Enflasyon ataletini oluşturan faktörlerin önemli bir bölümü Merkez Bankası’nın, piyasa mekanizmalarının ve ahlaki kuralların kontrolü ve etki alanlarının dışına çıkmış durumda (Sesmir)

Merkez Bankası tarafından yapılan kademeli artırımlarla politika faizinin geldiği son %42,50 oranındaki yüksek seviye, fiyat istikrarından ziyade sermaye akımlarının cezbedilmesi yoluyla sağlanması beklenen rezerv kazanımlarına ilişkindir. Rezerv birikimlerinin fiyat istikrarına göre daha da önceliklendirilmesi Türkiye ekonomisi açısından yanlış bir sıralamadır.

Harcama azaltıcı tedbirlere karşı elastikiyetini çoktan kaybeden tüketim harcamalarını bu aşamadan sonra faiz artırarak biraz daha baskılamanın enflasyonla mücadele konusunda hiçbir yararı artık kalmamıştır.

Fiyat istikrarsızlığında nihai olarak ortaya çıkan fiili durum ne talep enflasyonu ne de arz kaynaklı enflasyon olarak adlandırılamaz. Zira, kayıt dışılığa, keyfiliğe, suistimale ve denetimsizliğe dayalı olarak varlığını sürdüren fiyat artışları günlük ve hatta saatlik hale gelmiş, ahlaksız ve kuralsız bir enflasyon ataleti piyasalara hâkim olmuştur. 2021 son çeyreğinden itibaren, para politikası, kur, bekleyişler, iç talep ve küresel emtia fiyatları ve tedarik/arz sorunları tarafından tetiklenerek devam eden enflasyon 2023 yılında matematiğe dayanmayan kuralsız ve keyfi fiyatlama davranışları tarafından daha da hızlandırılmaktadır.

Fiyatlama süreçlerine hâkim olan keyfilikle mücadele edilmesi, tek başına Merkez Bankası’nın gücünü, boyutlarını ve hatta görev alanını aşmış durumdadır. Sadece para politikası ve hatta maliye politikası araçlarıyla çözülemeyecek çok yönlü, çok katmanlı ve yüksek boyutlara ulaşan ana risk haline gelmiştir. Ayrıca, fiyatların ulaştığı/ulaşacağı yüksek seviyenin artış hızında 2024 yılında baz etkisiyle meydana gelebilecek yumuşama beklentilerinin, “2024 yılında fiyatlar genel seviyesi düşecek” şeklinde lanse edilmesi doğru ve ahlaki bir yaklaşım değildir.

Ortaya çıkan sistemik bir sarmalın bu aşamadan sonra tek başına Ortodoks politikalarla çözülemeyeceği ve reel gelir kayıplarının yıllara sâri daha uzun sürelerle devam edeceği iyice anlaşılmalıdır. Asgari ücret artışlarının hem mutlak miktar olarak hem de göreceli olarak üretim üzerinde yarattığı maliyet artışlarının verimlilikle değil de daha yüksek fiyat artışlarıyla karşılanarak firma karlılıklarının bu şekilde sürdürüldüğü sistemik bir sarmalın bu aşamadan sonra tek başına Ortodoks politikalarla çözülemeyeceği ve reel gelir kayıplarının yıllara sâri daha uzun sürelerle devam edeceği iyice anlaşılmalıdır.

Sürekli artış yönünde şekillenmiş olan enflasyon davranışlarının rehabilitasyonu ve yüksek seviyeli bu enflasyonla mücadele için, sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin ve kamusal erklerin sıkı bir senkronizasyonuyla hep birlikte sürece dahil olmaları şarttır.

Önemli bir kısmı hata ve noksan gibi normal olmayan kanallardan karşılanan cari işlemler açığı, sürekli artan yüksek bütçe açıkları ve en önemlisi fiyat istikrasızlığı temel problemler olarak 2024 yılına aynen devrediliyor. 2024 yılına devredilen bu mirasların içerindeki en öncelikli ve en tahripkâr problem fiyat istikrarsızlığıdır. Zira, Türkiye’nin bir ayda yaşadığı tüketici enflasyonunun dünyada birçok ülkenin ancak bir yılda yaşadığı tüketici enflasyonundan yukarıda olduğu düşünülür ise, Türkiye ekonomisinde ortaya çıkan sorunun vahameti daha iyi anlaşılacaktır.

Türk Lirasına geçişi hızlandırmak ve devam ettirmek için politika faizinin işlevini bozan veya zayıflatan açık/örtülü tüm uygulamaların derhal durdurulması gerekir. 2024 enflasyon hedefinde öngörülen seviyenin yakalanabilmesi için, risk priminin düşmesine yol açan gerekçelerin daha da güçlendirilmesi ve artırılması, TL’nin değerlenmesinden rahatsızlık duyulmaması, kurumların kurumsal bağımsızlıklarının daha da güçlendirilmesi, hukuk sisteminde yürütme ve siyaset tarafından yapılan müdahalelerinin sonlandırılması ve en önemlisi politika faizinin işlevini bozacak veya zayıflatacak olan uygulamalardan kaçınılması gerekir.

Enflasyonla mücadelenin şu ana kadar olduğu gibi tek başına veya büyük çoğunlukla para politikasına dayanarak sürdürülmeye devam edilmesi halinde, yüksek fiyat artışlarının 2024 yılının en büyük riski olmaya aynen devam edeceği kesindir. Zira, enflasyon ataletini oluşturan faktörlerin önemli bir bölümü Merkez Bankası’nın, piyasa mekanizmalarının ve ahlaki kuralların kontrolü ve etki alanlarının dışına çıkmış durumdadır.

 Orhan Ökmen
 Başkan
Sesmir Kurumsal ve Finansal Danışmanlık A.Ş
                                  ***
                               Yasal Uyarı
 
 Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.



Diğer Haberler
TCMB: Kredi kartı azami faiz ve üye işyeri azami komisyon oranlarının mevcut seviyelerinin üzerine çıkmamasına yönelik olarak referans orana üst sınır getirilmiştir
TCMB: Referans oranın mevcut seviyesi 3,11 üst sınır olarak belirlenmiş, bu seviyenin altındaki oranlar için mevcut hesaplama yönteminde bir değişiklik yapılmamıştır
TCMB: Bu kapsamda kredi kartı azami faiz ve üye işyeri azami komisyon oranları için en son ilan edilen oranlarda bir artış olmayacaktır
Bankacılık sektörü ticari ve diğer kredileri 8 trilyon 813.39 milyar TL (Önceki hafta: 8 trilyon 746.68 milyar, Yılbaşı: 6 trilyon 28.52 milyar TL)-BDDK
Bankacılık sektörü toplam kredileri, 15 Aralık itibarıyla 11 trilyon 374.07 milyar TL (Önceki hafta: 11 trilyon 302.91 milyar, Yılbaşı: 7 trilyon 573.42 milyar TL)-BDDK
Bankacılık sistemindeki kur korumalı TL mevduat ve katılma hesapları 2 trilyon 682.24 milyar TL (Önceki hafta: 2 trilyon 700.94 milyar, Yılbaşı: 1 trilyon 370.0 milyar TL)-BDDK
Bankacılık sektörü tüketici kredileri ve bireysel kredi kartları 2 trilyon 560.68 milyar TL (Önceki hafta: 2 trilyon 556.24 milyar Yılbaşı: 1 trilyon 544.89 milyar TL)-BDDK
Bankacılık sektörü tüketici kredileri 1 trilyon 481.18 milyar TL (Önceki hafta: 1 trilyon 483.08 milyar Yılbaşı: 1 trilyon 93.76 milyar TL)-BDDK
Bankacılık sektörü takipteki alacakları 175.69 milyar TL (Önceki hafta: 175.93 Yılbaşı: 168.3 milyar TL)-BDDK
Bankacılık sektörü bilanço dışı yabancı para pozisyonu 1 trilyon 204.7 milyar TL (Önceki hafta: 1 trilyon 401.97 milyar, Yılbaşı: 616.92 milyar TL)-BDDK
Bankacılık sektörü bilanço dışı yabancı para pozisyonu 1 trilyon 321.7 milyar TL (Önceki hafta: 1 trilyon 401.97 milyar, Yılbaşı: 616.92 milyar TL)-BDDK
Bankacılık sektörü toplam menkul değerleri 3 trilyon 921.87 milyar TL (Önceki hafta: 3 trilyon 859.03 milyar, Yılbaşı: 2 trilyon 368.93 milyar TL)-BDDK
Bankacılık sektörü yabancı para net genel pozisyonu 116.9 milyar TL (Önceki hafta: 109.74 milyar, Yılbaşı: 33.73 milyar TL) -BDDK
Facebookta Paylaş