İklim değişikliğinin etkileri ve emisyon kontrolü gibi konularda projeler yürüten Escarus (TSKB Sürdürülebilirlik Danışmanlığı A.Ş.), 21 Eylül Sıfır Emisyon Günü kapsamında iklim değişikliği kaynaklı küresel sıcaklık artışının sınırlandırılması için emisyonların kontrol altına alınmasının gerekliliğine dikkat çekti. Escarus Genel Müdürü Dr. Kubilay Kavak, “İklim değişikliğinin somut sonuçlarını sıcaklık artışları ve ekstrem hava olayları gibi durumlarla hep birlikte deneyimlemekteyiz. Bu etkilerin sınırlandırılması için bir zorunluluk olan emisyon azaltımı, ancak iş dünyası, politika yapıcılar ve bireylerin hep birlikte harekete geçmesiyle mümkün” dedi.
Çağımızın en önemli sorunlarından olan iklim değişikliğinin etkileri günden güne kendisini daha net göstermeye başlarken, iklim değişikliği konusunda harekete geçilmesinin hayati bir önem taşıdığının tüm ülkeler tarafından anlaşıldığına vurgu yapan Escarus, 20. yüzyıl ortalarından beri gözlenen iklim değişikliği trendinin ana kaynağının, üretim ve tüketim kaynaklı emisyon salımındaki artış olduğuna dikkat çekti.
Escarus Genel Müdürü Dr. Kubilay Kavak “İklim değişikliği ile mücadelenin temel taşlarından olan ve 2015 yılında imzalanan Paris Anlaşması’nın ana hedefi, gezegenimizdeki ortalama sıcaklık artışını sanayi devrimi öncesi döneme göre 2oC’nin altında tutma ve mümkün olduğunca 1,5oC’ye yaklaştırmadır. Bu hedef, emisyon salımları ile doğrudan ilintilidir. Söz konusu hedefe erişilebilmesi için 2100 yılında Dünya’nın net emisyonunun sıfırlanması, bunun içinse 2030’a kadar emisyonların 50 Gt CO2’e düşmesi gerekmektedir” şeklinde konuştu.
Basit önlemlerle emisyon değerlerindeki düşüş kalıcı hale getirilebilir
Covid-19 salgını kaynaklı karantina tedbirleri, seyahatlerin azalması ve sanayi faaliyetlerinin kesintiye uğraması gibi nedenlerle 2020 yılının büyük bölümünde emisyon değerlerinin geçtiğimiz senelere kıyasla daha düşük seviyelerde seyretmiş olduğunu belirten Dr. Kavak, uzun vadeli hedef ve uygulamalar olmadan bu düşüşün kalıcı hale gelemeyeceğini söyledi.
Dr. Kavak sözlerine “İklim değişikliğinin somut sonuçlarını sıcaklık artışları ve ekstrem hava olayları gibi durumlarla hep birlikte deneyimlemekteyiz. Bu etkilerin sınırlandırılması için bir zorunluluk olan emisyon azaltımı, ancak iş dünyası, politika yapıcılar ve bireylerin hep birlikte harekete geçmesiyle mümkün olabilecektir” diyerek devam etti.
Sıfır Emisyon Günü’nün her kesimden insanı emisyon azaltıcı harekete dahil etmek ve “gezegene yılda bir gün tatil hakkı vermek” motivasyonuyla 2008 yılında Kanadalı bir şirketin öncülüğünde başladığını, geçtiğimiz 12 sene içerisinde her yıl 21 Eylül’de dünyanın farklı yerlerinde kutlanan bir özel güne dönüştüğünü, normal şartlar altında şirketlerin, ülkelerin ya da uluslararası kuruluşların gündeminde olan emisyon azaltımı konusunu bir günlüğüne de olsa bireylerin gündemine taşıdığını belirten Dr. Kavak, “Dünyanın dört bir yanından insanlar, elektrik kullanımını azaltmak, teknolojik alet kullanımına ara vermek, ulaşım için kişisel otomobil yerine bisiklet ya da toplu taşıma kullanmak, ambalajlı ürün satın almamak gibi basit ancak etkili yöntemlerle bugüne destek veriyor. Bugünün uzun vadeli hedefinin ise farkındalığı tüm yıla yaymak, emisyon kaynağı olan davranış alışkanlıklarını uzun vadede değiştirmek olduğunu söyleyebiliriz.. Küresel emisyonları azaltmak, Paris Anlaşması’nın 2oC hedefini tutturmak ve iklim değişikliği etkilerinin önüne geçmek ancak geniş kapsamlı bilinç ve farkındalıkla mümkün olabilecektir” dedi.