Donald Trump geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada ABD ile Çin arasında imzalanması planlanan birinci faz ticaret anlaşmasının tamamlandığını, geriye sadece prosedürlerin kaldığını ve önümüzdeki haftalarda düzenlenecek törenin ardından imzaların atılacağını duyurmuştu. Faz 1 anlaşma 15 Ocak tarihinde Beyaz Saray’da imzalanacak. Çin kaynakları iki ülkenin yakın temas halinde bulunduğunu belirtseler de anlaşmanın detaylarına dair herhangi bir açıklama yapmadılar. Geride bıraktığımız seneye baktığımızda ticaret savaşı konusunda çok aşama kaydedildiğini fakat birinci faz anlaşmanın gelen açıklamalardan ve haber akışından şekillendiği kadarıyla global büyümeyi tetikleyecek boyutta olmadığını söylemek mümkün. Bundan sonraki süreçte Faz 2 anlaşmasına ilişkin detaylar ve gelişmeler piyasaların odağında yer alacak.
Piyasalar 2019 yılının ikinci yarısında ABD ve Çin arasındaki müzakere sürecini olumlu fiyatlarken, zaman zaman aradaki gerilimin şiddetlenmesi altın fiyatlarında oynaklığa neden olmuştu. Altının 2019 yılında gösterdiği performans sadece ABD ve Çin arasındaki ticaret geriliminden kaynaklanmamakla beraber 2019 yılı genelinde global ekonomiye yönelik negatif beklentiler, belirginleşen aşağı yönlü riskler altın gibi güvenli liman varlıklara olan talebe destek sağlamıştı. ABD Başkanı Donald Trump’ın görevden azil soruşturması, Brexit bilmecesi, İngiltere genel seçimleri, yükselen korumacılık eğilimleri, Latin Amerika ve Orta Doğu’da başlayan protestolar, ABD ve İran arasında yaşanan gerilimler piyasaların yıl içerisinde takibinde yer alan gündem maddeleri arasındaydı. Bu sorunların birçoğu çözülmüş değil ve 2020 yılına miras kalmış durumda. ABD ve Çin’in ticaret anlaşmasının kalıcı mı geçici mi olacağına dair kafalarda soru işaretlerinin olması ve ticaret anlaşmasının yüzeysel olma ihtimali de piyasanın sene başındaki beklentilerini karşılayabilmiş değil. Anlaşma imzalansa bile küresel ekonomi üzerinde birkaç farklı risk unsuru bulunuyor. Risk unsurlarının yanı sıra altındaki yükselişin bazı temel katalizörler bulunuyor ve piyasa katılımcısı yatırımcılar ons altında aportta beklemeyi sürdürüyor.
Küresel borçluluk düzeyi 2019 yılında 255 trilyon dolara ulaşarak tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Yeryüzünde 7.7 milyar insanın yaşadığı düşünüldüğünde kişi başına düşen borç miktarının 32,500$ gibi bir tutara denk gelmesi durumun vahametini gözler önüne seriyor. Buna karşılık olarak global büyüme, global borçluluk düzeyiyle aynı oranda artmazken, arada oluşan bu fark sistemin fonlanma ihtiyacını artırıyor; bu da FED, Avrupa Merkez Bankası ve Japonya Merkez Bankası gibi öncü merkez bankalarının parasal tabanı genişletmelerine yol açıyor. 2019 yılının Kasım ayı itibarıyla FED, ECB, Japonya ve Çin Merkez Bankaları’nın toplam bilanço büyüklüğü 19.7 Trilyon dolara ulaşmış durumda. 2019 yılının ilk çeyreğinden beri raporlarımızda altında uzun pozisyon beklentimizi korumamızın en önemli dayanak noktalarından ilkini global borçluluk düzeyinin global büyümenin altında kalması bulunuyor.
Arz talep çerçevesinde bakacak olursak 2019 yılı itibarıyla fiziki altın üretimi zirveye ulaşmış durumda. Dünyadaki altın madenlerinin tükendiğine yönelik haberler her geçen gün artıyor. Bugüne kadar madenden çıkarılan toplam fiziksel altın miktarı 190 bin ton civarında bulunurken her yıl ortalama 3 bin ton altın üretiliyor. Son 30 yılda yeni bir büyük maden keşfinin olmaması, en verimli rezervlerin keşfedilmiş olması ve altın üretiminin küresel talebin aşağısında kalmasının uzun vadede fiyatlar üzerinde baskı yaratması beklenebilir.
Dünyadaki teknolojik gelişmeler üretimde verimliliği sağlasa da en alt ve en üst gelir grubu arasındaki uçurumun derinleşmesi son yıllarda toplumsal huzursuzluğu besledi. Kişi başına milli gelir artsa bile bu artış global büyümeye yansıyamıyor, enflasyon yaratamıyor. Enflasyonunun son 20 yılda global bazda gerilemesinin en önemli sebeplerinden biri de bu.
Enflasyondaki gerileme ve faizlerin 0’lı seviyelere kadar düşmesi para politikasının esnekliğini de ortadan kaldıran yapısal problemlerin başında geliyor. Aralık ayı toplantısı sonrasında yayınlanan ve FED üyelerinin önümüzdeki süreçte faiz beklentilerini gösteren nokta grafiğinde de 2020 yılında faiz artırımı öngörülmüyor. 2020 yılı para politikası açısından sakin geçecek, enflasyondaki düşüş trendinin devamıyla birlikte FED’in gerileyen ekonomik aktiviteyi tekrardan canlandırabilmek adına parasal genişleme operasyonlarına dengeli bir şekilde devam edecektir. 2020 yılının ABD’de başkanlık seçimleri olması sebebiyle volatilite oldukça yüksek olacaktır.
Yukarıda belirttiğimiz tüm bu nedenler uzun vadede altındaki yükseliş trendine destek sağlamaya devam edecektir. Altının ons fiyatı 2010 yılından bu yana en yüksek kazancına yöneldi. Eylül ayında 1557 $ seviyesini test ettikten sonra bir miktar gerileyen ve Aralık ayı başında 1460 $ seviyelerinde işlem gören altın 2020 yılına 1520 $ seviyelerinden giriş yaptı. Yukarıda sıraladığımız bütün nedenleri göz önünde bulundurduğumuzda ons altın orta vadeli yükseliş trendine devam ederek, ilk çeyrekte daha önce test etmiş olduğu 1557 $ seviyesine doğru ilerleyecektir. Olası geri çekilmelerde ise son düzeltme noktası olan 1440 $ seviyesi destek noktası olarak takip edilecektir.
Alan Yatırım Menkul Değerler A.Ş.,
http://www.alanyatirim.com.tr/
***
Yasal Uyarı
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.