EMO, perakende enerji bedelindeki artışın konutlar için yüzde 2.5 ile sınırlı kalırken, dağıtım şirketlerine aktarılan dağıtım bedeline %58.9 oranında zam yapıldığını saptadı

Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) 1 Temmuz 2024 tarihinden geçerli olmak üzere duyurduğu yeni elektrik tarifesinde düşük kademede tüketimi olan konut faturalarına yüzde 38 olarak yansıyacak zam yapıldı. EPDK tarafından tarife değişikliğine ilişkin 28 Haziran 2024 tarihinde gerçekleştirilen açıklamada şu ifadelere yer verilmişti:
 
  

 “Enerji üretim maliyetlerinde yaşanan artış nedeniyle nihai elektrik perakende satış fiyatlarında mesken abone grubu için % 38, tarımsal faaliyetler abone grubu için % 30, kamu ve özel hizmetler sektörü abone grubunun düşük kademesi için % 38 ve yüksek kademesi için % 20 oranında artış yapılmıştır.”

Tarife incelendiğinde ise fatura bileşenlerinden perakende enerji bedelindeki artışın konutlar için (8 kWh/gün ve altı) yüzde 2.5 ile sınırlı kaldığı görülmektedir. Buna karşın dağıtım şirketlerine aktarılan dağıtım bedeline ise yüzde 58.9 oranında fahiş bir zam yapıldığı görülmektedir. Fon ve vergilerden sonra faturanın yüzde 38 olarak arttığı görülmektedir.

Odamızın hesaplamalarında 4 kişilik bir ailenin asgari yaşam standartlarını korumak için aylık 230 kWh enerji tüketeceğini hesaplamaktayız. Günlük ortalaması 8 kWh’i geçmeyen bu tüketim için aile bütçesinden ayrılması gereken 345.4 TL, bu zamla birlikte 476.6 TL’ye yükseldi. Temmuz 2024 itibarıyla oluşacak faturanın yalnızca yüzde 23.8’i enerji bedelinden oluşacaktır. Faturanın yüzde 65.9’unu ise dağıtım bedeli oluşturmaktadır. Fon ve vergilerin oranı ise yüzde 10.3’te kalmaktadır. Son tarife değişikliğiyle zaten yüzde 57.2 düzeyinde olan dağıtım bedelinin payının yüzde 65.9’a tırmandırılması normal kabul edilmemelidir.

            Dağıtım Bedeli Tırmanıyor

Doğal olarak faturanın en önemli kalemi olması gereken enerji bedelinin, dağıtım bedelinin çok gerisinde kalması, piyasanın çarpık bir biçimde yapılandığını gözler önüne sermektedir. EPDK’nın açıklamasında kullandığı “enerji üretim maliyetlerinde yaşanan artış” ibaresi açıkça zamma mantıklı bir gerekçe üretmeye çalışan bir manipülasyon çabasıdır. Enerji üretim maliyetlerinde ciddi bir artış yaşanmadığı herkes tarafından bilinen bir gerçektir. EPİAŞ’ın resmi bülteninden alınan son 12 aya ait aşağıdaki PTF/SMF grafiği de bu gerçeği doğrulamaktadır. Zaten dağıtım bedeline yüzde 58.9 oranında zam yapılması, artışın dağıtım bedeli kaynaklı olduğunu göstermektedir.

Bir başka deyişle 50 kuruşun altında bir bedelle temin edilen birim elektrik enerjisinin ancak 1.36 TL’ye tüketiciye ulaştırılabilmesi, hiçbir ekonomik gerçekle uyuşmamaktadır.

 Kuşkusuz özel dağıtım şirketlerinin kullandığı altyapı kamu malı, verdikleri hizmetler de kamu hizmetidir. Dağıtım şirketleri vatandaşlara elektrik enerjisini kaliteli, güvenli, sürekli ve ucuz bir şekilde ulaştırmasından sorumludur. Bugün geldiğimiz nokta, özel sektör tarafından işletilen elektrik dağıtım hizmetlerinin genel ekonomiyi zora sokacak şekilde başarısız bir biçimde işletildiğini göstermektedir. Kamu eliyle yürütülmesi gereken hizmetin özelleşmesi, fahiş düzeyde pahalılık yaratmanın yanında, kamu kaynaklarının özel sektöre sınırsızca aktarılması sonucunu da doğurmuştur.

Ucuz, kaliteli ve güvenilir enerjiye erişim tüm yurttaşlar için temel haktır. Özelleştirme bedelleri için alınan dövize endeksli kredilerin rahat ödenmesi için dağıtım şirketlerine kaynak aktarıldığı bir Türkiye tablosu, artık geride bırakılmalıdır. Kamucu anlayışla; enerji alanında, ticari ve siyasi çıkarlardan uzak, üretim sektörleri başta olmak üzere genel ekonomiyi destekleyecek şekilde tarifeleri belirleyebilecek özerk bir yapının inşası mümkün ve zorunludur. Arz güvenliğini sağlamak ve toplam maliyeti düşürmek için özelleştirilen üretim tesisleri ve dağıtım bölgelerinin kamulaştırılması acilen gündeme alınmalıdır.

Enerji maliyetlerinin enflasyon üzerindeki etkisini sınırlamak için artık vakit kaybedilmemelidir. Üretimden, dağıtıma kadar tüm süreçleri yönetecek dikey entegre bir kamu tekeli yeniden kurulmalıdır. Geçiş sürecinde ise kamu kaynaklarının sonu belirsiz bir biçimde özel sektöre kaynak transfer edilmesi yerine kamulaştırma işlemlerini yürütecek Kamulaştırma İdaresi Başkanlığı kurulmalıdır.



Diğer Haberler
Facebookta Paylaş