ABD faiz indirimleri (İş Yatırım)

Enflasyon verisinin beklentilerden daha pozitif gelmesi ardından Eylül ayında faiz indirimlerine artık kesin gözü ile bakılıyor. Faiz indirimlerini ise kutlamayan şirketler, yaklaşık bir buçuk senedir gördüğümüz yıldız şirketlerden farklı isimler. Başta Russell endeksi olmak üzere gayrimenkul ve sağlık sektörü gibi oyuncular, sert bir rotasyon hareketinde teknoloji şirketlerinden çıkan paranın ilgi odağı oldular. Bu hareket devam edecek mi, devam edecekse önümüzde ne gibi engeller var bu konuyu biraz tartışacağız

Faiz indirimleri ile ilgili 2 sorunun önemli olduğunu düşünüyorum. Birincisi inmesi gereken nokta yani denge faiz oranı, ikinci ise Fed’in bu orana göre nasıl konumlanacağı. Uzun vade denge faiz oranı yani r*, kolay ölçülebilen ve hakkında kolay konuşulabilen bir konu değil. Ekonominin uzun vadeli büyüme dinamikleri olan demografi ve verimlilik başta olmak üzere temel unsurlarına odaklanarak varsaydığımız bu oran, kısa vadeli denge faiz oranından daha yavaş hareket eden dinamikleri ile ayrılıyor ve ayrı değerlendiriliyor. Bugün baktığımızda AI, artık herkesin odağında ve bir süredir AI ile bağlantılı olmayan bir verimlilik artışı ile karşı karşıyayız. Bu verimlilik artışının nedenleri çokça tartışılıyor, bazı akademik çalışmalarda otomasyon süreçlerinin artmasının oldukça etkili olduğu yazılıyor ancak verimlilik, öngörülmesi pek kolay bir husus değil. Daha önce çok defa tahmin edilmeye çalışılan verimlilik, çok defa ekonomistleri şaşırtmayı başarmış bir kavram. Ancak bu defa önümüzde AI devrimi mevcut ve bu AI sayesinde verimlilikte bir artış yaşanacağı herkesin dilinde olan bir konu. AI hakkında türlü yazılar yazıp videolar çekerken ana amacımız tam olarak bunun yaşanacağını anlatmaktı, bunun gerçekleşeceğini düşünüyorum. Demografik koşullar her ne kadar baskı unsuru olmaya devam etse de AI üzerinden gerçekleşecek olan verimlilik artışının, r* tarafında yukarı harekete neden olduğunu düşünüyorum, birkaç çeyrektir izlediğimiz verimlilik artışının ise kalıcı olabileceği kanaatindeyim. Peki bu ne ifade ediyor?

Alışılagelmiş basmakalıp düşünce faizlerin artarken endekslerin ve şirketlerin baskı altında kalacağı yönünde. Reel faizlerin düşüşü genel olarak hisse senetlerinin değerlemelerinde pozitif fiyatlamaya eşlik ediyor doğru ancak nedensellik ile eş zamanlılığı birbirine karıştırmamak, istatistik derslerinde ilk öğretilen husustur, temellere dönmek bazen oldukça faydalıdır. R*, bir ekonomideki yatırım ve tasarruf talebinin buluştuğu nokta olarak tanımlanabilir. Aşağıda yer alan grafik, 80’li yıllardan sonra ABD 10 yıllık reel faiz oranları ile CAPE rasyonun ters çevrilmiş halini bizlere gösteriyor, yani rasyo aşağı gittikçe değerlemeler bonkörleşiyor. Volker sonrası dönemde enflasyon beklentilerinin çıpalanması ile önemli bir düşüş hareketi başlıyor ve 90’lı yıllar boyunca bu hareket devam ediyor. Ancak 2000’li yıllara geldiğimizde aradaki korelasyon bozuluyor. Bu korelasyonun bozulması, farklı sebeplere dayanıyor. Bunlardan ilki, Ben Bernanke’nin “savings glut” olarak tanımladığı döneme girilmiş olması. ABD’nin özellikle teknolojik gelişmeler sayesinde verimlilik tarafında yaşadığı artış ve marjinal sermaye getirilerinin yükselmesi, 90’lı yıllarda Asya Krizi ve gelişmiş ülkelerin demografik sorunlar ile baş etmeleri nedeniyle bu ülkelerdeki yatırımcıların gözdesi haline gelmesini sağladı. Bu dönemde reel faizler düşüş eğilimine devam ederken denge faiz artan verimlilik ile yükselme eğiliminde olsa da küresel tasarruf talebinin ABD’ye odaklanması, yaşanan yatırım harcamalarının çok üzerinde bir tasarruf-yatırım dengesini ortaya çıkardı ve denge faizi aşağı itti, sonucunda da hisse senedi balonu patladı. Tahvil faizlerinin ABD’ye akın akın gelen sermaye nedeniyle düşük seviyelerde kaldığı dönemin sonunda hisse senedi piyasaları dotcom olarak tarihe geçen balonu yaşadı, verimlilik artışı ile meşru başlayan hareket, tatsız bitti. Bu konuya tekrar döneceğiz. Dotcom balonunun ardından hisse senetleri tarafında verimlilik ve sermaye harcamaları alanında yaşanan durgunluk dönemi, reel faizlerin düşük seyrine rağmen kendisini gösterdi. Bu dönemde Dünyadaki savings glut etkisinin devam ettirdi ancak hisse senetlerinde uygun verimliliği yakalayamadığı için düşük faizlerin kucak açtığı konut sektörünü park yeri olarak seçti. Konut sektörüne dünyadan akan para o kadar büyüktü ki ABD tarihinin en büyük cari açık rakamlarına ulaştı ve sonunda neler olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Buradan çıkarılması gereken ders, denge faiz oranının yönü oldukça önemli ve 2000 öncesi hisse senedi hareketine baktığımızda 2008 krizine benzer şekilde bir para girişi izlenirken, verimlilik ve denge faizi yukarı iten unsurlar, reel faizlerden bağımsız olarak bambaşka birer senaryo izlettiler. Dotcom krizi ile 2008 krizi arasında hisse senetlerinin çok iyi performans gösterdiğini söylemek pek mümkün değil. Benzer bir örneği 2008 krizi sonrasında da görüyoruz, 2013 yılından itibaren ABD ekonomisinin toparlanmaya başlaması, 2015 yılından sonra Fed’in artan reel faizler nedeniyle faiz artırmasına neden oldu ve endeks çarpanları ile faizler, beraber yükseldi. Sonuç olarak yükselme eğiliminde olan r*, bizler için pozitif olacak ve faiz indirimlerini belki daha az sayıda tutacak
 
Utku Oktay Acundeğer

 Detaylı bilgi almak, İş Yatırım’ın güncel raporlarına ulaşmak için aşağıdaki linki kullanabilirsiniz.

https://arastirma.isyatirim.com.tr/2024/07/17/faiz-indirimleri-ve-r/
 
İş Yatırım Menkul Değerler A.Ş.
 www.isyatirim.com.tr

                           ***
                  Yasal Uyarı
 
 Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.



Diğer Haberler
Konut Fiyat Endeksi Mayıs ayında, yıllık +45.0% (önceki ay: +48.4%) - TCMB
Türkiye genelinde konut satışları Haziran ayında geçen yılın aynı ayına göre -3,7% (önceki: -2.4%)
Konut Fiyat Endeksi Mayıs ayında, reel olarak yıllık -14.9 % (önceki ay: -13.3%) - TCMB
Konut satışları Haziran ayında 79 bin 313 adet oldu (Önceki ay: 110 bin 588 adet) - TÜİK
Merkez Bankası'nca açıklanan rezerv verilerine göre bugün piyasa 1283874,2 milyon TL artıda
Merkez Bankası'nca açıklanan verilere göre bankaların serbest depoları toplamı 1151695,8 milyon TL
Özel sektörün yurtdışından sağladığı toplam kredi borcu Mayıs ayında 168,5 milyar dolar (Önceki: 165,1 milyar dolar)
Özel sektörün yurtdışından sağladığı uzun vadeli kredi borcu Mayıs ayında 157,3 milyar dolar (Önceki: 154,5 milyar dolar)
Özel sektörün yurtdışından sağladığı kısa vadeli kredi borcu Mayıs ayında 11,2 milyar dolar (Önceki: 10,6 milyar dolar)
Konut Fiyat Endeksi Mayıs ayında, aylık +1.3% (önceki ay: +2.2%) - TCMB
Facebookta Paylaş