Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Olaylar
2016 yılında ulusal bir gazetede E. Vakfı ve bir dernekle bağlantılı olduğu söylenen yurtlarda kalan en az on öğrencinin yurt sorumlusu bir öğretmen tarafından tacize uğradığına ilişkin bir haber yayımlanmıştır. Bu haberlerin ardından telekomünikasyon alanında faaliyet gösteren, haberleşme ve iletişim sektöründe ticari faaliyetleriyle kamu tarafından tanınan bir şirket olan davacı T ile E. Vakfı arasında mali destek ilişkisi bulunduğu iddiaları kamunun gündemine gelmiş ve haberlere konu edilmiştir. Bu haberlerin ardından başvurucu, başka bir GSM operatörüne geçiş yaptığına dair ekran görüntüsü ile birlikte "Pedofili destekçici ve sansürcü @Turkcell ile olan 16 yıllık sözleşmemi iptal ettirdim.#sansürcell @TurkcellBoykot" şeklinde bir iletiyi sosyal medya hesabından paylaşmıştır. Davacı Şirket, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla asliye hukuk mahkemesinde başvurucu aleyhine manevi tazminat davası açmış; asliye hukuk mahkemesi paylaşımda kullandığı "pedofili destekçici" ibaresi nedeniyle başvurucunun 500 TL manevi tazminat ödemesine karar vermiştir. Başvurucunun istinaf başvurusu ise bölge adliye mahkemesince reddedilmiştir.
İddialar
Başvurucu, bir şirket hakkında yaptığı sosyal medya paylaşımı dolayısıyla tazminat ödemesine karar verilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Somut olayda başvuru konusu paylaşım, mali destek tartışmalarının güncelliğini koruduğu ve kamusal ilginin yüksek olduğu bir dönemde yapılmıştır. Bu itibarla kullanılan ifadelerin olgusal temeli olduğu kabul edilmelidir. Bununla birlikte davacının tüzel kişiliğe sahip özel bir şirket olması nedeniyle somut olaya konu "pedofili" yakıştırması ancak gerçek bir kişiye yöneltildiği zaman haksız olgu isnadı teşkil edecektir ve kullanılan ifadeler bir değer yargısından ibarettir.
Başvurucu, kamuya hitaben davacı Şirket ile kurulacak ticari ilişkinin davacı Şirketin ilgili vakfın kampanyasına destek vermesi sebebi ile çocuk istismarcılarını desteklemek anlamına geleceğini sert ve kışkırtıcı bir dille ifade etmiştir. Daha önce birçok kararda vurgulandığı üzere ifade özgürlüğü sadece kabul gören, zararsız ya da kayıtsızlık içeren bilgiler veya fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici ya da rahatsız edici olanlar için de geçerlidir. Bu anlamda paylaşıma konu ifadeler her ne kadar rahatsız edici nitelikte olsa da ifadelerin davacının ticari itibarından ziyade temelde vakıf ve davacı arasındaki mali destek ilişkisini hedef alarak davacı üzerinde bir baskı oluşturmayı amaçladığı açıktır. Dolayısıyla başvurucunun tek amacının hakaret yoluyla saldırgan bir söylemde bulunmak olduğunun kabulüyle paylaşımın ifade özgürlüğü korumasının dışında kaldığı sonucuna ulaşmak mümkün değildir.
Öte yandan davacı Şirket, bahse konu haber ve iddialara cevaben kamuya açıklamada bulunmuş; söz konusu mali desteklerin eğitim bursu niteliğinde olduğunu ve herhangi bir vakfı, derneği veya sivil toplum kuruluşunu desteklemekten ziyade öğrencilerin eğitimi için verildiğini belirtmiş, bunun dışında ilgili haberlerin tekzibi niteliğinde herhangi bir ifadeye yer vermemiştir. Bu yönüyle davacının hakkındaki iddialara nasıl cevap verileceğini bildiği ve telekomünikasyon alanında faaliyet göstermesi nedeniyle de konu ticari itibarın korunması olduğunda daha avantajlı bir konuma sahip olduğu tartışmasızdır. Dolayısıyla davacının kendisine yöneltilen bu nitelikteki eleştirilere herhangi bir kimseye göre katlanma yükümlülüğü daha fazladır.
Sonuç olarak mahkemeler başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğunu ikna edici bir şekilde, ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koyamamıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.