Avrupa Parlamentosu Seçimleri ve Euro'nun Geleceği
Avrupa Birliği üyesi 28 ülke, 23 ve 26 Mayıs 2019 tarihleri arasında Avrupa Parlamentosu vekillerini seçmek üzere sandığa gidiyor. Parlamento, Avrupa Birliği’nde yaşayan 450 Milyon nüfusu temsil ediyor ve üye ülkeler nüfuslarına göre AP’de temsil ediliyor. Birliğin en kalabalık ülkesi Almanya, 96 parlamento üyesiyle temsil edilirken, Almanya’yı 74 ve 73 sandalye ile Fransa ve İngiltere takip ediyor. 750 temsilci ve 1 başkandan oluşan Parlamento, farklı siyasi yelpazedeki gruplardan oluşuyor. Brexit sürecini geçtiğimiz aylarda Ekim ayı sonuna erteleyen İngiltere de 2019 seçimlerine katılacak ülkeler arasında yer alıyor. 2014 yılında yapılan seçimlerde merkez sağ partilerin temsilcileri parlamentoda en fazla vekille temsil edilme hakkını kazanmışlardı. Sosyal demokratlar ise 189 sandalye ile ikinci büyük grup olarak parlamentoya girdiler. AB kurumları arasında doğrudan halk tarafından seçilen organ olan AP, üye ülkelerde yaşayan vatandaşların demokratik menfaatlerini ve siyasi görüşlerini temsil ediyor. Yasama faaliyetlerini yürütmek, bütçeyi kontrol etmek ve Avrupa Konseyi’ni denetlemek temel işlevleri arasında yer alıyor.
2019 Avrupa Parlamentosu seçimlerine sayılı günler kala sağ popülist partilerin eksenindeki tartışmalar da yoğunlaşmaya başladı. Aşırı sağ partilerin parlamentoda blok oluşturma çabaları birliğin geleceğini tehdit edebilecek unsurlar arasında gösteriliyor. Ülkeler bazında yapılan genel seçimlerde oy oranlarını ciddi oranda arttıran aşırı sağ partiler Avrupa Parlamentosu seçimlerine daha önce hiç olmadıkları kadar iddialı giriyorlar. 2008 küresel krizi sonrasında oluşan konjonktürde birliğin toplumsal sınıfları arasındaki uçurum derinleşti. İş piyasasının daralması, işçi sınıfıyla beraber orta sınıfı da olumsuz yönde etkiledi. 2013 yılında %11'lere ulaşan işsizlik oranı, Avrupalı seçmenin ana akım siyasi partilere olan güvenini sarstı. Bu süreçte göçmenlerin işsizlik sorununa neden olduğunu düşünen aşırı sağ partiler ile işsizlik sorununa alternatif politikalar geliştirmeye çalışan sol partiler yükselişe geçti. Fransa'da Maria Le Pen'in lideri olduğu Ulusal Cephe, İspanya'da VOX, Almanya'da AfD, İtalya'da Lega Nord'un oylarının yükselmesi ortak bir gelecek hayali kuran Avrupalıları tedirgin ediyor. Öte yandan işsizlik oranının yüksek olduğu İspanya ve Yunanistan'da sol partiler Syriza ve Podemos'un aldığı oylar da solun yükselişe geçtiğini gözler önüne seriyor. Bu bağlamda, sağ ve sol popülizm merkez partilerin aleyhine olacak şekilde büyümeye devam ediyor. Bu durumu anket sonuçları da gözler önüne seriyor. Seçmenlerin büyük çoğunluğu göçmen krizini Avrupa'nın temel sorunu olarak görmeye devam ediyor. Ekonomi ve iklim değişikliği ise sandığa gidecek seçmenin gündeminde ikinci ve üçüncü sırada yer alıyor. 2015 ve 2016 yılları arasında Suriye'deki çatışmaların şiddetlenmesiyle birlikte Avrupa'ya 1 milyondan fazla sığınmacı gelmişti. 2016 yılında Türkiye ile AB arasında imzalanan anlaşma ile sığınmacıların en çok kullandığı rotalardan birisi olan ve "Batı Balkanlar rotası" olarak da bilinen Doğu Akdeniz rotası büyük ölçüde kapandı. Her ne kadar göç akını 2016 yılındaki kadar yoğun olmasa da seçmenin gündeminde kalmaya devam ediyor.
Avrupa Parlamentosu seçimleri Euro'yu ne yönde etkileyecek?
Avrupa; ekonomik problemler, politik belirsizlikler, terör saldırıları ve göçmen krizinin gölgesinde seçimlere gidiyor. Anketler, hemen hemen bütün Avrupa ülkelerinde güçlenen aşırı sağ partilerin parlamentoda blok oluşturacaklarını ve üçüncü büyük güç konumuna geleceklerini gösteriyor. Bu da Avrupa politikalarının şekillenmesinde veya sabote edilmesinde etkili olabilecekleri anlamına geliyor. Brexit ile başlayan ''Birliğin sonu mu geldi?'' sorusu Euroseptik partilerin güçlenmesiyle birlikte yeniden gündeme gelecektir. Diğer taraftan Fransa'da Kasım ayında akaryakıt vergisi zammını protesto ile başlayan ve zamanla yönetim ve düzen karşıtı bir isyana dönüşen Sarı Yelekliler eylemleri de Macron'a ve merkez partilere olan güvenin azalmasına neden olmuştu. Birliğin en yüksek nüfusuna sahip ülkelerinden biri olan Fransa'da seçmenin kararı da Euro'nun geleceği konusunda belirleyici olacak.
Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu ile başlayan ekonomik işbirliği süreci Avrupa'nın dünya ekonomisindeki ağırlığını artırmıştı. Ortak para ve gümrük duvarının ortadan kalkması üye ülkeler arasındaki ticaret hacmini genişletirken, ekonomik büyümeye paralel bir şekilde genel refah seviyesi de yükselmişti. Avrupa ekonomisinin son dönemde yaşadığı olumsuzluklar; 28 ülkeyi kapsayan ve 450 Milyon nüfusu temsil eden oluşumun geleceğinin sorgulanır hale gelmesi Euro'yu negatif yönde etkileyecektir.
Önümüzdeki süreçte Avrupa'ya dair risklerin çoğalması ve içsel sorunların daha da belirginleşmesiyle birlikte, Euro'daki değer kaybı sürecinin devam etmesini bekliyoruz. Öte yandan, doların global bazda değer kazanmaya devam etmesi de Euro'yu aşağı yönlü baskılamaya devam edecektir
Alan Yatırım Menkul Değerler A.Ş.,
http://www.alanyatirim.com.tr/
***
Yasal Uyarı
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.