Cari işlemler dengesinde geçen yılın son çeyreğinde başlayan iyileşme eğilimi, 2017 yılının ilk çeyreğinde de devam etti - TCMB

TCMB, 2017 yılı ilk çeyrek Ödemeler Dengesi Raporu yayımlandı.

2017 yılı Mart ayı itibarıyla 12 aylık cari işlemler dengesi 2016 yılının sonuna kıyasla bir miktar
bozularak 32,7 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Öte yandan, çekirdek gösterge olarak kabul
edilen altın hariç ile enerji ve altın hariç cari işlemler dengesinde geçen yılın son çeyreğinde başlayan
iyileşme eğilimi, 2017 yılının ilk çeyreğinde de devam etmiştir (Grafik 1). Bu dönemde,
mevsimsellikten arındırılmış verilere göre, cari işlemler dengesi, tüm alt göstergelerle birlikte iyileşme
eğilimini sürdürmüştür .

Cari açıktaki daralma eğilimi temelde dış ticaret dengesindeki iyileşmeden kaynaklanmıştır (Grafik
3). Son yıllarda, altın hariç bakıldığında ihracatın ithalata kıyasla daha yüksek oranda büyümesi dış
ticaret açığının daralmasında etkili olmuştur (Grafik 4). 2017 yılının ilk çeyreğinde, altın hariç ihracat
yıllık bazda yüzde 12,6 artarken, altın hariç ithalat yüzde 3,4 ile sınırlı bir artış göstermiştir.
İhracatta gözlenen performansta, son dönemde dış talepteki güçlü seyrin yanı sıra
ihracatçılarımızın pazar değiştirme esnekliğinin de önemli rol oynadığı değerlendirilmektedir. 2016
yılı başından itibaren küresel büyüme yatay bir seyir izlerken ihracat ağırlıklı büyüme artış
göstermektedir (Grafik 5). Ayrıca, ihracatımızın yaklaşık yarısını gerçekleştirdiğimiz Avrupa Birliği (AB)
ülkelerindeki nihai yurt içi talep kaynaklı büyüme ve Türkiye’nin AB’ye ihracatının yaklaşık yüzde
60’ının yatırım ve tüketim malından oluşması ihracat artışlarında etkili olmaktadır (Grafik 6). Bunun
yanı sıra, 2017 yılının ilk çeyreğinde ihracattaki yüksek artışta çevre ülkelerle normalleşen ilişkilerin
de katkısı olmuştur.

 2017 yılının ilk çeyreğinde, petrol ve diğer emtia fiyatlarındaki yükselişle birlikte ithalat fiyatlarının
artması nominal ithalatı artırıcı etkide bulunurken, iç talepteki ılımlı seyir ve reel kurdaki değer
kaybı bu artışları sınırlandırmıştır. TÜFE bazlı reel kur endeksi yılın ilk çeyrreğinde 2003 yılından bu
yana gözlenen en düşük değerini almıştır (Grafik 7). Bu dönemde ithalat fiyatları yıllık bazda yüzde 6,8
oranında, reel ithalat yaklaşık yüzde 1 civarında artış göstermiştir Altın ithalatı ise, geçen yılın son
çeyreğindeki seyrini sürdürerek Ocak-Mart döneminde 2,7 milyar ABD doları olmuştur. Bu gelişmeler
neticesinde, altın hariç ithalatta sınırlı bir artış gözlenirken toplam ithalat yıllık bazda yüzde 7,7
oranında artmıştır.

 Cari açığı azaltıcı etkide bulunan ve 2016 yılında gerileyen seyahat gelirleri, 2017 yılı Ocak-Mart
döneminde de düşüş eğilimini sürdürmüştür. Çevre ülkelerden gelen turist sayısı artarken, özellikle
Avrupa’dan gelen turist sayısındaki gerileme devam etmiştir. Ancak, seyahat giderlerinin bu dönemde
gelirlerden daha hızlı azalması sonucu net seyahat gelirleri yıllık bazda artarak cari açığı düşürücü
etkide bulunmuştur.

 ABD seçimleri sonrasındaki belirsizlik nedeniyle küresel piyasalarda ortaya çıkan dalgalanma 2017
ilk çeyreğinde sona eermiştir. ABD’de destekleyici maliye politikasıyla büyümenin ivme kazanacağı,
bununla birlikte Fed’in para politikasındaki sıkılaştırmayı daha uzun vadeye yayacağı beklentisi ile
başta ABD olmak üzere küresel piyasalarda toparlanma görülmüştür. Öte yandan, Bölgemizdeki
jeopolitik siyasi gelişmelerin devam etmesi ve anayasa referandum süreci portföy ve diğer yatırım
girişlerine bu dönemde etki eden ülkemize özgü olumsuz ayrıştırıcı unsur olmuştur.
Ödemeler dengesi finans hesabına ana başlıklar itibarıyla bakıldığında, doğrudan yatırım
girişlerinde bir süredir görülen gerilemenin bu dönem yerini yatay seyre bıraktığı görülmektedir.
Öte yandan, gelişmekte olan piyasalara yönelik ortaya çıkan sermaye girişlerinin bir yansıması olarak,
portföy yatırımları yükümlülük kalemi kaynaklı girişler görülmüştür. Diğer yatırım girişlerinde, döviz
kurlarında bu dönemde yaşanan hareketliğinin de etkisi ile azalma gerçekleşmiş gerek bankacılık
gerek diğer sektör kredi net geri ödeyici pozisyonunda olmuşttur.

2.1 Doğrudan Yatırımlar

Yurt dışı yerleşiklerin ülkemizde gerçekleştirdiği doğrudan yatırımlar temelde sermaye ve
gayrimenkul yatırımlarından oluşmaktadır. Bir süredir azalma eğiliminde olan yurt içine doğrudan
sermaye yatırımları bu eğilimini 2017 yılı ilk çeyreğinde yataya çevirmiştir. Jeopolitik siyasi
gelişmelerin bölgemize yönelik risk algısını olumsuz yönde etkilemesi doğrudan yatırım girişlerinde bu
dönemde ortaya çıkan, düşük platodaki, yatay seyrin temel nedenini oluşturmuştur.
2017 yılı ilk çeyreğinde, coğrafi olarak Avrupa en fazla sermaye yatırımının geldiği bölge olmaya
devam ederken, hizmetler sektörü en fazla yatırım çeken sektör olmuştur. Öte yandan, yurt içine
doğrudan yatırımların diğer önemli bileşeni olan gayrimenkul yatırımları, 2012 yılında yabancılara
Türkiye’de mülk almayı kolaylaştıran ilgili yasanın değiştirilerek uygulama tebliğinin çıkarılması ile
birlikte 2013 yılından başlayarak hızlı bir artış göstermiştir. 2017 yılı ilk çeyreğinde gayrimenkul
yatırrımları, bir önceki yılın aynı dönemine göre aynı kalarak 1.061 milyon ABD doları seviyesinde
gerçekleşmiştir.

2.2 Portföy yatırımları

Portföy yatırımlarının temel seyri yurt dışı yerleşiklerin yurt içinde yaptığı yatırımlar tarafından
belirlenmektedir. Portföy yatırımları yurt içi yerleşiklerin yurt dışındaki yatırımları (portföy yatırımları
net varlık edinimi) ile yurt dışı yerleşiklerin yurt içindeki yatırımları (portföy yatırımları net
yükümlülük oluşumu) toplamından oluşmaktadır. Bankalar ve diğer sektörlerin toplamından oluşan
yurt içi yerleşiklerin yurt dışındaki portföy yatırımları, yılın ilk çeyreğinde bankaların likidite
tercihlerinin bir sonucu olarak yurt dışı portföylerini azaltması nedeniyle düşüş göstermiştir.

Fed’in para politikası sıkılaştırmasını uzun vadeye yayacağı beklentisi ile gelişmekte olan
ekonomilere yoğun, ülkemize ise göreli olarak daha düşük düzeyde, portföy girişleri
gerçekleşmiştir. Enstrüman bazında bakıldığında, genel hükümetin yurt içinde ve yurt dıışında ihraç
ettiği borç senetlerinde kuvvetli giriş yönlü hareket gözlenirken, bankacılık sektörünün Mart ayında
gerçekleştirdiği yurt dışı tahvil ihraçları ile olumsuz piyasa koşulları nedeniyle bir süredir ara verdiği
yurt dışı piyasalardaki işlemlerini yoğunlaştırdığı görülmektedir. Diğer taraftan, bu çeyrekte hisse
senetlerinde de toplamda giriş yönlü hareket gerçekleşmiştir
Kutu 3. Kısa Vadeli Dış Borçlar - 2010 Yılı Gelişmeleri



Facebookta Paylaş