Dünya Bankası, güncel ekonomik gelişmelerin değerlendirildiği ve Türkiye’deki ekonomik beklentilere ilişkin analizlerinin sunulduğu Türkiye Ekonomik İzleme Raporu’nun (TEM) son sayısını bugün yayınladı.
Rapora göre, başlangıçtaki ani yükselişe rağmen, Türkiye’nin COVID-19 virüsünün yayılımını kontrol altına aldığının altı çiziliyor. Ancak bu hassas eğilimin sürdürülebilmesi için ihtiyatlı tutumu sürdürmek gerekiyor. Bu sağlık krizinin ekonomik etkileri oldukça ciddi boyutlara ulaşmış bulunmakta olup; Türkiye’nin 2018-2019 döneminde yaşadığı ekonomik yavaşlama sonrasındaki kademeli toparlanmayı rayından çıkardığı görülmektedir. Küresel büyümedeki yavaşlama sonucunda Türkiye’nin ihracat mallarına ve hizmetlerine olan dış talebin azalması ile birlikte cari hesaplardaki dengesizlikler yeniden ortaya çıkmıştır. Ayrıca, finansal sermayenin küresel düzeyde güvenli limanlara akması ve Merkez Bankası rezervlerinde yaşanan sert düşüş, dış finansman ve piyasa baskılarını arttırmıştır. Dış baskılar ve yurt içinde COVID-19 salgınını kontrol altına almaya yönelik uygulanan önlemler Nisan-Mayıs aylarında yurtiçi üretimin ani bir şekilde durmasına yol açmıştır. Bu ekonomik etkiler, istihdamın ve işgücüne katılımın düşmesi ile birlikte pandemi öncesinde zaten var olan işgücü piyasası zorluklarını daha da ağırlaştırmıştır. COVID-19 salgınının yol açtığı şokun etkisi 3,3 milyon kişiyi yoksulluğa sürükleyebilir. Ancak, bu insanların dörtte üçü, Türk yetkililerin pandeminin ilk andaki etkilerine karşı uygulamaya konulan hedefli sosyal destek programlarının genişletilmesi yoluyla yoksulluğa düşmekten kurtarılabilir.
Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Auguste Kouame konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada şunları vurguladı: “Pandemiye karşı uygulanan hızlı ve kapsamlı politika müdahalesi salgının en kötü etkilerinin hafifletilmesine yardımcı olmuştur ve virüsün kontrol altında tutulacağı ve politika önlemlerinin pandeminin nasıl evrileceğine ve ulusal ve küresel ekonomide yaşanacak gelişmelere göre uyarlanacağı varsayımıyla daha erken bir toparlanmanın zeminini hazırlamıştır.”
Türkiye, küresel ekonomilerin çoğu gibi 2020 yılında zorlu bir süreçten geçiyor. Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 3,8 oranında daralacağı öngörülüyor ve 2021 yılında nasıl bir toparlanma yaşanacağı ise belirsizliğini koruyor. COVID-19 salgınını kontrol altında tutma ve ihtiyatlı tutumu sürdürme ihtiyacı tüketimi dizginlerken, şirketlerin borç yükü yatırımları baskılayacak ve zayıf dış talebin ihracatı yavaşlatacağı beklenmektedir. Yatımlardaki ve işgücüne katılımdaki düşüşün, Türkiye’nin ve diğer yükselen ekonomilerin verimlilikte ve potansiyel milli gelirde yaşadığı düşüşü daha da ağırlaştırması bekleniyor.
Raporda geleceğe dönük olarak ekonomik dengesizlikleri kontrol altına almaya, insanları sağlık ve iktisadi olarak korumaya ve finansal sektörün istikrarını desteklemeye yönelik politika öncelikleri tartışılmaktadır.
Dünya Bankası Türkiye Ofisinde Program Lideri olarak görev yapmakta olan ve raporun takım lideri Habib Rab konu ile ilgili olarak şunu vurguladı: “Etkili bir para ve mali politika bileşimi, çıpalanmış ekonomik beklentiler ve dış şoklara karşı güçlendirilmiş tamponlar sürdürülebilir ve dayanıklı bir toparlanmaya yardımcı olacaktır”.