi ve uzaktan çalışma modelleri iş hayatına yoğun bir şekilde girdi ve özellikle yeni nesil tarafından daha fazla tercih edilir oldu. Söz konusu farklı çalışma modelleri için özellikle mevzuat ve uygulama altyapısı güçlendirilmelidir. Dijitalleşme, yapay zeka, robotik teknolojiler ve yeşil dönüşüm, sanayi sektörünün ihtiyaç duyduğu nitelikli işgücü tanımını da dönüştürüyor. Bu dönüşümün gerektirdiği becerilere sahip yeni iş gücünü yetiştirirken mevcut çalışanların da değişen koşullara uyum sağlamalarına destek olacak eğitim ve teşvik modelleri kurgulanmalıdır.” dedi.
DAVALARDA AMAÇ ADALETİ SAĞLAMAK OLMALI
İş dünyasının gündemini en fazla meşgul eden konulardan birinin iş davaları olduğunu söyleyen Erdal Bahçıvan, sözlerine şöyle devam etti: “İş davalarında arabuluculuk mekanizmasının 1 Ocak 2018’den itibaren zorunlu hale getirilmesi son derece faydalı bir uygulama oldu. Bu yöntemle, birçok dava mahkemeye gitmeden anlaşma ile sonuçlandı. Bununla birlikte mahkemelerde görülen iş davalarının büyük çoğunluğunun işveren aleyhine sonuçlanması istihdam yaratmanın önündeki önemli bir sorun. Ülkemiz sanayisinin dünya rekabeti içinde yerini alması için işçinin de işverenin de eşit şartlar, eşit haklar altında; amaç birliği ve huzur içinde çalışması ülkemiz ekonomisinin geleceği açısından büyük bir önem taşıyor. Davalarda amaç tek tarafı korumak değil, adaleti sağlamak olmalıdır. İş dünyasının en önemli konu başlıklarından biri de yıllardır dile getirdiğimiz kıdem tazminatıdır. Mevcut kıdem tazminatı sisteminin hem işçiyi hem de işvereni fazlasıyla mağdur eden bir yapı olduğunu düşünüyoruz. İşçi açısından duruma baktığımızda; bugün mevcut sistem içinde kıdem tazminatı alabilen işçi oranı yüzde 15’in altında bulunuyor. Bu nedenle kıdem tazminatında işverenin mevcut yükünün artırılmaması ve oluşturulacak olan yeni modellerin tasarruf sahipleri açısından bir endişe doğurmayacağı temel unsurları çerçevesinde, kıdem tazminatı konusunun gözden geçirilerek reforma tabii tutulmasının zamanı gelmiştir. Üzerinde durmak istediğim bir başka konu da zorunlu istihdam. Firmalarda iş güvenliği uzmanı çalıştırılması yükümlülüğü kabul edilebilir. Ancak faaliyet alanına göre doktor, avukat ve mühendis çalıştırma zorunlulukları özellikle küçük ölçekli firmalarımıza ciddi mali yükler getiriyor. Bu kapsamda, zorunlu istihdam konusunun tekrar gözden geçirilmesinde ve bir çözüme gidilmesinde yarar görüyoruz.”