Türk Eczacıları Birliği'nden konuya ilişkin yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
İlaçta Dönemsel Avro Kurunun Artışına İlişkin
Ne oldu?
2019 yılı için ilaç fiyatlandırmasında kullanılacak sabit Avro kuru (dönemsel Avro değeri), yüzde 26.4 oranında artarak 3,40 olarak belirlendi. 19 Şubat itibariyle geçerli olacak kur güncellemesi, bir önceki yılın ortalama avro değerinin yüzde 60’ı esas alınarak gerçekleştirildi. 2018 yılı için söz konusu oran 2.69 olarak belirlenmiş, son dönemde döviz kurunda yaşanan dalgalanmalar sonucunda reel kur ile makas bir hayli açılmış ve ilaç piyasasında sıkıntılar baş göstermişti. Zam bekleyen kimi ilaç firmaları ve ecza depoları ilaçları askıda bırakarak piyasaya vermemiş; hastalar, bazıları temel ilaçlar listesinde olan ilaçlara ulaşmakta güçlük çekmişti.
2019 yılı için İlaç Fiyat Kararnamesi’nde bir değişiklik yapılarak dönemsel Avro değeri belirlenmesinde geçtiğimiz yıl ortalamasının yüzde 70’inin zam oranı olarak alınması uygulaması değiştirildi ve bu oran yüzde 60’a indirildi. Bu düzenleme, 14 Şubat 2019 tarihli Resmi Gazete’de de yayınlandı. Sayın Sağlık Bakanımız Dr. Fahrettin Koca, bu oranın kamu için uygulanabilirlik açısından, ilaç sanayisi için de yatırımların öngörülebilir olması açısından önemli olduğunu ifade etti. İlaç fiyatlarında bugüne kadar zammın son ana kadar belirsiz olması ve yazıldığı gibi uygulanmaması; beklenti yaratan, dolayısıyla ilaç stoklamayı da gündeme daha fazla getiren bir olguydu.
Nasıl etkileneceğiz?
Yapılan değişiklik sonucunda ilaç sektörü ile mutabakata varılmasını, ilaca erişimin rahatlaması anlamında olumlu bir adım olarak görüyoruz. İlacın yüzde 90’ından fazlasının alıcısının SGK olması gerçeğinden hareketle vatandaşlarımızın uygulamanın bu halinden çok fazla etkilenmeyeceğini söyleyebiliriz. Ancak bu işin önemli ve vazgeçilmez bir parçası olan, bu uygulamadan birebir etkilenecek olan eczacıların temsilcisi olan bizlerin masaya davet edilmemesini doğru bulmuyoruz. Yapılan ve yapılaacak olan düzenlemelerde tüm tarafların haklarının gözetilmesi, sürdürülebilirlik ve uygulanabilirlik açısından hayati önem taşımaktadır. Bunun için de sürece, düzenlemeden etkilenecek olan tüm tarafların dâhil edilmesi gerekir. Masada konuşulan bu ve diğer konular hakkında da acilen bilgilendirilmemiz ve bu sürece en azından geldiği noktada dâhil edilmemizin tüm taraflara eşit mesafede olan bir yönetim anlayışının gereği olduğu düşüncesindeyiz. Biz bir sağlık meslek örgütü olarak öncelikle hastayı, ikinci olarak kamuyu ve meslektaşlarımızı düşünürüz. Kamunun da bu ve benzeri düzenlemelerde öncelikle hastayı ve daha sonra da sağlık çalışanını koruması gerektiğine inanıyoruz.
Bir sağlık meslek örgütü olarak ilacın alınabilir, bulunabilir olması; bunun da kamu, toplum ve ilaç sanayisi açısından sürdürülebilir olması daima önceliğimiz olmuştur. Yapılan düzenleme ile ilaç sanayisi rahatlamış olsa da hastaların ve eczacıların sorunları devam etmektedir. Tüm toplumun ekonomik olarak zorluk yyaşadığı bir durumdan elbette eczacılar da etkilenmektedir. Eczacının kârlılığının ilaç fiyatlarına bağlı olması tek yönlü değildir. İlacın fiyatı arttıkça eczacının kârlılığı düşmekte ve giderleri artmaktadır.
Düzenleme, 19 Şubat itibariyle uygulamaya konacak. Ancak sahadan aldığımız veriler, zam oranının açıklanmasıyla birlikte ilaç depolarından ilaç akışının neredeyse durma noktasına geldiğini, eczacılarımızın depolardan ilaç temin etmekte zorlandığını gösteriyor. Öte yandan olası uygulamalarla vatandaşın cebinden çıkacak sağlık harcamalarının artacağı kaygısını da taşıyoruz.
Ne olmalı?
İlacın bulunabilir, alınabilir ve kaliteli olması için esas olanın Avro kurundan bağımsız; uzun vadeli, yerli ilaç politikalarının geliştirilmesi olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz. Yerelleşme de yerel güçlerin iş birliği ile mümkün olacaktır. Türk Eczacıları Birliği olarak bu konunun önemli sacayaklarından birisi olduğumuzu, yerli ilaç üretimini aktif olarak desteklediğimizi belirtmek isterriz. İlaçta dışa bağımlılığın Türkiye’nin kaderi olmaktan çıkması için, elimizden geleni yapmaya hazırız. Sağlık otoritesinin de eczacının kaderine terk edilmemesi için artık bir adım atması gerektiğine inanıyoruz.