Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Türkiye İş Bankası’nın, 100. kuruluş yıldönümü vesilesiyle düzenlediği “Atatürk Vizyonuyla Gelecek Yüzyıla Bakış" başlıklı uluslararası konferansın ikinci günü, İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) Ekonomi Profesörü Daron Acemoğlu’nun konuşmalarıyla başladı.
Hakan Aran, “Bilim, Teknoloji ve Girişimcilikle Ekonomik Kalkınma için Bankaların Rolü” başlıklı konuşmasında, ekonomiye geniş bir çerçeveden baktıklarını ve bu nedenle İş Bankası’nı her zaman bir bankadan fazlası olarak gördüklerini vurguladı. Darüşşafaka’ya yapılan katkıların, 19 yıldır satranca verilen desteğin ve ülke çapında açılan 40 bin satranç sınıfının, 81 ilde dikilen fidanların, Türkiye’nin dört bir yanındaki arkeoloji kazılarına verilen desteklerin bu yaklaşımın bir yansıması olduğunu söyleyen Aran, “Yeteneğin her yere eşit dağılmış olduğunun bilinciyle, eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için interneti olmayan köylerimize internet götürüyor, çocuklarımızı bilim setleriyle tanıştırıyor, geleceğin Aziz Sancar’larını, Gökhan Hotamışlıgil’lerini, Daron Acemoğlu’larını bulup keşfetmeye çalışıyoruz. Parçaları bir araya getirdiğinizde İş Bankası’nın çözmekte olduğu bulmacadaki büyük resmi de göreceksiniz” dedi.
10 yıl önce Silikon Vadisi’nde açtıkları inovasyon şirketi, girişimciler için başlatılan Workup hızlandırma programı, Koç Üniversitesi İş Bankası Yapay Zeka Uygulama ve Araştırma Merkezi, Yapay Zeka Fabrikası, girişim sermayesi fonlarıyla üniversitelerde oluşan bilimin topluma ve geleneksel sanayi kuruluşlarına yayılması için yatırımlara devam ettiklerini anlatan Aran, “Biz bir maraton koşucusuyuz. Doğru olduğuna inandığımız modeli sonuç alana kadar destekleriz. İnanıyorum ki üniversitelerle başlattığımız iş birliği, girişimcilik ekosistemine verdiğimiz destek, üniversitelerde bilimi artırmak ve girişimciler aracılığıyla geleneksel iş kollarına uygulamak yoluyla ülkemizdeki toplam faktör verimliliğinin artışına katkıda bulunacaktır” diye konuştu.
“Teknolojik dönüşümün topluma yayılımında aracı, kolaylaştırıcı olmaya çalışıyoruz”
Şubeleşme faaliyetlerinde ihtisaslaşmaya gittiklerini, Türkiye çapında 56 tarım ihtisas şubesi açtıklarını, bunların geleneksel şube yapılarından çok farklı olduğunu anlatan Aran, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir tarım ihtisas şubesine girdiğinizde köy meydanı gibi tasarlandığını, çiftçilerimizin tarımsal üretime destek olacak girişimlerle orada buluşabildiğini görürsünüz. İş Bankası’na tarım bankacılığında istihdam edilmek üzere veteriner, ziraat mühendisi alındığını görürsünüz. Bunlar bizim teknolojiyi ve girişimciliği geleneksel iş kollarıyla buluşturarak ülkemizdeki toplam faktör verimliliğini artırmak için çabalarımızdır. Elbette İş Bankası ölçeğinde bu yapılanların ülke ekonomisine katkı konusunda sonuca ulaşması için zaman geçmesi gerekiyor. Ama biz bu sonucun, uzun süreli verdiğimiz desteklerle alınabildiğini gördüğümüz için hiç durmadan, usanmadan bu desteği vermeye devam ediyoruz. Yeni teknolojileri en hızlı şekilde işlerimize adapte ederken teknolojik ve dijital dönüşümün topluma ve farklı sektörlere yayılımı konusunda da aracı, kolaylaştırıcı, tetikleyici ve motive edici olmaya çalışıyoruz. Adeta akademik çalışmalardan en ücra köyümüzde tarlanın ekim aşamasına uzanan teknolojik bir ipek yolu inşa ediyoruz.”
“Gelecekle ilgili kararlıyız. Gerçeklerin, kısıtların, tehditlerin, fırsatların farkındayız”
Hakan Aran, teknolojiyi çok dikkatli kullanmaya özen gösterdiklerinin altını çizerek, teknolojiyi insanın yerine değil yanına konumlandırdıklarını ve çalışanların veri analitiği, yapay zekâ kullanımı konusunda becerilerini geliştirerek kritik bir dönüşümü istihdamdan taviz vermeden yönetmeye çalıştıklarını vurguladı. Aran, “Geleneksel şube ve iş kollarında çalışanlar azalırken kadromuzun yeni kurulan yapay zekâ, tarım bankacılığı, veri yönetimi gibi bölümlere kaydığını analiz etmezseniz buradaki iş gücü dönüşümünü göremezsiniz. Mühim olan bu dönüşümü banka bilançosunu bozmadan, gelir gider tablosuna zarar vermeden yönetebilmektir. En kolayı insanın yerine teknolojiyi konumlandırarak 20 bin kişiyi 10 bin kişiye indirmek ve 10 bin kişilik istihdam problemi yaratmaktır. Biz zor olanı ve kalıcı başarı getireni seçtiğimiz için İş Bankası’yız diye düşünüyorum.”
Bazen ülkelerin önünde önemli kalkınma fırsatları bulunduğunu; hatalı tercih ya da uygulamalarla bu fırsatların kaçırılabildiğini ve tekrar yakalamanın da kolay olmadığını söyleyen Aran, “Bu, uygun kalkınma konjonktürünün yeniden oluşması, nüfusun bileşimine, bilime ve eğitime verilen önceliğe, özgürlük ve demokrasi ortamına, sermaye birikimine, küresel koşulların elverişli olmasına, kültür ve zihniyetin gelişimi desteklemesine, çok sayıda faktörün bir araya gelmesine bağlıdır. Biz gelecekle ilgili ne iyimser ne kötümseriz sadece kararlıyız. Ne yapmamız gerektiğini biliyor, adımlarımızı buna göre atıyoruz. Gerçeklerin, kısıtların, sorunların, tehditlerin, fırsatların farkındayız” şeklinde konuştu.
Daron Acemoğlu’ndan geleceği şekillendirecek 6 akım…
Prof. Dr. Daron Acemoğlu da konuşmasında, gelecek 20 yılın dünyada çok çalkantılı geçebileceğini, gelişmeleri “yapay zekâ, eşitsizlik ve istihdam; yaşlanan nüfus; iklim değişikliği; makroekonomik dengesizlikler; dünya ekonomi düzenindeki değişimler; demokrasi krizi”nden oluşan 6 akımın etkileyeceğini, tüm ülkelerin bu akımların sonuçlarını öngörebilmesi ve buna hazırlıklı olması gerektiğini söyledi.
Bu akımların hepsinin teknolojiyle iç içe olduğunu, dolayısıyla teknolojiye hazır olma, bununla ilgili insani sermayeye yatırım ve teknolojinin yönünün de önemli olduğunu belirten yapay zekânın tüm ülkelerde iş süreçlerini etkilediğini ve ülkelerin yapay zekâ yatırımlarının giderek arttığını söyledi.
“Nüfustaki yaşlanmada, küresel iklim değişikliğinde çözüm teknoloji”
Dünya nüfusundaki yaşlanmaya dikkat çeken ve bazı ekonomistlerin yaşlanmanın ekonomi üzerinde negatif etkileri olacağını öngördüğünü belirten Acemoğlu, “Tam tersine hafifçe bir pozitif etki var. Nasıl oluyor bu? Yanıt da çok basit; teknoloji… Çok hızlı yaşlanan ülkeler özellikle Almanya, Japonya, Güney Kore aynı zamanda teknolojiye çok hızlı adapte olabilecek ülkeler oldukları için yaşlanmalarıyla beraber yeni teknolojilere olan yatırımlarını çok arttırdılar. Bu ülkelerde robotların üretim sürecine katılması çok hızlı bir şekilde arttı” diye konuştu.
Daron Acemoğlu, altını çizdiği akımlardan biri olan iklim değişikliğiyle ilgili de görüşlerini aktarırken, hem emisyonların artması hem iklimin değişmesinin en azından 2100 senesine kadar devam edeceğinin öngörüldüğünü, ekonominin enerjiye olan bağımlılığının niteliğinin değişeceğini ve aynı zamanda sosyal ve ekonomik hayatı etkileyecek şekilde iklim değişikliğinin devam edeceğini söyledi. Bunun çözümünde yine teknolojinin ana yerde bulunduğuna dikkat çeken Acemoğlu, karbon salımının azalmasının tek yolunun emisyonları düşük olan teknolojilerin hızlanması olduğunu, bunun için yenilenebilir enerjiye daha fazla yatırım yapılması gerektiğini ifade etti.
Makroekonomik dengesizliklere de değinen Acemoğlu, “Herhangi bir değişimi, makroekonomi iyi durumdayken yapmak daha kolay. Eğer insanlar zenginse, enflasyon, işsizlik problemi yoksa, üretkenlik artıyorsa başka değişimleri yapmak da daha kolay” dedi. Acemoğlu, şu anda tüm dünya ekonomisinde gerek faiz seviyesi gerekse bütçe açıklarındaki artış gibi makroekonomik tablonun ülkelerin sosyal güvenlik ağını genişletmesi, yapay zekâya yatırımı, yenilenebilir enerji yatırımlarını artırması gibi değişik alanlardaki değişime adaptasyonu zorlaştırdığını söyledi.
“Küreselleşmenin niteliği değişiyor; yatırımcılar en yakın yerlere kayıyor”
Daron Acemoğlu, dünya ekonomi düzenindeki değişimler ve küreselleşmeyle ilgili değerlendirmelerini de aktarırken, özellikle 2017’den bu yana küreselleşmenin niteliğinin değiştiği bir süreç yaşandığını, yatırımcıların önem verdiği yerlerin artık en yakın yerlere, müttefik yerlere kaymaya başladığını, bunun da yine teknolojiyle iç içe bir durumu bulunduğunu ifade etti.
Demokrasi konusundaki yorumlarını da paylaşan Acemoğlu, demokrasinin büyümeye çok net pozitif bir etkisi olduğunu, bu etkinin özellikle artan yatırımlardan, eğitim ve sağlık gibi alanlardaki iyileştirmelerden geldiğini söyledi. Acemoğlu, “Ancak ne yazık ki dünyanın dört bir köşesinde demokrasi krizi var. Niye diye baktığınız zaman bunun da nedenleri arasında ana sebep şu; demokrasi beklentinin altında bir performans sağlıyor. Eğer demokrasi büyüme getirebilirse, yolsuzluğu kontrol ederse, istikrar getirebilirse demokrasiye olan destek artıyor. Demokrasi baharı bitti, demokrasi sonbaharındayız. Sadece otomasyona mı yatırım yapacağız yoksa otomasyon yerine işçi ücretlerini mi artıracağız, yeni teknolojilere yatırım yapmayı becerebilecek miyiz, küreselleşmeyi nasıl yeniden organize edeceğiz, sosyal medyayı demokrasiye yardım eden bir süreç haline getirebilecek miyiz gibi pek çok soru var” diye konuştu.
“Türkiye de dünyayı değiştirecek akımlara hazır olmalı”
Daron Acemoğlu, konuşmasının sonunda Türkiye ile ilgili değerlendirmelerde bulunurken, şöyle konuştu:
“Türkiye aktardığım bu akımlara ve teknolojinin getirdiği sonuçlara hazır mı? İlk kez teknolojinin gerisinde kalıp, teknolojinin kendisi değişirken aynı zamanda teknolojiye geçmeye çalışılan ilk dönem değil bu dönem… Aynı şeyi 100 sene önce de yaşadık. O zaman hayatta en hakiki mürşit ilimdi ama şimdi bir tek ilim değil. O ilmi alıp teknolojiye uygulamak gerekiyor. Burada İş Bankası'nın ilk baştaki rolü çok önemli. Niye? Çünkü İş Bankası, Türkiye'nin en büyük finansörü olarak ortaya çıktı ve yeni teknolojilerin gelmesinde, tarımda, sanayide önemli bir rol üstlendi. O zaman Türkiye başarılı oldu. Bugün hazır mı? Hayır, ne yazık ki hazır değil. Çünkü Türkiye, aynı dengesizlikleri çok daha ciddi bir şekilde yaşıyor. Türkiye, hiçbir zaman Çin, Güney Kore, Tayvan, Singapur gibi bir büyümeye ulaşamadı.“
Acemoğlu, Türkiye’nin gelecekte dünyadaki gidişatı belirleyecek akımlara hazır olması için teknolojiye yatırım yapması, beşeri sermayeyi doğru biçimde geliştirmesi ve kullanması gerektiğinin altını çizdi. Acemoğlu, “Gelecek 20 yıl kritik bir süreç. Bu 6 akım dünyayı değiştirecek ve buna hazır olmayan ülkeler daha da geri kalacaklar. Türkiye'nin ekonomik olarak, bilimsel olarak, siyasi olarak bu akımlara hazır olması lazım ve bence bunun şu anda başlaması lazım” dedi.