GSYİH Analizi (Enver Erkan/Tera Yatırım )

Türkiye: 1Ç22 GSYİH geçen yıla göre %7,3 büyüdü…

Türkiye ekonomisi 1Ç22’de iç tüketim ve ihracattaki artışın öncülüğünde beklenenden daha hızlı büyüdü. Gayri safi yurtiçi hasıla Ocak-Mart döneminde bir önceki yıla göre %7,3 artarak ekonomistlerin medyan tahmini %7,2’yi geçti. GSYİH, önceki çeyreğe göre de %1,2 artarken, ekonomi 7 çeyrektir büyüme kaydetmektedir. Türkiye'nin cari fiyatlarla GSYİH büyüklüğü 794 milyar dolar oldu. 2021’de pandemiden çıkış ve hayatın normalleşmesi döneminde ciddi bir momentum alan ve G-20 içindeki en yüksek büyümelerden birini kaydeden ekonomi, 2022’ye de güçlü bir oranla başlamakla birlikte gelecek dönem için fiyat ve lira istikrarsızlığının hane bütçelerini zorlayan, harcanabilir geliri aşındıran etkisi nedeniyle aşağı yönlü risklere maruz kalabilecektir.

 
GSYH büyüme hızı (%)… Kaynak: Bloomberg, TÜİK

Alt kalemlere bakıldığında ise; kompozisyon dağılımında özellikle iç tüketim tarafının çok kuvvetli geliştiği görülmektedir. Hanehalkı tüketimi, bir önceki yıla 1Ç22’de %19,5 arttı. Bu, Merkez bankasının 2021'in sonundaki ardışık faiz indirimlerinin ardından iç talebin güçlü kalmaya devam ettiğinin bir işareti olarak okunabilir. Bunun ayrıntılarında özel tüketime etkisi olan kesimin ağılığı görece olarak yüksektir, çünkü yüksek enflasyon ortamında gelir bakımından imkanı olanlar daha fazla tüketime meyil etmekte ve bu hem enflasyonun ikincil etkilerine eklemelerde bulunmakta, hem de gelir dağılımını bozucu etki yapmaktadır.

Diğer kalemler bazında; Türk imalatçıların zayıf liradan ve önemli pazarlardaki güçlü toparlanmadan destek almasıyla, ihracat aynı dönemde %16,8 arttı. Dış talebin büyümeye çok pozitif etkisi var. Ancak bundan daha önemli bir husus olarak, 2Ç22 döneminden itibaren dış talebin büyümeye katkısının ciddi anlamda azalmasını bekliyoruz. Bu olumsuzluk, yılın ikinci yarısında ve 2023’ün ilk bölümünde de artarak devam edebilir. Buna nedensel olarak baktığımızda birden fazla ayrıntı görüyoruz: Birincisi, yüksek petrol ve emtia fiyatları nedeniyle dış denge bozulma eğilimi göstermekte ve Rusya - Ukrayna savaşından süregelen ilave etkiler nedeniyle daha yüksek cari işlemler açığı verilmektedir. İkincisi, Avrupa ekonomilerindeki yavaşlamayla beraber, kur seviyesi ne olursa olsun, küresel talepteki eksiklikle ihracatta baskılanma eğilimi görülmektedir. Bu durum, özellikle Mayıs ayından sonra kendini daha fazla hissettirebilir. Avrupa’da savaş etkisiyle artan emtia, özellikle doğalgaz ve enerji fiyatları nedeniyle tüketim de momentum kaybediyor. Buna bağlı olarak da Avrupa başta olmak üzere dünya ekonomik büyümesine dair tahminler aşağı revize ediliyor.

İhracatçılar, yüksek emtia fiyatları nedeniyle hammadde alırken de zorluk çekmektedir. Rusya - Ukrayna savaşının uzunca bir süre devam edebilecek olması emtia, enerji ve tarım fiyatlarının düşmesine engel olacak ve küresel talebin de düşmesine zemin oluşturacaktır. Bu da, ihracat eğilimlerinde kur seviyesinden bağımsız olan faktörlerin etkili olmasına neden olur. Aynı zamanda, Fed’in parasal sıkılaşmasıyla başlayan döngü küresel anlamda yükselen faiz ortamını da beraberinde getiriyor, bu da dünyadaki talep ortamının bundan etkilenmesine neden oluyor. Enflasyon nedeniyle hızlı sıkılaşma olmasaydı bile, Covid’in bitmesi ve normalleşme safhasında bol likiditenin kalmayacağı biliniyordu. Bu ortamda net ihracat katkısının da azalmasını bekleriz.

Yatırım tarafında halen arzu ettiğimiz kadar bir momentum görmüyoruz. Yatırımlar yıllık bazda %1,1 artış kaydederken, toplam GSYİH katkısının ise 0,3 puan olarak gerçekleştiği görülmektedir. Kamu harcamalarında da yine sınırlı bir katkı gözlemlerken, artan bütçe harcamaları ve büyüme destekli geniş mali politikalar nezdinde sonraki çeyreklerde bu kalemin büyüme katkısının daha artmasını bekleyebiliriz. Üretim tarafında, tarım sektörünün katma değeri halen düşük kalmakta ve yıl geneli açısından nötr bir büyüme etkisine sinyal vermektedir. Özellikle gıda enflasyonu ile mücadele edilen bir ortamda olumlu bir ayrıntı elbette değil. Hizmetler ve perakende ise, geçen sene Covid nedeniyle piyasanın kapalı olmasından mütevellit, normalleşmenin sağlanmasıyla büyüme sağladı. Önümüzdeki sene, buradan gelen etkiyle büyüme momentumunun bu kalemde de düşüş kaydetmesi beklenebilir.

Türkiye’nin potansiyel büyümesinin son 3 yıldaki ekonomik gelişmeler, içsel şoklar ve Covid gibi küresel şoklar ile beraber aşağı gelmesi ve normal şartlar altında %5 olan uzun süreli patikanın aşağı gelmesi söz konusudur. Aynı zamanda büyüme devam ederken enflasyon ortamının canlanması ve istihdam artıran bir büyüme kompozisyonunun olmaması yapısal sıkıntıyı ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, büyümenin beslendiği kalemlerin tüketim ağırlıklı olanlardan yatırım ağırlıklı olanlara doğru kayması gerekliliği vardır. Ayrıca, dolar cinsinden GSYİH 1Ç22’de de %4,7 ile daralmıştır. Şu anki ekonomik model faizin düşük tutarken, TL’nin de değersiz olmasına neden oluyor. Bu ortamda ihracat büyümesi sayesinde cari dengeden alınması düşünülen katkının enflasyonu da düşürmesi öngörülüyordu. Ancak yeni ekonomi perspektifinin uygulamaya konmasından sonraki 6 aylık süreçte cari açık artı, enflasyon %21,3’ten %70’e geldi ve beklenti kanalında da ciddi bozulmalar meydana geldi. Büyümenin TL bazında %7,3’lük oranının yanında, sağlıklı ve sürdürülebilir büyüme konusunda istihdam potansiyelinin, dolar bazında yıllardır süregelen küçülmenin ve azalan kişi başı milli gelirin de ele alınması gerekmektedir.

 
Büyüme hızı (%) (2022 yılı 1. Çeyrek)… Kaynak: TÜİK

Finansmana erişim anlamında, ultra finansal gevşekliğin yerini daha sıkı finansal koşullara bırakacağını ve tüketim ile yatırım eğilimlerini baskılayacağını değerlendiriyoruz. Politika faizi mevcut ortamda %14 olsa bile, krediye ulaşma imkanındaki ve kur genel seviyesinin yaratmış olduğu etkiler itibariyle oluşan zorlanma faktörleri bunda etkili olacaktır. Aktiflere getirilen ZK uygulaması nedeniyle de bankacılık sektörünün kredi çıkışlarının 1Ç22 kadar yüksek momentumda olmayacağını düşünüyoruz.

Sonuç olarak; Nominal oranlar olumlu görünüyor, ancak bunun içine enflasyon ve kur artışı gibi etkenleri eklediğimizde reel anlamda özellikle ihracat tarafındaki eğilim daha zayıf bir görüntü çizmeye başlayacaktır. 4Ç21’den itibaren gözlemlenen güçlü ekonomik aktivite eğiliminin de, 1Ç22’ye aşırı yansıyan bir yavaşlama olmasa da, sonraki çeyreklerde belirginleşen durgunluk işaretleriyle düşüşe geçmesini bekleriz. Dış talebin büyüme etkisi jeopolitik risklerden olumsuz etkilenecekken, iç talebin de artan enflasyon nedeniyle satın alma gücünün azalması, buna bağlı olarak da tüketim şokundan dolayı aşınmasını bekleriz. Enflasyondaki baz etkisinin bir benzerinin büyüme açısından da geçerli olacağını düşünürsek, bir önceki yılın yüksek büyümesinden kaynaklı olarak sonraki yılın daha düşük bir büyüme döngüsü içerisinde olacağı açıktır. Bu kapsamda, 2Ç22’de %3 civarlarına gerilemesini beklediğimiz büyümenin 3Ç22’den sonra biraz daha yavaşlamasını ve yılın genelinde de %3-4 bandında bir büyüme gerçekleşmesini bekliyoruz. 2023’te de bu faktörler nezdinde potansiyel altı düşük büyüme patikasının devam edebileceğini düşünüyoruz. Bu tahminlere yönelik riskler ise aşağı yönlüdür.

Türkiye, Mayıs ayı enflasyon verilerini 3 Haziran'da açıklayacak. Merkez bankasının bir sonraki faiz belirleme toplantısı ise 23 Haziran'da yapılacak.

https://terayatirim.com/arastirma/teradan-notlar/310520221051

 Enver Erkan
 Araştırma - Başekonomist
 Tera Yatırım Menkul Değerler A.Ş.
  www.terayatirim.com
                                 
                                  ***
                               Yasal Uyarı
 
  Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.



Facebookta Paylaş