Kuruluştan konuya ilişkin yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Dünya Bankası’nın Avrupa ve Orta Asya (ECA) bölgesi için yayınladığı en son Ekonomik Güncelleme raporuna göre, Avrupa ve Orta Asya bölgesinde ekonomik büyüme yavaşlıyor ve 2019 yılı için bölgesel büyüme oranı yüzde 1,8 olarak tahmin ediliyor. Bu tahmin, bölgenin en büyük iki ekonomisi olan Rusya Federasyonu ve Türkiye’deki yavaşlayan büyümeyi yansıtıyor. Rapor aynı zamanda Orta Avrupa, Orta Asya ve Güney Kafkasya ülkeleri dahil olmak üzere bölgenin geri kalan bölümlerinde sağlam bir büyüme kaydedileceğini öngörüyor.
Bölgedeki yavaşlayan büyüme aşağı yönlü küresel eğilim ile paralellik sergilemektedir ve geçtiğimiz on yıllık dönemde azalan yatırımları ve üretkenlik artışını hızlandırma ihtiyacını vurgulamaktadır. ECA bölgesinde, kötüleşen demografik eğilimler - çalışma çağındaki nüfusun azalması dahil olmak üzere - bu zorlukları daha da ağırlaştırmaktadır. Rapor bu zorluklar ile ilişkili olarak göç eğilimlerini de mercek altına almakta ve hem göç alan hem de göç veren ülkeler ile ilgili görüşler sunmaktadır.
Dünya Bankası Avrupa ve Orta Asya Bölgesi Baş Ekonomisti Aslı Demirgüç-Kunt “Göç bölgede refaha katkıda bulunabilir” diyor ve ekliyor: “Göçmenler orantısız bir şekilde çalışma çağında olma eğilimi gösteriyor ve bu sebeple işgücünü ve üretkenliği arttırarak ve büyümeyi destekleyerek demografik baskıları hafifletiyorlar.”
Avrupa’da göçmenlerin payı geçtiğimiz kırık yıllık dönemde hızlı bir şekilde artış kaydetmiştir ve günümüzde dünya genelinde her üç göçmenden biri Avrupa’ya gitmektedir. Avrupa ve Orta Asya bölgesinde bölge içi göç oranı da yüksektir ve bölgedeki, göçmenlerin yüzde 80’i bölgedeki başka ülkelere gitmeyi tercih etmektedir. Ancak göçün faydaları genellikle uzun vadede ortaya çıktığından, öte yandan maliyetleri (yerinden olma ve işsizlik) anlık olarak ortaya çıktığından ve belirli gruplar arasında yoğunlaştığından dolayı, göçe karşı genellikle güçlü bir karşıtlık mevcuttur.
Politika yapıcıların bu grupların yeniden eğitimine yönelik programlar tasarlayarak ve gençlere yönelik eğitim sistemlerini yeniden uyarlayarak bu gruplara yardımcı olmaları, böylelikle daha düşük vasıflı göçmenler ile çatışmalarını önlemeleri gerekmektedir. Rapora göre, bu çabaların bileşenleri arasında geçici refah yardımları ve işsizlik sigortası ödemeleri yer alabilir.
Göç olgusu aynı zamanda vasıflı işgücünün “beyin göçü” yoluyla göç veren ülkelerden uzaklaşması endişelerini de doğurmaktadır. Bölge genelindeki birçok ülkede yüksek öğrenim görmüş gençler arasındaki göç oranları yüksek seviyelerdedir; Bosna Hersek’te dışarıya göç oranı yüzde 55 iken, Ermenistan ve Letonya’da yüzde 40’ın üzerindedir ve Arnavutluk, Moldova, Kuzey Makedonya Kırgız Cumhuriyeti, Kazakistan, Romanya ve Tacikistan’da yüzde 40’a yakındır. Geçmişten bu yana süregelen bu özellikler altta yatan temel sorunun sebebi değil daha ziyade bir belirtisidir.
Göç veren ülkelerde yönetişimin iyileştirilmesi ve kurumların güçlendirilmesi, süregelen göçün kök sebeplerinin ortadan kaldırılmasına yardımcı olabilecek uzun vadeli politikalardır. Vasıflı işgücünün ülkede tutulmasını sağlamaya yönelik politikalar arasında özel sektörün ve istihdam artışının desteklenmesi, yüksek öğretime yatırım yapılması ve ekonomide kadınlara sunulan fırsatların arttırılması sayılabilir.
Diaspora ile ortak çalışmaların arttırılmasının bir başka önemli boyutu da bağlantı olanaklarının arttırılmasıdır; bağlantılarını devam ettiren göçmenlerin yatırım yapma ve geri dönme olasılıkları daha yüksektir. Rapor, göç veren ülkelerde kalmaya yönelik teşvikleri arttırmanın, dışarıya göçün caydırılmasında yurt dışındaki faydaları kısıtlamaya yönelik politikalardan daha etkili olduğunu göstermektedir.