Beş yıldır uygulanan Modinomi politikalarına rağmen, ekonomik kırılganlıklar Hindistan’ı zorlamaya devam ediyor - Coface

Coface'ın değerlendirmesi aşağıda bulunuyor:

Narendra Modi 2014 yılında Başbakanlık için aday olduğunda, büyümeyi desteklemek
amacıyla Hindistan’ın sanayi sektörünün rekabet gücünü arttırmayı vaat etmişti. Modi
şimdi de 11 Nisan ve 19 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek Hindistan genel
seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı olacak. Ekonomi şu anda 2014 yılına göre daha iyi,
ancak Modi’nin devraldığı yapısal kırılganlıkların çoğu bugün de Hindistan’ı
etkilemeye devam ediyor ve ekonomik reformlar bakımından sergilenen karışık
performans Modi için duyulan heyecanı söndürüyor.

 Hindistan Hükümeti icra ve iflas alanındaki tüm kanunları tek bir çatı altında toplamak ve banka
bilançolarında yer alan donuk varlıklar sorununu çözmek amacıyla 2016 yılında İcra ve İflas
Kanununu (İİK) kabul etti. Yeni kanun yürürlüğe girdiğinden bu yana yaklaşık 12 bin dava
açılmasına rağmen Ulusal Şirket Hukuku Mahkemesinin (NCLT) kaynak kısıtları önemli
gecikmelere yol açmıştır ve iflas tasfiyeleri halen ortalama 4,3 yıl sürmektedir. Hindistan
piyasasına aşina olmayan yabancı yatırımcılar için yasal çerçeveyi anlamak da güç
olabilmektedir.

 2016 yılında, Modi Hindistan ekonomisini etkileyerek ülkenin hızla artan nüfusunu destelemek
için ihtiyaç duyulan vergi gelirlerinin düşmesine yol açan vergi kaçırma ve yasadışı para akışları
ile mücadele etmek amacıyla bir tedavülden kaldırma girişimi önermişti. Bu durum nakde bağımlı
olan sektörleri daha sıkı likidite koşullarına maruz bırakarak talebin zayıflamasına yol açmış ve
kayıtlı ekonomiyi baltalamıştır. Öte yandan bu girişim çok ani bir şekilde uygulamaya konularak
yatırımcıların paniklemelerine yol açmış, sermaye çıkışlarını tetiklemiştir.

 Kamu gelirlerini arttırmak amacıyla 2017 yılında yeni bir mal ve hizmet vergisi (GST) uygulamaya
konulmuştur ancak tedavülden kaldırma girişimi ile aynı dönemde uygulanması sebebiyle, iç
tüketim üzerinde tek seferlik bir olumsuz etki yaratmıştır. Vergi reformu bir dönüm noktası
olmakla birlikte, mükkemmellikten uzaktır: farklı kategorilerdeki ürünler için farklı oranlarda
uygulanan ürün ve hizmet vergisi oldukça karmaşıktır ve petrol gibi birçok önemli ürün henüz
programa dahil edilmemiştir.

Bu ekonomik reformlar 2017 yılında Hindistan’ın büyüme oranının 2012 yılından bu yana en düşük
oran olan yüzde 6,5’e düşmesine yol açmıştır. Geçmişe dönüp baktığımızda, tedavülden kaldırma
girişimi ile ürünl ve hizmet vergisinin uygulamaya konulması orta vadede mantıklı görülmekle birlikte,
bunlar acele bir şekilde uygulamaya konulmuş ve kısa vadede belirsizlikler yaratmıştır. Sıkılaşan
likidite koşulları ve yoksuzluk sorunları, hem yerli ve yabancı yatırımcılar hem de Modi’nin karnesi
bakımından sonuçları olacak şekilde Hindistan ekonomisini etkileyeme devam ediyor. Bharatiya
Janata Partisi (BJP) 2018 yılında bazı başarısızlıklar yaşadı; BJP Hindistan’daki 29 eyaletin halen
18’ini yönetmesine karşın, 2018 yılındaki eyalet seçimlerinde desteğini kaybetmiştir (Vidhan Sabhas).
Bu tablo 2019 seeçimlerinde parti için umut vaat etmemektedir.

İdeolojik ve ekonomik ödünler

Modi’nin salt çoğunluğu elde edecek kadar yeterli oy alacağını varsaysak bile, 17’nci Lok Sabha
(Parlamento) muhtemelen yayılmış bir dağılıma sahip olacaktır. Bu durumda Modi’nin ideolojik ve
ekonomik ödünler vermesi gerekecektir. Bu normal karşılansa bile, bölünmüş bir Lok Sabha
Hindistan’ın reform sürecini yavaşlatabilir. Yeni göreve gelecek olan yönetimin bankacılık sektörünü
düzene sokması ve Hindistan’ın hızla artan nüfusu için istihdam artışını hızlandırması gerekecektir;
Modi’nin 2014 yılındaki kapsayıcı büyüme vaatlerine karşın 2018 yılında yüzde 83’ü kırsal bölgelerde
olmak üzere 18 milyon kişi işsiz kalmıştır. Hindistan’ın büyüyen işgücünü destekleyebilmesi için yüzde
8’in üzerinde bir büyüme oranı yakalaması gerekecektir. Giderek artan siyasi belirsizlikler karşısında,
bir yandan makroekonomik istikrarı yakalarken aynı zamanda bunu başarmanın zorlu olacağı
görülmektedir.

Coface’ın Asya Pasifik Böllgesi Ekonomisti Carlos Casanova bu konuda şunları belirtiyor: ‘2018 yılında
sanayi üretimindeki artış bir önceki yıla göre ortalama yüzde 5,1 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran 2017
yılında kaydedilen yüzde 3,5’lik orana göre artış olarak görülse de Hindistan’ın büyüme potansiyelinin
ve Çin gibi diğer benzer bölge ülkelerinin oranlarından çok düşüktür. Hindistan’ın yeterli düzeyde
temel altyapıyı geliştirebilmesi için yabancı doğrudan yatırım gerekmektedir. Büyük arz darboğazları,
Hindistan’ın altyapı yatırımlarını engellemeye devam etmektedir; bunlar orta ve uzun vadede
ekonomik faaliyet üzerinde büyük bir çarpan etkisi yaratarak imalat sektörüne daha fazla kaynak
akışını sağlayabilecektir.”



Facebookta Paylaş